≈≈≈
Hemen fake bi face hazırlayıp Mert'e arkadaslık isteği gönderdim. Kabul etti neyse. Kız adıyla açtığım için sanırım :). Mecburdum yoksa böyle yalanlar sevmem, onunla kafa bulacak değilim. Sadece istihbarat amaçlı :) .
Ülke menfaatleri için böyle yalanlar söylenir, unutmayın :) . Neyse Mert'in facesinden hemen herşeyi öğrendim. O da bu yıl başlamış okula. İşletme okuyor. İstanbul'un - yani bulunduğumuz yer - tanınmış bir özel okulundan mezun.
Facesinde yüzlerce güzel kızla fotosu vardı. Su katılmamış bi heteroydu yani, bunu biliyordum zaten üzülmedim merak etmeyin. Ama şu da ilginç tabii, umut belki ama ilişki durumu yoktu en azından. Böylesine harika bir erkeğin devamlı bir ilişkisi yoksa bir ışık vardır diye düşündüm, yanlış mıyım :) .
≈≈≈
Birinci yarı yıl finallerine hazırlanırken, odadan derse ordan kütüphaneye koşturuyordum. Derslerle ilgili hocaların vermediği kaynakları bile araştırmaya çalışıyordum kütüphanede, zaman elverdiği kadar.
Bu da hedeflediğim sınıf birinciliği için yaptığım şey. Beni hırslı sanmayın ama, elimdeki tek kazanma şansım olan oyun bu. Bunu da oynamama kızmazsınız umarım. Onun dışında ben hayatın oyuncağıyım, ne yazık ki.
Böylece koştururken okulda Celâl'e rastladım. Sadece baktım, selam vermezse ben de vermeyecektim. Sonuçta, bana her istediğini yapıp, bi açıklama bile yapmadan giden birine selam vermek istemiyorum. O verirse alırdım tabi ;) sonuçta hâlâ - ne yazık - aşığım ona.
Geldi yanıma, selam naaber, dedi. Off ya bütün yelkenler indi ben de tabi. İyiyim sen nasılsın - buraya kadar iyi de - özledim seni (bu ne ya insanda biraz gurur olur) deyiverdim. Ağzımdan çıkınca pişman da olsam elimde değildi ona karşı güçsüzdüm.
Başını öne eğdi, onda alışık olmadığım bir pişmanlık mı desem, üzgünlük mü desem, insanlık mı desem, bi değişik havalar seziyorum. Kusura bakma bi açıklama yapmadan çıkıp gittim dedi. Aman allahım, bu neydi ya da ne oluyordu. Celâl bana, kusura bakma !!! dedi. Meraktan geberebilirim. Ama umutlanmamalıyım sanırım, içgüdülerim bunun pek hayra alâmet olmadığını söylüyor.
Sustum sadece. Bu ani gelişme beni korkuttu çünkü. Biraz konuşalım mı, dedi. Ben içimden, hemen odaya çıkalım boşver konuşmayı, derken :) benim cevabımı beklemeden kolumdan tutup kantine yöneltti.
Bi şey demedim tabi, Celâl karar vermiş nasıl olsa bana söz söylemek düşmez. Boş masaların olduğu bir yere oturduk. Bir şey alayım mı, dedim. Bunu niye yapıyordum, bilmem. Onun sorması gerekirdi oysa. İstemez, dedi. Belki ben istiyorum. Neyse iç sesimi kapadım. Neler diyeceğini bekliyorum.
≈≈≈
Bak Can sana herşeyi baştan anlatacağım ve dürüstçe, dedi. Peki diyebildim heceleyerek zorla, korkum artmıştı.
Başladı anlatmaya;
" Ben üç yıl önce başladım okula biliyorsun ve bursum da yok. Ama ilk yıldan sonra babam iflâs etti ve beni artık vakıf üniversitesinde okutamayacaktı. Bense buraya yurda ve basket takımına çok alışmıştım. Ama yapacak bir şey yoktu. Okuldan kaydımı alıp bir devlet okuluna geçiş yapmayı düşünüyordum. Sonra takımın kaptanı Hilmi (bu onun okulda sevgilisi Filiz dışında daha önce bahsettiğim tek arkadaşıydı) bana gelip bir teklifte bulundu"
YOU ARE READING
Liseden Üniversiteye
Teen FictionKendin olabilecek misin? Sadece ve sadece kendin. Saf yalın doğduğun halin. Kabul etmekten korktuğun. Belki utandığın. Kendine bile göstermek istemediğin... Esas KENDiN olabilecek misin? Bu hikayede anlatılmaya çalışılan bu.... O anlaşılamayanın şii...
LU_4 ~~~ gerçekler ~~~
Start from the beginning
