30

840 80 14
                                    

O camın ardında, bir çocuk vardı. O camın ardında, kurulan hayaller vardı. O camın ardında, saatler durmuştu. Yaşanmamışlıklar etrafta dans ediyordu. O camın ardını izleyen gözlerimiz vardı. Çocuğun makinelere bağlı bedenini izleyen gözlerimiz...

Jonathan, sessizdi. Tek bir kelime bile çıkmamıştı dudaklarından. Onu soğuktan çekmeme karşı gelmemişti. Arabasına oturduğunda benim de onunla olmama sessiz bir izin vermişti. Ve şimdi biz, bir çocuğun kaybolan hayatını izliyorduk. Kelimeler boğazımın gerisinde sıralanmıştı ama etrafa dökülmeye niyeti yoktu. Uzun bir süre o çocuğun nefes alış verişlerini izledik. Makinelerin sesleri her yerdeydi. Kulaklarımda çınlıyor, bir an bile susmuyordu. Jonathan'ın titrek sesini zar zor duyabildim.

"Dustin'in doğmasını hiçbir zaman istememiştim."

Bakışlarımı çocuktan ayırıp, yanımda acı çeken bedene çevirdim. Jonathan ona bakmaya devam ediyordu. Gözlerini o camdan ayırmak istemiyordu. Ayırırsa, düşerdi. Ayırırsa, ölürdü.

"O zaman sikik bir ergendim. Eve geldiği ilk gün, onu görmeyi reddetmiştim. Bedenini kucağıma alıp, 'Evine hoş geldin, küçük adam,' demek yerine kendimi odaya kapatmıştım. Şimdi ise onunla yeniden konuşabilmek için dakikalara muhtacım."

Hayatın hiçbir zaman bu tarafını görmemiştim. Ölüm tarafını, hiçbir zaman tatmamıştım. Ben, çocuk oyuncağı acıların peşinde sürüklenirken, kalbime acı veren çocuğun ölümün karanlığında gizlice ağladığından habersizdim. Ben hep onu suçlarken, onun yaşadıklarını hiçbir zaman düşünmemiştim. Çektiği acılar karşımda duruyorken, kelimelerimi ona sunmak çok zordu.

"Bu küçük çocuğu tanımıyorum. Lakin, adının anlamı çok açık, Jonathan. O bir savaşçı ve bu savaştan büyük bir galibiyetle ayrılacak."

Elimi omzuna koydum. Dokunuşum, mavi gözlerini gözlerime değdirmesini sağladı. O gözlerde nefretin körüklenen ateşi yoktu. O gözler merhametsizce kalbime saldırmıyordu. O gözler yorgundu. O gözler umudun kapısına bedenini yaslamış, bir cevap bekliyordu.

Gözlerimi ondan çekip bilinçsizce yatan kardeşine çevirdim. Onu bu hâle getiren kansere boyun eğecek miydi, bilmiyordum. Ama bunun olmaması için Tanrı'ya yalvaracaktım. Dans eden yaşanmamışlıklarına, etrafında uçuşan hayallere sımsıkı sarılması için, Tanrı'ya yalvaracaktım.

"Neden benimlesin, Jessica?"

Jonathan Heart, bu soruyu ilk defa samimi bir şekilde sordu. Ses tonu suçlayıcı değildi. Bu nedeni öğrenmeye ihtiyaç duyuyordu. Söylediğim her kelimeye tutunmak istiyordu. Söylediğim her kelimeye sığınmasını istiyordum.

"Bu cevaplaması zor bir soru değil, Jonathan. Fakat vereceğim cevaplara gerçekten inanmayacaksan, ne gerek var ki söylediğim tüm sözlerin."

Cevap vermedi. İkimizde aramızdaki sessizliğe tutunduk. Bir süre sonra dalgınca sordu.

"Sence gerçekten bir umut var mı? O savaştan galibiyetle ayrılacağına dair ufak bir umut..."

Başımı koluna yasladım. Şalım hâlâ omuzlarında, onu koruyordu. Teninin kokusu burnuma doldu. Gözlerimi kapattım. Onun acısına biraz olsun ortak olmak istiyordum. Onu rahatlatmak, güneşli günlerin çok uzakta olmadığını ona göstermek...

"Her zaman bir umut vardır. Ve eğer inanırsan, her savaş ardında sonsuz bir galibiyeti getirir."

---------

Jonathan Heart: Sana söylediğim onca kırıcı kelimeler,

Jonathan Heart: Hepsini ayaklarının altında ezdin, Jessica.

Jonathan Heart: Bunu neden yapıyorsun?

Jonathan Heart: Neden acımı paylaşmak istiyorsun?

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence çevrimiçi

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence: Acını paylaşmama izin vermediğin sürece, acını paylaşamam.

Jessica Lawrence: Peki sen, neden acını paylaşmama izin veriyorsun?

Jonathan Heart yazıyor...

Jonathan Heart çevrimiçi

Jonathan Heart yazıyor...

Jonathan Heart: Psikoloji okuyan sensin.

Jonathan Heart: O an yanımda kim olsa, bunu yapacaktım.

Jonathan Heart: Bunu anlamış olmalıydın.

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence çevrimiçi

Jessica Lawrence yazıyor...

Jessica Lawrence: Seni tanıyorum, Jonathan.

Jessica Lawrence: Sen bir sır küpüsün ve o küpün çözülmesine hiçbir zaman izin vermedin.

Jessica Lawrence: Merak etme, üstüne gelmeyeceğim.

Jessica Lawrence: Acını benimle paylaştığın için kendimi değerli hissetmeyeceğim.

Jessica Lawrence: Fakat bunun için minnettarım.

Jessica Lawrence: Ve bu süreçte hep senin yanında olacağım.

Jonathan Heart yazıyor...

Jessica Lawrence: Evet, bunu istemediğini biliyorum.

Jessica Lawrence: Ama ben istiyorum.

Jessica Lawrence: Sadece, kısa bir süre kim olduğumu unutabilir misin?

Jessica Lawrence: Bir kalpkıran olduğumu, unutabilir misin?

YN/ Ben unutabilirim ama ya Jonathan?

Heartbreaker |TextingWhere stories live. Discover now