BÖLÜM 12: SATIR BAŞINDA KALBİM HEP KIRIKTI

Начните с самого начала
                                    

Mısra kolunu kaldırıp bana bileğinde bir saat varmış gibi cildine dokundu. Sonra da odanın kapısını işaret edip kafasını sağa sola salladı. Hocanın burada olup olmadığını bilmiyordu.

"Bekleyelim mi?"

Kapıyı bir kez daha bana işaret edip, elimden çekiştirdi. Beni öğretmenler kapısına kadar yürüttükten sonra elindeki dosyanın üzerinde yazan şeyleri okutmaya çalışmıştı. Bir proje ödevi olmalı ki ilk sayfasında kendince hazırladığı bir kapakla karşılaşmıştım. Ödevi veren hocanın ismi de Leyla'ydı.

"Leyla mı hocanın adı?"

Kafasını salladı ve bana kapıyı gösterdi. Hocayı sormamı istiyordu. Sıkıntılı nefesimi dışarıya salarken, iç çekerek Mısra'nın gözlerine bakmıştım. "Ayak işlerini hep bana yaptırdığının farkında mısın bacaksız?"

Mısra isyanıma kıkırdayınca ben de dayanamayıp gülmüştüm. Elimi kaldırıp saçlarına daldırdım ve hafifçe örseledim onu. Elimden kurtulmaya çalışırken, bir yandan da dağılan saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Kızmıştı. O kaşlarını çattığında dâhi bambaşka bir şirinliğiyle karşılaşmayı seviyordum.

Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra açtım. İçeride üç tane hoca vardı. Erkek hocalar kendi aralarında konuşurken, kadın hoca da önündeki dosyaları düzenliyordu. "Leyla Hoca burada mı acaba?" diye sorduğumda, kadın hoca başını çevirip bana bakmıştı.

"Benim."

"İçeriye gelebilir miyiz hocam?"

"Tabii ki."

Mısra'yı kolundan tuttuğum gibi hocaya doğru ilerlemiştim. "Sanırım bir ödev vermişsiniz hocam. Onu getirdik."

Mısra elindeki dosyayı hocanın önüne koydu. Leyla Hoca da hafifçe çatılan kaşları eşliğinde dosyayı incelemeye başlamıştı. "Doğru ya, seninle işimiz vardı," diye hayıflandı kendince. Ardından başını kaldırıp mahcup gözlerle Mısra'ya baktı. "Kusura bakma, bugün projenin son günü olunca hâliyle öğrenciler de başıma üşüştü. Aklımdan çıkmışsın, Mısra. Ama şimdi seninle ilgileneceğim, merak etme."

Mısra'nın dosyasını da eline alarak ayağa kalkmıştı ama gözleri daha çok bendeydi. "Senin adın neydi?"

"Ogün."

"Ogün mü?" Erkek hocalardan birisi kafasını çevirip şaşkın gözlerle bana baktığında, ben de aynı tepkiyi ona vermiştim.

Ertan Hoca.

Göz göze gelmemizle şaşkınlıkla aralanan dudaklarına zamanla bir gülümseme akın etmişti. "Hoş geldin, Ogün."

Onu karşılıksız bırakmadım. "Hoş buldum hocam."

Leyla Hoca ve Mısra anlamayan gözlerle bizi izlese de bir açıklama yapmak için uğraşmamıştım. Sadece yıllar önce okumam için çabalayan ve hatta evime kadar gelip babama okulu bıraktığım gerçeğini bizzat dile getiren o adamla bakışıyordum. Ertan Hoca, matematik öğretmenimdi. Bana sayıları sevdiren adam. Enerjik bir yapısı vardı. Bazen dersten sıkıldığımızı anladığında durduk yere bir Türkü patlatırdı, uyuklayanları nasıl ayıktırabileceğini iyi bilirdi. Çözemediğim soruları anlatması için onu az beklememiştim şu kapının karşısında. Öyle ki beni orada bulacağını bildiğinden erkenden çıkardı odasından. Benimle boş bir sınıfa geçer ve bana çözüm yollarını bir bir anlatırdı.

"Ogün, sen burada dur. Ben Mısra'nın işini halledip döneceğim."

Başımı salladığımda Mısra'nın omzuna elini koymuş ve kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Diğer hoca da derse gitmek için hazırlandı ve odayı terk etti. Ertan Hoca'yla baş başa kalmıştık. Oturduğu yerden kalkarken, bana çaprazında kalan sandalyeyi işaret etmişti. "Otursana."

12 GECE | OGÜN ENESМесто, где живут истории. Откройте их для себя