bölüm üç: sarayda bir tutsak

142 13 36
                                    


Tatlı, tanıdık bir histi gözlerinin rengi Kraliçe'min. Baktıkça onlara, doluyordum küçük ellerimin taşıdığı kocaman mı kocaman güzelliklerle dolu hayallerim ve bir de umutlarımla, hatta bir de coşkun bir derenin kenarında oturuyor ve bekliyorum sessizce geleceğimi, ellerim yapış yapış o tatlı ve sulu meyvelerimden. Ve bir de, esiyor rüzgar saçlarıma. Çok mu çok tanıdık bir histi işte, benim Kraliçe'min odanın her yerine sinmiş ve her şeyi esir almış kokusu. Meyveli ve çiçeklerle dolu, yeşil bir huzur ve mavi bir sonsuzluk gökteki. Ellerim acıyordu ben dallara tutunup da tırmandıkça ağaçların gövdelerine ve kıymıklar batıyor, kanıyordu minik parmaklarım. Ve kan, öylesine kırmızıydı ki kan, andırıyordu benim sevgili Kraliçe'min omuzlarına düşürülmüş o ipekten kırmızıyı ve parlıyordu gözlerime sanki kör edercesine. Acıyan parmaklarıma, kanayan yaralarıma kapatıyorum minik parmaklarımı ve ıslak, sıcacık dilimi. Emdikçe huzursuz, korkunç bir demir tadı doluyor içime. Ağzım doluyor huzursuzluğun ve karanlığın yoğunluğuyla ve ben, bir içim suya muhtaç kalakalıyorum çimenlerin üzerinde ve evimden, annemin kollarından, babamın gözlerinden çok mu çok uzakta. İşte, böyle tanıdık ve endişe dolu bir histir Kraliçe'me bakmak ve geleceği düşleyip görmek onun kahverengi gözbebeklerinde. Küçük mü küçük, şirince bir bebek ağlıyor kalbimin ortasında, Kraliçe'm ve onun gözleri batıyor bana, inceliyor beni ve acizliğimi önünde duran. Kraliçe'min dudakları kırmızının en yoğunu, damarlarım bir ihtiyaçla ve derinden bir açlıkla sıkışıyor ve dolgun, dolsa içime o kadar daha diye dualar dökülüyor ruhumun derinlerinde bir kazana.

Kraliçe'm, söyle bana, ne düşünürsün öyle yorgun ve üzgün gözlerinle incelerken beni ve neler geçer o bilemediklerimle dolu, dünyayı aşkın aklından? Söyle, Kraliçe'm, söyle bana! Sesine, sabahın ve gün ışıklarının bir kuşa muhtaç olduğu gibi muhtaç; sesini duymaya, küçük bir çocuğun tepeden koşarak inerken kanamış dizini göstereceği o biricik annesini duymaya ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım var. Kraliçe'm bir konuşsa, yazılacak tüm kanunları göğsümün ve ben, bir tutsak olacağım. Konuşsana, Kraliçe'm, ah, Kraliçe'm!

Düşüncelerim deli bir yorgunlukla ve lakin yine de daha deli bir heyecanla dönüp duruyor aklımda, göğsümde ise dar ve derin bir kafes bulunuyor ve yaşıyor içinde kanatları kesilmiş minik, beyaz bir kuş. Ötüyor da ötüyor. İzin istiyor benden, çıkmaya dışarıya ve yalvarıyor göklere. Göklere! Ah, yalvarıyorum göklere!

"Kraliçe'm," diye başlıyorum sevgilimin sessizliğine dayanamayıp. "Sizden önce konuşmak saygısızlığında bulunduğum için affımı dilerim sizden. Fakat bana cezamı yazmadan önce bi' dinleyiverseniz söyleyeceklerimi? Ah, ne güzel olurdu bi' dinleyiverseydiniz beni."

Dizlerimin üzerinde, ellerim yalvarıyor. Alnımı dayıyorum yere, kaldırmadan başımı bekliyorum Kraliçe'mi ve içimdeki dünyalara hükmeden sesini.

"Ne imiş," diyor ve yüreciğimi bir fırtına dağlıyor. "Ne imiş o söyleyeceğin, ne hakla?"

"Biliyorum, Kraliçe'm, patavatsız ve saygısız bilirsiniz beni. Üstüne üstelik bir de beceriksiz bir hırsız. Lakin, söylememe izin verin şunu. Ben daha küçük bir kız iken, annemi ve babamı öldürdüğünde bu devlet, kapıma kadar adamlarınızı, o saygılı ve işleri başlarından aşkın askerlerinizi, yollayıp elime bir kese altın bırakmıştınız. Ve ben sizin sayenizde, size sonsuz saygı duyarak hem de bir kulun uyduğu saygıdan daha da çok, ve hep merak ederek sizi büyüttüm kendi kendimi, öyle. Bilirim, Kraliçe'm, bahaneler gereksizdir. Hele de sizin gibi yüce bir varlığın önünde, işte, burada söylenilen her söz gereksizdir. Fakat anladığınızı hissederim, nasıl büyütebilirdim ben kendi kendimi arada böyle şeyler yapmadıkça?" Beni dikkatle dinlediğini umarak kaldırdığımda başımı, tatmin olmamış bir hâlde buluvermiştim o güzelden öte Kraliçe'mi. İhtişamına bakmaya cüret ederek derince bir nefes aldım. "Sizden çalmak farklı bir şey, bilirim. Fakat anlatmama izin verecek misiniz? Kraliçe'm, sonuna kadar dürüst olacağıma ant içerim."

the queen's heart //yoonyulWhere stories live. Discover now