6.Kısım

31 2 0
                                    

Sabahın ilk saatleriydi. Sonbaharın ne üşüten, ne de ısıtan günlerinde hava, sabahın ilk saatlerinde üşütür gibi oluyordu. Kalktı yatağından Yusuf. Hemen yanındaki yatakta uyuyan Payiz'e baktı. Uyandırmakla uyandırmamak arasında beş altı saniyelik bir kararsızlık yaşarken uyandırmamaya karar verdi. Tam kapıya yönelirken arkadan bir sesle irkildi.
-Ağabey beni de bekle.
-Uyu istersen Payiz saat daha çok erken, sen gelirsin sonradan.
-Hayır ağabey giyindim bile.
Kapıyı açıp dükkana gitmek üzere yola koyuldu iki kardeş.
Evleri ile dükkanları arasında beş yüz metrelik bir kestirme yol vardı ama o yol çok da güvenli değildi onlar için. Çünkü Yusuf ne zaman o yoldan gitse bir olay yaşardı. Ama bu kez tek değildi yanında Payiz vardı. Uzun da olsa güvenli yolu seçti. Oraya doğru ilerlerken Payiz;
-Ağabey, burda kestirme bir yol var ordan gidelim, dedi.
-Hayır kardeşim o yolu sevmiyorum, diyerek uzun yoldan gitme isteğini açıkça belirtti. Çünkü kardeşi yanındayken bir olaya girmek istemiyordu.
-Yusuf ağabey, gel böyle gidelim belki benimle yürüdüğün için seversin o yolu artık, dedi.
Bu sözler üzerine Yusuf'a başka seçenek kalmamıştı. Kardeşinin boynuna elini atarak;
-gidelim kardeşim, dedi.
İki kardeş o yola koyulup bir süre yürüdüler. Sonra tam bir evin yanından geçerken evin kapısı açıldı. Üç kişi çıkıp direk Payiz'e yöneldiler.
İçlerinden uzun boylu, esmer ve kaşları çatık olan, bakışlarıyla adeta korku saçan adam sordu:
-Sen şu karşı tarafta oturan Payiz misin?
Şaşırmıştı Payiz,
-evet benim, neden sordun, dedi.
-Güvercin besler misin sen?
-Evet beslerim, ne söyleyeceksen söyle artık!
-Geçen gün taklacı güvercinlerimi uçururken içlerinden ikisi kayboldu. O sırada senin kuşlarında havadaydı, güvercinler sende mi, diyerek son soruyu sormuş gibi konumlandı. Sanki o cevaptan sonra taarruza geçecek gibiydi.
Payiz bir an düşündü.
-Bende değil ama olsaydı da alamazdın, dedi.
Çocuk şaşırmıştı, böyle bir cevap beklemiyordu. Şimdi konumlanmakla kalmayıp 'olsaydı da alamazdın' dediği için kavga mı etseydi, yoksa 'bende değil' dediği için 'tamam' deyip bitirse miydi, karar veremedi bir süre. Ama sonunda,
-ne demek olsaydı da alamazdın, demeyi seçti.
-Alamazdın çünkü kuşçuluğun kanununda yoktur geri almak. O güvercin benim güvercinlerimle birlikte uçmuşsa onlarla birlikte gelecektir. Gelmişse o güvercin senden kaçmıştır, dedi Payiz.
-Hadi git yoluna Payiz edebiyat yapma, dedi çocuk.
Payiz tam çocuğu dövmek için ona yönelirken abisi Yusuf'un engeline takıldı.
-Tamam Payiz hadi gidelim, dedi.
Abisinin gidelim lafından sonra gitmekten başka çare kalmamıştı. Yola devam etti iki kardeş. Bir süre ikisi de konuşmadı. Sonra sessizliği Yusuf bozdu.
-Kuşçuluğun da bir kanunu mu var yazılmayan?
-Var ağabey, herşeyin yazılan ve yazılmayan kanunu yok mu?
-Vardır herhalde bilmiyorum. Kuşlar rahatlatıyor mu seni? Yani bazen çatıda onlarla uğraşırken görüyorum da seni, çocuğunmuş gibi bakıyorsun onlara. Çok mu seviyorsun onları?
-Güvercinler rahatlatıyor beni ağabey, yani çocuğumu sevme duygusu böyle mi olur bilmiyorum ama canımdan seviyorum onları, dedi Payiz.
Tam Yusuf konuşacak gibi oldu ama Payiz devam etti konuşmaya:
-Ağabey, bazen akşama doğru çatıya çıkıp onları uçuruyorum ve yatak serip, sigara yakıyorum. Sonra uzanıp üzerimde bir daire gibi uçan güvercinleri seyrediyorum. Bunun beni nasıl rahatlattığını anlatamam. Bir gün yaşatırım ama sana istersen, dedi.
