Bölüm 35/2 - Sanatçı

En başından başla
                                    

Tamam, mühendislerin fazlaca argo konuştuğunu biliyordum ama insan sevdiği adama konduramıyor işte. Bardağı masaya bırakırken kaçamak bir bakış atıyorum Aras'a. Acaba Arzu dışında seviştiği biri olmuş mudur? Olmuştur muhtemelen. Gerçi, olmamış da olabilir. Çok fazla kız arkadaşı olmadığını söylemişti bana. Elbette Aras'ın lafına güvenecek kadar aptal değilim fakat çapkın biri olmadığını da biliyorum.

Acaba kaç kız arkadaşı oldu? Mühendislikteki kız popülasyonunu ve onun inek bir öğrenci olduğunu göz önünde bulundurunca üniversitede hiç kız arkadaşı olmamıştır bence. Lise döneminde yaşı küçük olduğu için kız arkadaş yaptıysa bile sevişmemiştir. Bir dakika... Lisenin son iki yılını bizim okulda okumamış mıydı? Tamam öyleyse kesin sevişmemiştir.

"Sıkıldın mı, Melek?"

Benimle konuştuğunu fark edince başımı kaldırıp Aras'a bakıyorum. "Ha?"

"Ben biraz daha burada kalacağım ama sen beklemek zorunda değilsin." diyor anlayışlı bir sesle. "İstersen seni evine bırakmaları için bizim çocukları çağırabilirim."

Doğru duyup duymadığımdan emin olmaya çalışarak dikkatle bakıyorum ona. Bu neydi şimdi? Aras'a bakarken içimde alev alev bir öfkenin yükseldiğini hissediyorum. Eğer eski, içine kapanık Melek olsaydı bu sözler karşısında hiçbir şey söylemeden çekip giderdi. Fakat Aras daha bu sabah arabada beni sevdiğini söylemişken istesem de eskisi gibi olamıyorum.

"Hayır, teşekkürler." diyerek gülümsüyorum ona. "Ben gayet iyiyim, Aras Ağabey."

Ardından başımı çevirip masadaki atıştırmalıklara uzanıyorum. Aslında birini bile canım istemiyor. Bu yüzden kanepe tabağından rastgele bir zeytinli alıyorum elime. Kürdanın ucundaki ekmek dilimini ağzıma götürürken aramızdaki sessizlik nihayet sona eriyor. Aras'ın son derece umursamaz bir tavırla cevap verdiğini duyuyorum.

"Peki, sen bilirsin."

Dönüp yüzüne bakmıyorum bile. Zaten o sırada yanımıza Begüm geliyor. Kolunu gülerek Aras'ın omzuna attığını fark ediyorum, ardından eliyle dans pistini işaret ediyor ona. Aras kadının elinden tutup piste doğru ilerlerken yüzümdeki gülümseyen maskeyi bir kenara bırakıp önüme dönüyorum. Ne hali varsa görsün...

"Ne zamandır birliktesiniz?"

Alp'in benimle konuştuğunu duyunca başımı kaldırıp ona bakıyorum hayretle. Cavit'le ikisinin yüzünde haylaz bir sırıtış beliriyor. Onları böyle kendinden emin görünce içimde bir panik dalgası yükseldiğini hissediyorum. Tanrı aşkına, nereden anlamış olabilirler ki?

"Birlikte falan değiliz," diyorum net bir şekilde. "Az önce ona ağabey dediğimi görmediniz mi?"

"Görmez olur muyuz?" diyerek sırıtıyor Alp. "Yıktın dağ gibi adamı."

"Hayır, alakası yok." diye ısrar ediyorum. "Kendisi de söyledi zaten, ben onun kız kardeşinin arkadaşıyım."

"Evet, orası ilginç." dediğini duyuyorum Alp'in. "Gerçi Aras'ın partiye gelmesi de ilginçti... Nereden esti acaba?"

Nihayet konunun kapanmasına sevinerek "Ben getirdim." diye atlıyorum lafa. "Daha doğrusu, Begüm'ün planıydı. Aras işleri yüzünden arkadaşlarıyla pek görüşmüyormuş. Ben de nereye gideceğimizi söylemeden getirdim onu."

Düşmüş Melekler SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin