13-Don't say a word while we dance with the devil.

469 27 44
                                    

Selam!

Bana çok uzun sürdü gibi geldi. Öyle mi oldu gerçekten?

Bu bölümü yazmak oldukça yorucuydu aslında. Ama bakalım beklentileri karşılayacak mı? Açıkçası hikayeyi buraya çekerken bu bölüm ve önümüzdeki bölüm olacakları önceden planlamıştım. Biliyorsunuz, çoğu şey önceden planlı ama 13 ve 14. bölümler biraz daha fazla planlıydı diyebilirim.

O yüzden beğenip beğenmeyeceğinizi aşırı merak ediyorum.

Los Angeles havasını hissettiğim bir parçayla yazdım çoğunlukla bu bölümü. (18 bin kelimeyi tek şarkıyla yazamazsın tabii ama genel olarak bence bölümün hissiyatı oydu. Yukarı koydum, belki kumsallı partili sahneleri okurken bir yandan dinlemek istersiniz diye :)

Tabii ki, ben aşağıdayım. Büyük bir şevkle bekliyorum yorumlarınızı.

Biliyorum bir saat önceden attım, ama dayanamadım işte. Hazır boş zamanı bulmuşken sizi bekletmek istemedim :)

Bölümle, karakterlerle, durumlarla, müziklerle, bilmiyorum, canınız ne isterse onunla ilgili konuşmak üzere sizi ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bir kez daha, her zaman olduğu gibi, iyi okumalar.

Sizi seviyorum.

-Derin.





"Eva... Eva. EVA! Uyansana." Harry parmağını Evanın kulağına sokarken genç kız hala kafasını uçağın camına dayamış, bacaklarını kendine çekmiş uyuyordu.

"Ya kaldıramıyorum..." dedi Harry mutsuz olarak. "Öldü mü sizce?"

Zayn gözlerini devirdi, bir arka koltuktan kalkarken boyun yastığını kafasından çıkartmaya çalışıyordu,

"Aman saçmalama. Sanki onu bilmiyorsun. Uçakta uyanması mümkün mü?"

"Duyuyorum seni, duyuyorum." diye homurdandı Eva gözlerini açmadan. "Uyumuyorum, konuşma arkamdan."

Bu sırada gözlerini bile kırpmamış olan Phelia ekrandaki filmi kapatıp kulaklıklarını çıkarttı,

"O öyle uyur. Yolculukta uyuyabilen küçük bir cin o."

Eva homurdanarak yerinde doğruldu ve koridorun öteki tarafında oturan Phelia'ya baktı,

"Uçuşlarda uyuyamıyorsun diye kıskanma."

"Sus Eva sus. Zaten gerginim."

"Neden gerginsin şekerim." dedi Louis  Phelianın koltuğuna doğru eğilerek, "Dünyanın en maceramsı yerine geldik. Kaliforniya bebeğim!"

Başta Eva ve Phelia, ardından tüm çocuklar dönüp Louis'ye boş boş baktı.

"Sen 'Kaliforniya Bebeğim' mi dedin gerçekten az önce?" dedi Liam sırt çantasını takarken.

Niall bıkkın bir şekilde güneş gözlüğünü gözünü geçirdi,

"Gerçekten dedi bunu."

"Ne var yani??"

"Tam bir pislik gibi konuşmuş oluyorsun Louis."

"Siz Kaliforniya rüyasından nasibinizi almamışsınız" dedi Louis memnuniyetsizlikle.

Phelia kaşlarını çatarak ona baktı,

"Kaliforniyalı olduğumu hatırlıyorsun değil mi? Hatta tam da buralı."

Louis gözlerini devirdi,

"Gereken heyecanı alamıyorum bu ekipten kesinlikle."

"Ölüyoruz heyecandan. Ben şu an titriyorum mesela." dedi Niall gözlüklerinin arkasından gözlerini devirerek,

When the Sky Is GreyWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu