Kısım 1 : Beş

899 133 40
                                    

Antikacıdan çıkmıştı. Yön duygusu gelişmiş olduğu için geldiği yerden dönmesine gerek yoktu. Evden çıktıktan sonra düz ilerlemiş ve saptığı ara sokak ise kendisini sağa götürmüştür. Bu durumda yapması gereken sağ çaprazına gidip üçgeni tamamlamaktı.

Adımlarını atmaya başladı. Yürüdü, yürüdü. Yolda düşündü. 2 çeşit insan vardı; iyi ve kötü. Kötü olanlar başkalarının acısından zevk alırdı. İyi olanlar başkalarının mutluluğundan zevk alırdı. Zorbacı gençleri düşündü. Bir kız çocuğunun çığlıklarından neden ve nasıl zevk alınabilirdi? Antikacıyı düşündü. Kardeşinin bu hediyeyi gördüğünde mutlu olacağı ihtimali antikacıyı da mutlu etmiş olmalıydı. Karşılık beklenilmeden aldığı ilk hediyenin bu olduğunu düşündü.

Yolda, bu düşünceleri sürekli daha derin şekilde tekrarlandı. Çocuk aklıyla, bir şeylerin yanlış olduğunu düşündü, daha iyi olabileceğini.

Son sokaktan çıkıp demirciyi gördüğünde evlerinin sol tarafında kaldığını anladı. Demirci dikkatini çekmişti. İri bir adamdı ve yanında çalışan daha sıska bir kız vardı. Kendisi kızı fark ettiği anda, kızında kendisini fark ettiğini anladı. Ürperticiydi ancak anne eve varmak üzereydi. Kafaya takmamak zorundaydı. Dünyayı henüz tanımıyordu zaten. Belkide bu gördüğü normal bir şeydi. Eve doğru hızlandı.

Kapıyı örtmüştü. İçeri nasıl girecekti? Ah, doğru dedi kendi kendine. Zamanında o adamın yaptığı gibi pencereden girebilirdi. Bunun üzerinde biraz daha düşündü otomatik olarak. Yol boyunca kimsenin pencereden içeri girdiğini görmemişti. Bir insanın pencereden içeri girebilme olasılığı bile bu kadar korkutmuşken kendisini, insanlar onu o şekilde görse ne düşünürdü? Pencereden girmek olmazdı.

Derken, anne geliverdi. Kabarık çantasının içinde kıyafet taşıdığını düşündü George. Kendisi için kapıyı açtı.

O sormadan, George söyledi. "Sadece dışarıyı merak etmiştim. Uzağa gitmedim, gerçekten."

Anne buna cevap vermedi. Sinirli gözüküyordu ancak takmıyordu. Yine şu ipek kıyafetler diye düşündü. Acaba, anne bana bu yüzden kızmıyorsa, ipek kıyafetler ile başkalarınada söz geçirebilir miyim? İlginç düşüncelerdi bunlar.

"Kıyafetini aldım." dedi, George için aldığı kıyafetleri çantasından çıkarıp uzatırken.

George bu beyaz kıyafeti şimdiden sevmişti. Kendisini şuan üzerinde bulunan bornoza göre daha güvende hissettireceğinden emindi.

Misafir odasına gidip üstünü değiştirmeye başladı. Kıyafetler ona tam uymuştu. Zaten beyaz olan cildinin etkisiyle, kıyafetlerin aslında krem rengi olduğunu anladı. Biraz daha kirli bir beyazdı. George'a oldukça yakışmıştı. Kendisi de memnundu. Bundan sonra bu tür kıyafetler giyecekti; ince ve kaşındırmayan.

Odadan çıktı. Annenin yanına döndü. İstemsiz bir şekilde yavaşça etrafında döndü. Amacı annenin takdirini kazanmaktı. Anne de buna anlam verememişti. Bir onay alma çabası içindeydi.

"Hazırsan bölge kontrole gitmemiz gerek. Hazır mısın?" dedi anne.

"Evet. Gidebiliriz."

Evden beraberce çıktılar. George, annenin elini tutmuştu. Yolca öylece giderlerken demircide çalıştığını gördüğü kızın bu sefere de bir manavda çalıştığını gördü. Ancak bu sefere kız onu fark etmemişti. Bakışlarını tekrar önündeki taş yola çevirdi. Aklında bir sürü düşünce vardı ve toparlamakta zorlanıyordu.

Bölge kontrolün girişine geldiklerinde ön bahçenin büyüklüğünü gördü. Ortada bir aslan heykeli vardı aslanın ağzından akan su bahçenin dört bir yanındaki çiçeklere gidiyordu. Sarı, yeşil, kırmızı renkli çiçekler, turuncu ve uzun binaya renk katmıştı. Demir çit kapıdan geçtiler, bahçedeki kokuyu içlerine çektiler, binaya girdiler.

Hemen önlerinde danışma vardı. Anne vakit kaybetmeden oraya yöneldi. "Bir çocuğun kayıtlarına bakacaktık."

Danışmadaki kadın, George'a bir bakış attı. "Oğlunuz için miydi?"

"O oğlum değil, yolda bulduk. Kayıtlarına bakmaya geldim."

"Ne zaman bulmuştunuz?"

"Dün gece, kocamla birlikte bir ara sokakta bulduk."

George bu kadının sorulan soruya cevap verme şekline sinir oldu. Beraberinde istenmemiş olan bir çok bilgi veriyordu.

"Kontrol birimi 2. katta, sağ tarafta."

Anne başını teşekkür etmek niyetli salladı ve sağ tarafına bakıp yürüdü. Koridorun sonlarına doğru solundaki merdivenlerden 2. kata kadar çıktı. Soluna döndü.

George ne aptal bir kadın dedi. Nedense içinde bir nefret birikmişti aniden. Onun elini çekti ve sağ tarafı gösterdi. Gereksiz yere yolu da uzatmıştı. Tek bildiği para olsa gerek diye düşündü.

Anne sağ tarafa yürümeye başladı. Kayıt Birimi yazan tabelayı gördüğünde kapıdan içeri girdi. Yazıyı yavaş bir biçimde okumuştu.

Onlar içeri girerken George'un dikkatini iki tane durum çekmişti. Burası hayalindeki kadar kalabalık değildi. Koridorlsr genelde boştu ve sadece ofislerde insanlar vardı. İkinci durum ise, koridorda çıktıkları ilk zamandan beri duvara yaslanmış bir adam ona bakıyordu.

İçeri girdiklerinde kapıyı örttü George. İçerisi bekleme salonu gibiydi. Düz bir sıra boyunca masa başındaki görevliler, önlerindeki sandalyelere oturmuş insanları çağırıyordu. İçerisi kalabalıktı. Tıpkı George'un beklediği gibi.

Kadın içeride sıra beklemeyezdi. Bir görevlinin önüne hızlı ve büyük adımlarla yürüdü. Görevli başkasını çağırmak üzereyken kısık sesle "Bu çocuğun ipek kıyafetleri var." dedi.

Görevli ilk başta çok şaşkın bir ifade takındı. Sonra kafasını doğrulama istermiş gibi eğdi.

Anne, çantasından ipek kıyafetin kolunu ona doğru uzattı, başkalarının görmesinden sakınarak. Adam kıyafete dokundu ve yine şaşkın bir ifadeye sahip oldu.

Adam yerinden kalktı ve anne ile George'a kendisini izlemelerini söyledi.

Karanlığın PrensiWhere stories live. Discover now