BÖLÜM 18: SEVGİ VE NEFRET

1.9K 177 36
                                    

Bölüm Müziği: SYML-The War

Güneş batmak üzereydi. Çıkmış olduğum okulun yıkık dökük binasında ucuna oturduğum boşluğun içinde ayaklarımı sallıyordum. Giderek kızıllığına bulanan bulutları kaşlarımı çatarak izlemiştim. Ogün tarafından gün içinde ikinci kez ekilmiştim! Öfkeli soluklarım derinleşirken çantamdan telefonumu çıkardım ve Ogün'e mesaj attım.

Ogün seni aramayan bir sevgilin olduğu için kendini şanslı sanma, çünkü peşine düşmek üzereyim!

Okula gelmedin...

Her zamanki buluştuğumuz eski okul binasına da...

Sana olan öfkemi geçirmem için bana mantıklı bir açıklama yapmaya hazırlansan iyi olur!

Fakat o gün, o eski binanın çatısında, Ogün Enes'ten hiçbir geri dönüş almamıştım. Biraz daha bekledim. O beni kolay kolay ekmezdi. İşi çıktığında saatler öncesinde haber verirdi. İçimdeki öfke, kuşkularımla bütünleşti. Düşüncelerim, ucunda oturduğum çatıdan bir bir atlayıp beni çıkmaza sürüklemişti. Belki de bu yüzden, eve dönmek için yola koyulduğumda hedefimde hep Ogün'ün evi vardı. Orada olmayacağı düşüncesi hep zihnimde dolaşsa da şansımı zorlamak istedim. Beyaz konverslerim mahallenin taşla döşenmiş zemininde süründü. Sokak lambaları, hava ala aydınlık olsa da daha şimdiden açılmıştı. Evin önüne geldiğimde açık kapısını fark etmek kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Anlamsız bakışlarım eşliğinde pencereye doğru kafamı uzattım. Fakat boyum kısa kaldığı için içeriyi görememiştim.

Kafamı çevirip kapıya baktım. O kısa basamakları tırmanırken içimde büyümeye devam eden endişeye direnmek için çırpınıyordum. Kapıyı itip içeriye girdim. İşte o zaman salondan gelen boğuk sesleri işitebilmiştim. Salona doğru ilerledim. Fakat kapının eşiğine geldiğimde gördüğüm şeyle öylece kalakalmıştım. Behzat Amca'yla Ogün dizlerinin üzerine çökertilmiş ve başlarına bir silah dayanmıştı.

"Seninle anlaşmamız neden bu kadar zor oluyor anlamıyorum, Behzat."

"Ogün!"

"Ben iyiyim," diye tısladı, Ogün. Her ne olduysa şimdi karnını tutuyor ve az önce acıyla buruşan yüzünü ifadesizleştiriyordu.

"Ve burada, oğlun çok sinir bozucu..."

"Sen de sik kafalısın, Caner."

Şimdi bana arkası dönük olan adam, yani Ogün'ün deyişiyle Caner, ani bir hareketle Ogün'ün yüzüne yumruğunu gömünce zemine yığılmıştı. Ogün kollarından güç alarak kendisini kaldırmaya çalışırken, yana doğru dönen başıyla anlam veremediğim bir süreçte gözlerimiz kesişti. Öyle ki Ogün beni görmeyi beklemeyen bir şekilde belli belirsiz irkildi. Öfkeyle dokunan bakışları bir cam parçasını çatlatır gibi zamanla tuzla buz oldu. Solukları, benim gibi gitgide sıklaşmaya başlamıştı. Zemine yasladığı elini hafifçe kaldırıp bana, "Git!" işareti yaptı. Sonra da bakışlarını az önce ona yumruk atan adama çevirmişti. Üçü de onların etrafında okyanusun içindeki son avlarını yakalamak üzere olan bir köpekbalığı misali dolanıyordu. İkisinin elinde, Caner'in de belinde bir silah vardı. Paniktim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kitlenip kalmıştım. Titriyordum. Korkuyordum. Ama onları da orada öylece bırakamazdım. Bir şeyler yapmalıydım! Ogün'ü ve babasını yine dövmelerine izin veremezdim!

Ogün, Caner'in gözlerini takip etse de hâlâ varlığımı koruduğum o kapı eşiğindeki benliğime belli belirsiz parmaklarını hareketlendirerek, "Git!" demeye devam ediyordu. Yüzündeki ifade soğuktu. Ama onu eğer birazcık bile olsa tanıyorsam, şu anda tek derdinin buradan çekip gitmem olduğunu anlayabilmiştim. Adımlarım geriledi. Aynı sessizlikte evden çıkıp koşacaktım. Birilerini bulacak ve buraya geri dönecektim. Onlar artık Ogün'le Behzat Amca'yı daha fazla incitemeyeceklerdi!

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin