Kısım 1 : On Dokuz

485 78 34
                                    

Siyah evrak çantası sağ elindeydi. Sol koluna parlak altın saatini takmıştı. Uzun boyu ve giydiği takım elbise ile bu kirli sokakta çok fazla dikkat çekiyordu.

Bu kişi, kayıtları getiren kişiydi. George'un kaderini değiştirecek o veriler, evrak çantasının içindeydi.

Anima güldü. Bu adamların kibirli oluşu o kadar işine gelmişti ki, bedeninin mutluluk ile kaynadığını hissedebiliyordu. Bu adamlar salaktı; böylesi bir mahalleye öylesi bir kıyafet ile gelmişti. Bu sayede Anima, onun bir elçi olduğunu hemen anladı.

Elindeki evrak çantasını düşürüp dikkatini dağıtacak bir şeylere ihtiyacı vardı. Bu sayede George'un listede olup olmadığını kontrol edebilirdi.

Kısacık bir düşünmenin ardından aklına gelen harika fikri devreye soktu. Çatıdan en yakındaki ara sokağa koştu. Koşarken düşürdüğü parçaları gram umursamıyordu. Ara sokağa geldiğinde bir boruya tutunup aşağıya kadar kaydı. Kayması bittiğinde yere 4 ayaklı vahşi bi köpek olarak indi.

Ara sokağın ışık almayan menzilinden çıkıp sokağı girdiğinde hiç beklemeden elçiye koştu. Şuan olduğu köpek türü en tehlikeli olandı. Acıyı çok daha az hissedip çok daha fazla öldürürdü. Sokağa çıkışıyla birlikte insanlar korkup adım attığı yerde yol açmaya başladı. Adımlarını hızlandırdı. Taktiği basitti. Çarpıp evrak çantasını düşürecek ve basit bir illüzyon ile dikkatini dağıtıp o sırada kağıtları okuyacaktı.

Adamın üzerine doğru son hızda gitti. Zavallı şey onun geldiğini göremedi bile. Kara düşünceleri aklını yiyip bitirmişti. Havaya fırladı. Özellikle zıplayıp sağ omzuna da darbe vuran köpek, yoluna devam ediyordu. Arkasındaki tatlı bir çocuk omzunu dürttü. Elçi kalçasının üstündeyken ona baktı. Bu Anima'ydı!

Ancak, evrak çantasının önünde yere diz çökmüş şekilde duran kişide Anima'ydı.

2 tane Anima vardı ama elçinin gördüğü omzunu dürtüp ona kağıtları taşınmasında yardım etmek isteyendi.

Ona yardım eden Anima eğilmiş kağıtları topluyordu. Elçide ona eşlik edip kağıtları beraberce toplamaya başladılar.

Bu sırada gerçek kağıtlara bakan gerçek Anima, George'un listede olmadığını gördü. Bu liste kayıp soylu çocukların listesiydi. Ek olarak bir de geriye kalmış soylu çocuklarının listesi de vardı. 2 listede de George'un ismi yoktu.

Anima bunun için sevinmişti aslında. George ile baş başa kalabilirdi böylece. Sadece ikisi, güzel vakitler geçirebilirlerdi..

Yerdeki sahte kağıtların toplanması bittiğinde, sahte Anima kağıtları evrak çantasına koydu. Bu sırada gerçek Anima, sahte olanın içine girmişti ve elinde gerçek kağıtları tutuyordu. Elçi hiç bir şey anlamamıştı.

-

George'a böylece hikayesini anlatmış oldu Anima. George'un bir soylu çocuk olmayışının kanıtlarını anlattı.

George büyük bir şüphe duydu. İllüzyon yeteneği olan birisinin gerçekliği nasıl doğru olabilirdi? "Sana nasıl güvenebilirim Anima?"

Anima ne demek istediğini anlamış bir şekilde sırıttı.

"Şuan seni öldürsem gerçekliğinden nasıl emin olabilirim?"

George'un bu denli aklı karışmış, gerçeklik algısını sorgularken Anima konuşmaya başladı. "George, bana bu durumda güvenemezsin. Haklısın güvenememekte ama.. ben bunları yapabiliyorken bir başkası neden daha iyisini yapabiliyor olmasın? Ben yaşıma rağmen bu kadar güçlüyüm. Bunları yapabiliyorsam, başka birisi tarafından benim de gerçekliğimin değiştirilmiş olma olasılığı var. Sana bunu bana güven diye anlattım. Daha farklı bir senaryoda olabilirdi söylediğim." Anima, George'a iyice yaklaştı. Burunları arasında çok az mesafe bıraktı. Elini onun yanağına götürüp okşadı hafifçe. "Bana güvenmeni istiyorum George."

Davranışları George'u gram etkilememişti ancak sözleri konusunda haklıydı. Tüm gerçekliğimizin bir yalan olma ihtimali varken ne diye uğraşıyoruz ki? Tepemizde bizden daha güçlüleri tarafından yönetiliyorsak, bunu bilebilir miyiz ki? Ne kadar aciz olduğunu hissetti o an. Fiziksel gücünün önemsizşiğini hissetti. Gücünün bir yalan olabileceğinin verdiği umutsuzluğu... Çaresizliği hissetti George.

"Her şey bir yalan ise neden yaşıyoruz ki?"

George zeki olmasına karşın çok çabuk tuzağa düşebilen biriydi.

Anima sorusunu yanıtladı. "Doğru ile gerçek arasındaki fark, doğrunun insanın ölçütü olmasıdır George. Eğer biz doğruyu, gerçek ile bir tutarsak yanılırız. Yaşamamızın sebebi bir gün gerçeğe ulaşmak. Şuan sahip olduğumuz doğrular ile, tecrübelerimizi geliştiriyoruz ve bir gün, biz olmasak dahi, birisi gerçeğe ulaşacaktır."

George ona etkilenmiş, boş sayılabilecek gözler ile bakıyordu.

"Bu yüzden, George, bu yüzden elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız."

Karanlığın PrensiWhere stories live. Discover now