Y Ü Z L E Ş M E

5.6K 408 639
                                    

Tekrardan merhaba! 💗 Umarım beğenirsiniz, bu bölümde Allison'a birazcık gıcık olabilirsiniz ehehe Bir de her zamanki gibi sizden yorum yapmanızı isteyeceğim okurken aralarda düşüncelerinizi paylaşırsanız ben de neyi daha çok sevdiğinizi anlarım ve daha çok öyle şeyler yazarımm 🙏🏻 İyi okumalar!

Not: Argus Filch 1968'den beri Hogwarts'da çalışıyor ama bir kısımda onun adı geçti görmezden gelin:)

                         • • • • • • • • •

Kitabı bir kenara bıraktım. Soluklanmam gerekiyordu. Üzerime kabanımı giydim ve yanıma görünmezlik pelerinimi aldım. Ve merdivenlerden aşağı indim.

Hala kimse gelmemişti. Aslında içimden bir ses Tom'la yüzleşmem gerektiğini söylüyordu. Ve her zaman, her ne kadar sevmesem de içimdeki ses galip geliyordu. Ama şu an nerede olduğunu bilmiyordum. O sırada kapı açıldı ve içeri Tom girdi. Kader, bugün ilginç bir şekilde bana yardım ediyordu. İçimden şükür ederek Tom'a doğru adım attım.

"Tom"

Seslendim, ve seslenmemle hemen bana döndü.

"Demek sen de benimle konuşabiliyormuşsun"

Gülümsedim. Sanırım şu an yapmam gereken şey buydu.

"Notunu buldum"

Birden suratı ciddileşti. Koltuğa oturdu, etrafta birinin olup olmadığını kontrol etti. Daha sonra oturmam için yanını işaret etti, ve ben de oturdum.

"Sanırım bir yere gidiyordun, seni yolundan alıkoydum"

"Hayır. Ben de sana bakacaktım aslında"

Tom kafa sallamakla yetindi. Ben de artık beklemeden konuya girmeye karar verdim.

"Sır dediğin şey ne?"

"Sırlar Odası'nın amacını sanırım biliyorum.."

Gülümsemeye çalıştım. Ama onun yüzünde anlam veremediğim bir endişe vardı.

"Harika! Hedefine ulaşmana sevindim. Peki şimdi ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum.."

Bu sözler Tom'un dudaklarından o kadar güçsüz çıkmıştı ki, konuşan kişinin Tom olup olmadığı hakkında bir süre tereddüt ettim.

"Kulübümü artık toplamıyorum. Sırlar Odası fikri de bana eskisi kadar heyecan vermiyor"

"Yani artık bulanıkları öldürmek istemiyor musun?"

Bu sözler ağzımdan istemsiz çıkmıştı. Ve bunların son sözlerim olduğuna emindim.

Tanrım, neden düşünmeden konuşuyordum ki!

"Açmak istiyorum.. Çünkü bu benim görevim. Ama tek başıma yapamam, o gücü kendimde bulamıyorum"

"Sen mi kendinde güç bulamıyorsun? Tom sen tanıdığım en güçlü insansın"

Ve elini tutmuştum.

Bu istemsiz bir hareketti. Destek vermek, ona güvendiğimi göstermek için yapmıştım bunu. Tıpkı onun toplantıda beni korurken yaptığı gibiydi. Bu, diğer insanların yaptığı ve düşündüğü el tutuşlarından çok, çok daha özel ve anlamlıydı.

Tom gülümsedi, ama gülümsemesi buruktu.

"Bana olan güvenin gözlerimi yaşartıyor"

Elimi bırakmaması şaşırtmıştı. Gülümsedim.

V A R İ SWhere stories live. Discover now