4

1.1K 106 18
                                    

Bilinmeyen Numara: Günaydın, Jonathan. (07.03)

Jonathan Heart yazıyor...

Jonathan Heart çevrimiçi

Jonathan Heart yazıyor...

Jonathan Heart: Günaydın, adını bilmediğim kişi. 

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara çevrimiçi

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara: Adımı bilmek istemezsin, Jonathan... 

Jonathan Heart: Hakkımda her şeye çok çabuk karar veriyorsun. Ama evet, adın şu an benim için çok önemsiz.

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara çevrimiçi

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara: Biliyorum.

Jonathan Heart: Bana yazmaya devam edersen bu önemsizlik durumu kalkabilir, biliyorsun değil mi?

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara çevrimiçi

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara: Sana adımı söylemeyeceğim, Jonathan Heart.

Jonathan Heart: Bana yazmaya devam etmek istiyorsan, söylemelisin.

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara çevrimiçi

Bilinmeyen Numara yazıyor...

Bilinmeyen Numara: Hadi durma. 

Bilinmeyen Numara: Bas engeli. 

Bilinmeyen Numara: Ama ne yaparsan yap, kalp atışlarımı durduramayacaksın.

Bilinmeyen Numara: Buna izin vermeyeceğim.

-Artık bu numaraya mesaj atamazsınız-

------

"Küstah!"

Sabah vücudumdaki sinirden şekil veremediğim saçlarımı hırsla geriye attım. Yanımda benimle beraber yürüyen Yağmur hafif bir iç çekti. Ne söyleyeceğini biliyordum. Birazdan çok net bildiğim sözcükler kulaklarıma ulaşacaktı.

"Ona adını baştan söylemeliydin zaten. Hangi aklı başına biri adını söylemek istemeyen gizemli aşığıyla konuşmak ister ki?"

Jonathan Heart'ın aklı başında biri olduğunu düşünmüyordum. Evet, ona köşe başındaki marketten aldığım aptal bir numarayla aptal mesajlar atmam saçmaydı. Bu bana uyan bir şey değildi. Fakat, yapmıştım. Onunla konuşmak istemiştim. Gerçek Jessica'yla konuşmayacağını biliyordum. Beni öldürmek istiyordu. Ah, ona nasıl adımı söyleyebilirdim ki? 

Ona cevap vermedim. Kampüse doğru adımlarımızı hızlandırdık. Birkaç dakika sonra bir ağacın altında başı kitaplara eğilmiş Deniz'i gördük. Yanına ilerlediğimizde bizi fark etti. Bakışları ilk önce Yağmur'un üzerinde dolaştı. Gözlerinin parlaklığı kasvetli Londra'yı bile aydınlığa boğacakmış gibiydi. Ona aşıktı. Bunu başka bir gezegenden bile anlayabilirdik.  Onların bakışmalarının uzayacağını bildiğim için gözlerimi Deniz'den ayırıp etrafa çevirdim. Çok kısa bir süre sonra Jonathan Heart görüş açıma girmişti. Bizden biraz uzakta, bir ağacın altında çizim yapıyordu. Yüzünü tam olarak göremiyordu fakat, o güzel parmaklarının her hareketini takip ediyordum. Kalbim hızlanmaya başladı. Bakışlarının bana değmesini istiyordum. Benim ona baktığım gibi bana bakmasını... Bu çok uzak bir ihtimaldi. Fazla uzak...

"Hey, Jessica'dan dünyaya, Jessica'dan dünyaya!"

Deniz'in sesi kulaklarıma dolduğunda irkildim. Bakışlarımı o güzel, uzun parmaklarından çektim. 

"Buradayım," dedim yavaşça. Yağmur'un da Deniz'in yanına kıvrıldığını gördüm. Ah, çifte kumrular!

"Bugün pek iyi görünmüyorsun," dedi saçlarımı işaret ederek. Omuzlarımı silktim ve karşılarına oturdum. Soğuk çimler tenime ulaştı. Bakışlarımı tekrar Jonathan'a çevirdim. Pozisyonunu bozmamıştı. Başı hâlâ eğik duruyordu. 

Lütfen, başını kaldır. Lütfen!

Ve istediğim oldu. Başını kaldırdı. İlk önce etrafta gözlerini gezdirdi. Gözlerinin altında oluşan hafif morlukları görebiliyordum. Bütün gece çizim yaptığına yemin edebilirdim. Onun en büyük tutkusu resim çizmekti. Benim en büyük tutkum ise onu sevmek... Bundan hiç şikayetçi olmamıştım. Eski duygusuz hayatıma geri dönmek istemiyordum. O hayat bana hiçbir şey katmamıştı. Şimdi, gerçek duyguların tadını alırken o duyguları bir kenara atamazdım. 

"Ah, Jessica, bebeğim her yerde seni aradım." 

Derin bir nefes aldım ve yanımda biten Carl'a bakışlarımı çevirdim. Her ne kadar çevirmek istemesem de...

"Fakat, ben seni hiç aramadım Carl," dedim alaycı gülümsememle. Carl'a 2 ay önce tutulmuştum. Onun Nate gibi bir sülük olduğunu bilseydim bunu asla yapmazdım. Ondan sadece birkaç saat hoşlanmıştım fakat o bunun adını bir 'ilişki' koymuştu. 

"Bebeğim mesajlarıma neden dönmüyorsun? Bak yarın, Tom'un büyük partisine beraber gidebileceğimizi düşündüm."

Tom'un büyük partisi... Bana ne bundan? Lütfen gider misin, Carl? Jonathan'ın bakışlarını kaçırıyorum.

Aslında kaçırmıyordum. Tam şu an, Carl kişisel alanımı işgal ederken gözleri gözlerime değiyordu. Alaycı, boş ve nefret dolu... Dudağının kenarları kıvrıldı. Bunu saf samimiyetsizlikle yaptığını biliyordum. Başını hafifçe salladı ve çizim defterini alıp bana sırtını döndü. 

"Ne dersin bebeğim?"

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

"Ne dersin bebeğim?"

"Kapa o iğrenç çeneni!" 

Dolan gözlerimi saklamak adına oturduğum yerden kalktım ve koşar adımlarla okulun tuvaletine attım kendimi. Bakışlarımı aynaya çevirdim. Kızarmış gözlerimden yanaklarıma akan yaşlara izin verdim. 

Lanet olsun, sana Jonathan Heart! Bana hissettirdiklerine lanet olsun!

Heartbreaker |TextingOnde histórias criam vida. Descubra agora