5.

14.4K 739 463
                                    


"Ee söylesene ne cevap vereceksin? "

Meraklı gözlerini yüzüme sabitleyen Hafize'ye, kafamı Hayır anlamında sallayarak karşılık verdim.
Belki kendisi de bilinmeyen numaradan yazdığı için olumlu düşünüyor olabilirdi, fakat bana yazan kişinin Hafize kadar saf niyetli olduğunu sanmıyordum.

"Engelleyeceğim, bu her kimse benimle dalga geçiyor olmalı."
Ellerini çenesinin altında birleştirip, "öyle olsaydı daha normal yöntemler kullanmaz mıydı? Ne demek 'düşüncelerimdesin' ?"

Oflayıp numaranın profiline girdim.

"Engelleme ya, kızım hiç mi eğlenceli gelmiyor bi anoniminin olacağı düşüncesi?"
Elinden dondurması alınmış küçük bir çocuk gibi, tatlı serzenişlerini işe katarken, aniden gelen 5.mesajla şaşkınca mesajlaşma kısmına geri döndüm.
Ne diye sürekli mesaj atıyordu ki?

"Berraaa, yine yazdıı!"
Ve tam da engel atacakken yazması... ne garip değil mi?
Eğer moodum da olsaydım Oğuzhan Uğur gibi ellerimi iki yana açarak 'NE?' diyebilirdim sanırım.

0535********: Yani, keşke benimde düşüncelerim gereksizlere kapalı olsa. Zihnimi işgal etmiş durumdasın, çok rahatsız edici.

Hiddetle ekrana baktım. "Ne? herife bak dolaylı yoldan gereksizsin diyor resmen! Sen de hâlâ aşk meşk diyorsun Hafize sinir ettiniz beni iyice."

Hafize'ye döndüm bu sefer, "Hayır anlamıyorum, neden her zaman IQ seviseyi matematik notlarımla eşit olan kişiler beni buluyor?"

Ben söylenirken hafize de kafası karışmış gibi, işaret parmağıyla şakağını ovuyordu.

"Farkında mısın..."

"Yok farkında değilim olmakta istemiyorum." Diye sözünü kestim.

Tekrar profiline girerek engeli yapıştırdığım gibi WhatsApp'dan çıktım.

Hafize halime gülerken, ben hâlâ söyleniyordum.

"Senin beynin mi var ki zihninde düşünce olsun aptal."

--

Canan hoca tahtaya Almanca kelimeler ve anlamlarını yazarken Hafize ve Taha dışında herkes defterine geçiriyordu.
Çok kez derste not tutmadığına pişman olacağını söylemiştim. O ise itiraz etmişti.

Notu beyninde tutuyormuş hanımefendi...

Sınıfta huzurlu bir sessizlik hüküm sürerken bir telefondan gelen, Adamlar'ın şarkısıyla etrafa bakmaya başladım. Birisi telefonunu kapatmadan derse girmiş olmalıydı.

Sürekli dinlediğim şarkılar arasında olmasada, sevdiğim bir şarkı olan, koca yaşlı şişko dünya sınıfta yankılanırken yüzümü buruşturdum.
Herkes birbirine bakarken, bende yanımda oturan Hafize'ye eğilip "Bu densiz kim acaba." Diyerek kıkırdadım.

"Berra çok gülme istersen, ses senin kabanından geliyor."
Şaşkınca en arkadaki askılığa yöneldi gözlerim. Orada bir sürü kaban varken benimkinden geldiğini söylemesi ne alakaydı?

Hoca dersi bırakmış sınıfı tararken, şarkı kesilmişti. Derin bir nefes aldığını yükselen omuzlarından anlamıştım. Sessizce derse geri dönmüştü.

Sarah koleji farkıyla.... her neyse ondan işte.

"Hayır Hafize, o melodi bana ait değil."
Tabii ki değil, benim arayan zil sesimde kazılı kuyum olması gerekiyor, koca yaşlı şişko dünya değil. Üstelik telefonum kapalıyken arama gelemez de.

Aradan geçen kısa bir sürenin ardından tekrar aynı melodi yankılanınca, sınıftan gülme sesleri yükseldi.

Canan hoca tahtada yükselen elini kapıya doğrultup sakin ve kibar bir ses tonuyla, "Dersimi bölen kişi, derhal sınıfı terk etsin!" Diyerek, sabırla olduğu yerde dikeldi.

ANLIK | TEXTİNGWhere stories live. Discover now