Evleri iki katlıydı Payiz gilin, alt katta büyük abisi kalıyordu iki çocuğu ve eşiyle. Üst katta ise anneleri Semra ve babaları Musa ile kalıyordu kardeşler. Evin çatısının bir kısmı açık diğer kısımları ise normal çatıydı, tuğlaları ise hâla üstündeydi. Açık kısımın büyük bir bölümü güvercinlere ayrılmıştı Payiz tarafından. Güvercinlerin kafeslerinin içinde alçıpan ile bölüm bölüm evler yapmış, onlara kafes içinde kendi 'özgür hayatlarını' yaşatmıştı adeta. Kırk altı tane güvercin bölümü vardı kafeste fakat güvercinleri yirmi yedi taneydi. Onları uçurunca dünyaya kısa bir mola verir gibiydi Payiz. Bir şeyle ilgilenmez, sadece onları seyreder ve düşünürdü. Kafasının içinden geçenleri ne hatırlardı, ne de unuturdu. Sonra düşüncesinin nereden buraya geldiğini anlamaz, onu arardı. Sorunun cevabını arayan ve onu bulamayan biri gibi iç çeker, sürekli izlediği güvercinlere verirdi kafasını ve kafesin önüne yem atıp ıslık çalardı. Güvercinler inerdi hemen üçer ikişer. Sonra onları kafese koyar, dünya hayatına verdiği molayı bitirirdi. Ve devam ederdi hayata.
Sonunda dükkana gelmişti iki kardeş ve akşam güneş batınca beraber izlemeye sözleşmiştiler güvercinleri. Gün boyu dükkanda çalışıp tekrar eve doğru yöneldiler. Bu kez kısa yoldan, uzun yoldan konusu geçmeden direk kestirme yola girmişti iki kardeş. Eve geldiler. Evlerinin ayrıca bir de bahçesi vardı, fazla büyük değildi ama küçükte sayılmazdı. Limon ağacı, kayısı ağacı, kiraz ağacı ve dut ağacı vardı. Bir köpek kulübesi ve tavuk kümesi vardı. Tavukları yoktu ama olma ihtimali için bekliyordu orada kümes. Köpek, kulübeden çıkıp gelenlere baktı ve Yusuf'u görünce olduğu yerde daire çizip şirin görünmeye çalıştı.
-Duman gel oğlum babana, deyip köpeği yanına çağırdı Yusuf.
Bunu gören Payiz'in aklına, güvercinleri çocuğu gibi sevdiğini söyleyen abisinin sözleri geldi ve;
-işte böyle seviyorum güvercinleri ben de, dedi.
Anlamıştı Yusuf ve hadi çatıya çıkalım dedi.
Payiz kafesin kapısını açarken,
-Dünyaya mola vermeye hazır mısın ağabey, dedi kendisinden emin bir tavırla.
-Hazırım, dedi Payiz'in mutluluğunu gören Yusuf.
Güvercinler kafesten çıktı ve uçmaya başladılar. İki kardeş yarım saate yakın mola vermiş gibiydi her şeye. Ve uzanıp kuşları izliyordular. Sonunda Payiz:
-Kuşlar yorulmuştur artık alalım içeriye, hem molamız da bitti, dedi.
-Kendi molanı doldururken onların da özgür hayatları bitiyor baksana, dedi Yusuf ve sözlerine devam etti.
-Dünyaya mola verirken, kuşlarına da mola veriyorsun aslında. Özgür özgür uçuşuyorlar baksana, birazdan sürgüne devam edecekler, dedi.
-Cezaevindeymişler gibi yani, diyebildi Payiz.
-Evet öyle, ama kanunu bu hayatın. Her şeyi yapamazsın özgürce. Bir yerde bir duvar bulursun karşında ve o duvar engeller seni. Tabi o duvarı da aşarsan kimi zaman cezaevi duvarına bakar durursun öyle kimsesiz ve çaresizce. Güvercinler de öyle, gelmese biri kaçmıştır senden ve mutlaka bir yerde yakalanıp başka bir sürgüne devam edecektir.
-insan gibi yani, dedi Payiz.
-Evet insan gibi. Ama benzer tarafları da var. Güvercinleri de insanlar hapseder, insanları da. İnsan insanı hapseder bazen bir cezaevine bazen de kendi yalnızlığına..

YILDIRIM ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin