BÖLÜM 14: KIRIK GÖKKUŞAĞI RÜZGÂRI

2.2K 171 41
                                    

Bölüm Müziği: Sezen Aksu - Perişanım Şimdi

Bir keresinde Fizik dersimize giren hocamız konu gereğince bize şöyle demişti: "Farz edelim ki; birisi yapmış olduğu bir zaman makinesiyle bulunduğu mevkiden kendisini saptırabildi. Geçmişe veya geleceğe gidebilme şansı olsa da, inancın temel yapı taşı olan kadere yeni bir süreci dâhil etmiş olur ve evreni ona göre şekillendirmeye başlardı. Yani bir insan, geçmişteki hatasını düzeltmek için geriye dönmüş olsa bile, aslında geçmişe döndüğünden dolayı aynı hatayı zincirleme bir şekilde yapmaya ve yaratmış olduğu o sonu evrenin yeni penceresinde tekrarlamaya devam eder. Basit bir şekilde olayı özetlersek; seçimlerinizi asla diğer taraftan izlemeye kalkışmayın. Şimdi, şu anda görmekte olduğunuz pencereden kendinize bakarak baştan tasarlamaya çalışın."

Çünkü biz yaratmış olduğumuz her sona muhtaçtık...

Ne yazık ki Ogün Enes'e yaptığım şey birbiriyle örtüşen bir girdap etkisiydi. Dibe batıyorduk. Boğulduğumuz okyanusun maviliğinde yitiriyorduk kendimizi. Ölüm, bizim için bir çıkıştı. Belki de gözlerinde gördüğüm umursamaz adam, bu yüzden ruhu güzel adamı öldürmeye çalışıyordu. Ne de olsa, geçmiş ve gelecek arasındaki o derinliğe gömülmeyi başarmıştık. O çırpınmayı bırakmıştı. Bunu hissettim. Bu sebepten ağladığım o salonun içinde toparlanmam fazlaca zamanımı almıştı.

İkimiz aynı evdeydik. Aynı soğuk duvarlarından arasında, aynı karanlığın ortasında, aynı acılarla oturuyorduk. Ama bana o kadar uzaktı ki, koşsam ona yetişemeyecek gibiydim. Konuşsam beni anlamayacak gibiydi. Ağlasam bir daha gözyaşlarımı silmeyecek gibiydi. O kadar uzaktı ki, sadece bedenen gitmemesinden korkmaya başlamıştım.

Ellerimle yüzümü sildikten sonra ayağa kalktım. Onu bulmam gerekiyordu. Bu gece, bu evde, artık bazı şeyler konuşulacaktı. Benden kaçmasına izin vermeyecektim. Onu hasta eden yaralarını tek tek saracaktım. Yanında olduğumu söyleyecektim. Sarılacaktım. Boynuma sığınırken tenimde hissettiğim nefesine bir kez daha sıkı sıkıya tutunacaktım...

Kendi odasına girsem de içeride olmadığını fark edebilmiştim. Fakat odadan çıkacağım sırada yana doğru devrilen sehpanın üzerinden düştüğünü kanıtlar gibi etrafa saçılmış eşyaları gözüme çarpmıştı. Eşyaların arasında, söndürülmüş izmaritlerin kalıntısı bulunsa da ona verdiğim hayalî defterimi görebilmiştim. Gidip dizlerimin üzerine çöktüm ve onu elime aldım. Elimle üzerini temizlerken hafifçe gülümsemiştim. Bu günlük, her birbirimizden ayrı kaldığımızda sanki gün içinde yeniden görüşmüşüz gibi yazdığımız hayalî anılarla doluydu. Ben ona, o da bana tutmuştu. Ara sıra işin cılkını çıkarıp birbirimizin abuk sabuk yönlerini ele alarak yazdığımız hayalî anılarımızı kahkahayla okuduğumuzu daha dün gibi hatırlıyordum. Öyle ki Ogün babasının uyumasını beklerken, yattığı pusuya 'Sakız Nöbeti' kaçmayı başardığı zamanları da 'Koko Terhisi' diye kodlardı. Tabii kaçtığı gibi benim yanıma gelirdi. Birlikte uyurduk. Daha doğrusu, göğsünün üzerinde yatarken o saçlarımı okşadığı için ben hep ondan önce uykuya dalardım.

Elimdeki defterle odadan çıktım. Behzat Amca'nın odasına doğru ilerlemeye başladım. Kapının ağzına geldiğimde Ogün'ün oturduğu duvarın köşesine sırtını yasladığını, karşısındaki yatağı izlediğini ve elindeki içkisini sakince yudumladığını görebilmiştim. Ona doğru yürümeye başladım. Tepki vermedi. Bakışlarını bana çevirme gereği bile duymamıştı. Tam karşısına oturdum. Ben onu izlesem de o daha çok boşlukla ilgileniyordu. Telefonumu çıkarıp not defterine bir şeyler yazmaya başladım ve ekranı ona doğru çevirdim. Karanlığa alışan gözleri telefonun ışığına kısılmış ve kaşlarını çatmıştı. Bakışlarını yazdığım yazıya çevirdi. Kısa bir süre gözleri görünmez bir çizginin üzerinde ilerlemişti.

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin