Kısım 1 : Dört

1K 152 39
                                    

Sokağa çıkmıştı çıkmasına da, nereye gidecekti?

George etrafında ona bakan insanları umursamadan ağır ağır yürümeye başladı. Yaşadığı o korku, dikkatini dağıtmıştı.

Korkmasının sebebini düşündü. Büyük evde yalnızdı. Bir adam pencereden içeri girebiliyordu, girmişti. Aile hakkında bir şey bilmiyordu. Sormaya çekinmiş olabilirdi ancak aile yine de gizemliydi. Kızları büyü biliyordu. Anne ve babasında Büyü yoktu. Bir çok bilinmezlikle doluydu. George o an hatırladı, insan bilinmeyenden korkardı.

Irkların özellikleri geldi aklına. İnsan, büyü gücü genellikle olmayan bir ırktı. Nesilden nesile geçerdi büyü özelliği. George, anne ve babanın da büyü gücü olduğunu ve bunu kendisinden sakladıklarını düşündü.

Düşüncelerinden uzaklaşıp görmeye başladı. Düşünürken sanki gözleri kapalıymış gibi görmezdi. Yürürken de takılmamıştı. Bunu beynin otomatik olarak yaptığına kanaat getirdi.

Güneş kendimi gösterirken ilk defa görüyordu bu sokağı. İnsanlar süslü kıyafetler giyinmişti. Kadınlar; uzun kabarık etekler, erkekler; gömlek ve askılı pantolon giyinmişti. Bazıları siyah ceketlerde takmıştı. At arabaları geçiyordu. At arabalarının içinde sokaktaki her bir kimseden daha şık giyinmiş insanlar olduğunu, at arabalarının küçük boşluklarından gördü George.

Yürürken bir çift gördü. Erkek ona hediye almıştı ve diz çökerek uzatıyordu hediyesini. Kız ise ellerini ağzına götürmüş, heyecan içinde zıplıyordu.

Karar verildi. Kolye hediyesin karşılık bir hediye alacaktı George. Anne eve dönene kadar bununla oyalanabilirdi.

Yola koyuldu ancak nereye gideceğini bilmiyordu. Buraya yabancıydı. Arayıp mı bulsaydı, birisine mi sorsaydı? Hmm. Arayıp bulacaktı. Sonuçta burası hala bilinmezlikle doluydu.

Yürümeye başladı. Sokaklar hep aynıydı. Evler birbirine benziyordu ancak yürüdükçe ufak tefek değişiklikler oluyordu. Bir evin altında bir lokanta, bir evin altında silah satan bir yer. İnsanlar buralardan para kazanıyor olmalıydı.

Paradan düşünürken önünde bir çeşme gördü. Çevresi beyaz bir taşla örülmüş, melek heykelinden su akıp aşağıda birikiyordu. İnsanlarda içine para atıp ellerini düz bir şekilde birleştirip başlarını yukarı kaldırıyordu. Çeşmeye doğru yaklaştı. İçinde o kadar çok para birikmişti ki sarı renkler suyun rengini değiştiriyordu.

Tam o sırada, kesik bir çığlık duydu. Başkasıda duydu mu diye etrafına bakmaya gerek yoktu. Oraya ilk o ulaşmalıydı. Çığlığın sesinden birisinin ağzının bir el ile kapatıldığını anladı. Koşmaya başladı. Ses bir ara sokaktan geliyordu. George çığlığa ulaşmalıydı. Çığlığa ulaşmalıydı. Onu elde etmeliydi. Çığlığa ulaşmalıydı. Çarpa çarpa yere kapakladığı insanları önemsemeden o yere ulaşmalıydı. Çığlığın sahibine ulaşmalıydı.

Geniş bir sokakta koşmaya başladı. Meydandaki gibi kalabalık olmadığı için hızını arttırabilmişti. Şimdi her şeyin sesi çok daha netti. İnsanların konuşmalarından çıkan uğultu yoktu ve o ara sokakta kaç kişi olduğunu biliyordu; 6 kişi. Ayakların yere basışından saçma bir pozisyon duymuştu. 3 kişi ön öne, onlarında önüne 3 kişi yanyana duruyordu.

