H O R T K U L U K

Start from the beginning
                                    

"Hiç kimse bu koridorları kontrol etmeye zahmet etmiyor"

Zümrüt, tıslayan bir yılan sembolü olan büyük kapıya geldik. Zindanın kapısı açıldı ve salona girdik. Diğer herkesin uyuduğunu anladım, içeride kimse yoktu.

"Evet, nerede bu kitap?"

"Ne kadar sabırsızsın!" diye çıkıştı Tom, yüzüme bakmadan, ve yürümeye devam etti, tabii ki ben de takip ettim.

Tom beni odasına götürdü, odasında sadece ona ait bir yatak vardı.

"Gizli odan kadar iyi değilmiş ama" dedim gülümseyerek.

"Evet, bazen keşke Hogwarts'ı ben inşa etseydim diyorum" dedi ve kahkaha attı. Bu kahkahasını ilk kez duyuyordum ve garipsedim, ilk kez soğuk olmayan -en azından diğerleri kadar soğuk olmayan- bir kahkaha atmıştı. Buna karşılık ben de gülümsedim.

"Bölüm başkanı olmanın başka bir tarafı" dedi kendisine özel odasını gösterirken.

"Ama bu haksızlık!" diye çıkıştım. Odasını incelemeye başladım. El değmemiş bir yatak, yeşil perde, geniş bir koltuk ve üzerinde düzgün bir şekilde katlanmış üniforma kümesi. Gerçekten büyüleyici gözüküyordu. Ama kişisel süslemelerden yoksundu. Sadece deri kaplı bir defter ve tüy kalemle mürekkep vardı, hepsi bu.

Şifonyere doğru yürüdü ve en alttaki çekmeceyi açtı. Kıyafetlerini çıkarıp en alta gizlediği eski görünümlü, kalın bir kitabı çıkardı, o sırada kalbim çok hızlı atıyordu.

"Ah, işte burada!" Ona yavaşça yaklaştım ve kitabı dikkatle aldım.

"Teşekkürler."

Kapağı kendi kendime okudum.

"Karanlık Büyünün Avantajları"

İçindekiler tablosuna göz atarken önceden okuduğum bazı tanıdık konuları gördüm. Daha sonra gözüme bilmediğim bir şey takılınca duraksadım.

"Hortkuluk ne?"

"Ruhunun bir bölümünü tutan bir şey. Seni ölümsüz kılıyor"

Gözlerim karardı. "Nasıl yapılır biliyor musun?"

"Evet."

"Peki denedin mi?"

Tom duraksadı, daha sonra suratı garip bir hal aldı. Bir problem olduğuna emindim, ama anlam veremiyordum. Bunun kişisel bir problem olduğu belliydi ama.

"Denedim" dedi ve kestirip attı. Ama ben kestirip atmasını istemiyordum, ona bunu anlatması için bir yol bulmalıydım. En sonunda aklıma bir şey geldi.

"Ben de yapmak istiyorum, bana da öğretir misin?"

"Yardımım olmadan da yapabileceğine eminim ama elbette"

"Yani bu senin yapmayı başardığın anlamına mı geliyor?" Birden ağzımdan çıktı, aklımdakiler dışa yansımıştı.

"Öyle bir şey demedim. Sadece yapması zor değil. İstediğin sürece"

Sessiz kaldım, büyük bir tepki vermemiş olması beni rahatlattı. Kitabı sakladığı yere geri koydu, yüzü tereddütle doldu, sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Sen farklısın"

"Ne, nasıl farklıyım?" diye merakla sordum.

"Asla senin gibi biriyle tanışmadım." diye devam etti yatağına otururken.

"Beni ve inandıklarımı anlayan biriyle"

Ne diyeceğimi bilemedim, daha sonra içimdekileri söylemeye karar verdim.

"Sana Sırlar Odası konusunda yardım etmedim. Edebileceğimi biliyorsun. Belki de yanılıyorsundur"

Tom sırıttı ve boğazını temizledi.

"İnandıklarımı destekleyen biriyle demedim, anlayan biriyle dedim. Sırlar Odası'nı sen kendin çözdün, ben sana söylemedim. Bu da seni inandıklarımı anlayan biri yapıyor."

O kadar soğukkanlı ve güzel bir biçimde laf sokmuştu ki kendimi koruyacak bir şey bulamadım. Haklıydı da.

"Her neyse haklı olabilirsin" dedim omuz silkerek.

"Peki Sırlar Odası nasıl gidiyor?" diye sordum merakla. Acaba hala peşinde miydi?

"Aramadım. Senin yardımın olmadan yapabileceğimi sanmıyorum aslında"

"Yardımım olmadan da yapabileceğine eminim" dedim ve sırıttım.

"Bu cümlede sanki bir 'elbette' eksik" dedi Tom aynı zamanda gülümseyerek.

"Bana neden bu odayı bulmak istediğini söylersen yardım edebilirim" dedim, ciddiydim, sebebini bilirsem neden yardım etmemezlik yapayım ki?

"O zaman bir gün anlatırım" dedi, yüzünde hala bir gülümseme vardı ama tedirginlik de gördüğüme emindim.

"Ama anlattığımda da bana inanacağına emin misin Lewis?"

"Ben sana inanmıyorum ki, sadece inandıklarını anlıyorum"

"Sanırım o zaman içim rahat bir şekilde anlatabilirim" dedi ve gülümsedi, ben de gülümsedim ve uykumun geldiğini fark ettim.

"Galiba artık uyumam lazım, iyi geceler" dedim.

"İyi geceler" dedi Tom yüzünde her zaman ki sırıtışıyla.

"Beni kimseye ispitlemezsin değil mi?" diye seslendim odadan çıkarken.

"Düşünmem lazım, Olive Hornby'ye danışsam mı acaba?" dedi gülerek.

"Sen bilirsin, ama ben olsam ona hiçbir şey danışmazdım"

"Ama ben sen değilim" dedi, bunu duyduğumda neredeyse odadan çıkmıştım. Gülümseyerek odadan çıktım ve kendi yatakhaneme yol aldım. Herkes uyuyordu, ben de sessizce yatağıma uzandım ve akşam olanları düşündüm.

Ne olduğunu bilmiyordum, nasıl olduğunu da, ve ilerleyen günlerde Tom'un değişip değişmeyeceğini de. Ama bir şeyi biliyordum, bu kahkaha atıp espri yapan Tom Riddle'ı gerçekten diğerinden daha çok seviyordum.

                              • • • • • • • •

Merhabaa şu an şehir dışında olduğum için pek güzel yazamamış olabilirim kusura bakmayın ama umarım beğenirsiniz, yorum yapmayı unutmayın hepsine dönüyorum :)) Ve tabii ki oylarsanız sevinirim ama yorum beni daha mutlu eder çünkü benim için en önemli şey sizin düşünceleriniz, sizi çookk seviyorum!💗

V A R İ SWhere stories live. Discover now