21

162 24 0
                                    

"Jungkook!" diye bağırdı ve çocuğun odasının kapısını yumrukladı. Elini incitmişti ama bu şu an umursayacağı son şeydi. "Jungkook?" gözlerini sıkıca kapattı. Kalbine bir ağırlık çöktü; daha fazla ayakta duramayacak kadar ağır.

Onunla iletişim kuramadan koca bir hafta ortalıkta yoktu, ve bir cevap istiyordu. Ama bunlardan öte, sadece Jungkook'u yeniden görmek istiyordu. Sadece onunla olmak ve gülümsemek istiyordu. Ancak kader buna pek de kolay izin vermeyecekti.

Masaya yapışmış olan Jungkook, ayağa kalktı ve kapıya yürüdü, kapıdakinin kim olabileceğini bir saniye bile düşünmeden.

"Ne?" dedi kapıyı açtığı gibi, ancak vucüdu orada kim olduğunu gördüğü anda kasıldı.

Yoongi kafası karılmış uykulu çocuğa şaşkınlıkla baktı, ardından rahatlayarak kendini öne attı, kollarını çocuğa sardı ve olabildiğince sıktı. Sanki her an parmaklarının arasından kayıp gidecekmiş gibi.

"Jungkook..." nefes verdi ardından. Her an ağlayacak gibiydi. "Neredeydin şimdiye kadar?"

"Y-Yoongi." zayıfça sarılışına karşılık verdi. "Yoongi, seni özledim." Jungkook ona mektup bırakmadığı için pişmanlık duydu, ancak bu Yoongi'yi kendine daha da yakınlaştıracaksa, bunu umursamazdı.

Bunun Yoongi'yi öldürdüğünü de göremedi tabii.

Yoongi ileri doğru paytakça yürüdü, onu da yatağına yönlendirerek. Jungkook'un dizleri yatağın kenarına değdi ve Yoongi de üzerine gelirken tökezledi.

"Jungkook." Onun üstüne uzandı, boynuna küçük, hafif bir öpücük bıraktı.

Yatağın rahatlığıyla nefes verdi küçük olan, ve ardından Yoongi'nin aklında bir şey belirdi. Acıktı, arzuyla doldu.

Jungkook'u istedi.

Dişlerini Jungkook'un derisine daha sert bastırdı, ardından küçük olan dışarı küçük bir inleme bıraktı. Bu ses Yoongi'yi gerçeğe döndürdü.

Bunu o anda yapmak istemiyordu, doğru hissettirmemişti.

Dudaklarını Jungkook'un dudaklarına yöneltti, ona uzun ve sevgi dolu bir öpücük verdi, hislerle doldurulmuş. Jungkook daha fazlasını istedi, ancak Yoongi onu itti.

Jungkook dokunuşu yitirmesiyle sızlandı, ama yine de kalktı Yoongi'nin yaptığı gibi.

"Seni özledim." diye fısıldadı ve Yoongi'nin tişörtünü çekiştirdi. Böylece ona daha da yakın olabilirdi.

"Jungkook..." küçük olan haykırış gibi bir keder duydu. "Bence..."

Hayır, diye düşündü; bunu duymak istemiyorum. Yoongi'yi yatağa itti ve yanlarını gıdıklamaya başladı. Bir anda odanın havası değişti, odada Yoongi'nin gülüşleri ve Jungkook'a durması için nefessiz yalvarışları yankılandı. Birden durdu.

"Seni çok seviyorum." Jungkook böyle şeyleri ilk söyleyen biri değildi ama bu defa söylemişti. Yoongi'yi kaybetmek istemiyordu.

"Küçük bok."* Jungkook'u yana yuvarlayıp üste geçti. "Beni asla bekletme, Jungkook."

[Bu nasıl hitap şekli aw...]

Jungkook uzanıp Yoongi'nin dudaklarını öptü. Çatık kaşlarının düzelmesini istiyordu, başarılı da oldu. Ne yaptığını anladığında ise kızarmaya başladı ve yüzünü saklamaya çalıştı.

"Yapma." dedi Yoongi sessizce, Jungkook'un ellerini açıp Yoongi'nin yüzüne bakacağı kadar sessiz ve yumuşak. "Güzelsin."

Yoongi yorgunlukla Jungkook'un üstünü kapladı, öyle kaldılar, birbirlerinin kalp atışlarını göğüslerinde hissederek, hava hiçbir şeyi değil de, onların arasındaki sevgiyi okşarken.

Willow Tree/YoonKook✔Where stories live. Discover now