Her şey otomatik bir şekilde, koşarken canlannıştı George'un zihninde. Nihayet ara sokağa vardığında, kayarak durdu ve soluna baktı. Tahmini yanlış çıkmıştı.

Bir genç, önündeki köpeği zincirle tutmuş, 2 kişinin kollarına girerek yakaladığı ve birisinin bir eliyle ağzını kapadığı kız çocuğunu korkutuyordu.

Oraya vardığında, neden buraya geldiğini anlamadı. Yardım mı etmek istemişti? Çığlığı arttırmak mı istemişti? Bilmiyordu. Önemsemedi. Zorbalığa devam edilmesini önemsemedi çünkü hemen köşede ufakça yazılmış hediye yazısını gördü. Kaymış pozisyonunu değiştirip doğruldu ve tıpkı geldiği gibi sessizce ayrıldı.

Hediye yazan dükkâna girdi beklemeden. İçerisi kahverengi tonlarında, tahta kokulu bir yerdi. Oyularak yapılmış heykeller, kahverengi ortamda kendimi belli eden gümüş süs kadehler... Nereye gelmişti böyle? Eski şeylerle doluydu her yer.

Etrafı anlamaya çalışan gözlerini ona yavaşça yaklaşan tatlı hanımefendiye çevirdi. Yaşlı mı yaşlı yüzü, arkadan toplanmış beyaz saçları ve hafif kamburu ile giydiği kapalı kırmızı bol kıyafeti George'a çok pofuduk gelmişti. Bu pofuduk bir nineydi!

Yaşlı, çatallayan sesiyle konuştu. "Haha, hangi rüzgar attı buraya seni küçük?" George'un kafasını kısaca okşadı. George kafası okşanırken gözlerini kapayıp dilini hafifçe dışarı çıkarmıştı.

Kadın elini çektiğinde, sanki sarhoşluktan aniden çıkmış gibi gözlerini açıp kafasını salladı. Kadın ne yapmıştı ona böyle? Etrafına tekrar hızlıca baktı. Ninenin cevap arayan gözlerine geldiğinde, sorusunu hatırladı.

"Kız kardeşime hediye almaya geldim."

Kadın güldü. "Ne tatlı bir kardeşsin sen öyle. Eminim kardeşinde tatlıdır. Ne almak istersin?"

George buna karar vermemişti. Ne alsaydı bilmiyordu.

"Kardeşime en uygun hediyeyi siz seçer misiniz? Omuzlarına gelen sarı saçları var. Gözleri yeşil ve teni de beyaz." George bunları renk uyumundsn dolayı anlatıyordu.

"Böylesi bir kız çocuğuna ne yakışır." diye düşünmeye başladı ve gözlerini kıstı nine.

"Bana bir kolye almıştı."

"Hmm. Demek bir kolye almıştı. Sende ona iyi bir hediye vermelisin o zaman evladım."

George'un aklında hiç bir seçenek yoktu. Hediye kavramınıda yeni yeni öğrendi tam anlamıyla.

"Bir kolye al sende o zaman."

George'un aklında bir şimşek çaktı. Ona öyle güzel bie hediye alacaktı ki! Bir pusula, ama kolye şeklinde.

"Küçük bir pusulanız var mı?"

Kadın sorgulayan gözlerle baktı.

"Kolye olarak kullanılacak kadar zarif bir şey olmalı."

Kadın hala o gözlerle bakıyordu.

"Pusula seçmemin nedeni, yolunu kaybetmesini istemiyor olmam. Her baktığında hatırlasın, doğru yolu bulsun."

Kadının o gözleri, birden etkilendi. Böyle bir ufaklıktan bu kelimeleri ve ince ayrıntıları beklemiyordu.

Kadın yine ağır adımlarla arkasını döndü, tezgaha ilerledi ve bir çekmeceyi açtı. İçinden bie kutu çıkardı. Küçük sayılabilecek bir şeydi. Onu tezgaha kadar takip eden George'a uzattı kutuyu.

"Her zaman mutlu olmanız dileğiyle, bu benden olsun."

George teşekkür etti, arkasını döndü, kapıdan çıktı. Durup düşünecekti.

Karanlığın PrensiWhere stories live. Discover now