1

36.5K 1K 1.1K
                                    

"Berra, şuradan dometes seç yavrum."
Annemin sesiyle, pazarda karınca gibi ordan oraya giden insanları izlemeyi bırakıp önümdeki domates tezgâhına göz attım.

Dediğini yaparak domatesleri seçip poşete attım, fakat gönlümde taht kuran kadın attığım domatesi poşetten çıkartıp inceledikten sonra dudaklarını araladı.
"Kız bu ne, çürük ya bu."

Kaşlarını çatmış, benle domates arasında mekik dokuyan anneme dudaklarımı büzdüm.

"Anne, vallahi bu sınavlar çok strese sokuyor beni."

Ben sıradan, kendi halinde bir kızım.
Evet, kesinlikle sıkıcı.
Haliyle sıkıcı hayatımda önemsediğim şeylerden biri de derslerim, tabii arkadaşlarımdan sonra geliyor o lanetler. Birde sınavlar yarın başlıyor ya, onun derdini çekiyorum.

Annem yalandan bir sinirle bana döndü.

"Başlatma stresinden, her gün çalışıyorsun zaten."

Bir yandan konuşup bir yandan elindeki domates poşetini, tezgâhın diğer tarafında hunharca bağıran adama veriyordu.

"Bu düşük almayacağım anlamına gelmiyor." Diye mırıldanıp adamın tarttığı poşete uzandım.

Domateslerin parasını ödedikten sonra annem, son olarak roka alacağını söyleyip yanımdan ayrıldı.

Pazarın girişinde öylece dururken, telefonumun çalmasıyla irkilip hızla cebimden çıkardım.

Hafize arıyor...

Gülümseyerek aramayı cevaplandırdım.

"Alo, Berra kızım sana bommba gibi bir haberim var."

Hafize Sultan Nur, heyecanla konuşurken benide aynı duygular içerisine çekti.

"Ne oldu?" Hiç şaşmadan, sakince konuşup cevap bekledim.

"Erdem ve feyza ayrılmış!" Küçük bir sevinç çığlığından sonra devam etti. "Resmen ayrılmışlar, o kadar mutluyum ki sana anlatamam. Hayır hayır, anlatırım ama burada olmaz. İnanabiliryor musun Berra, sevdiğim çocukla aramda ki tek engel kalktı."

Sevinç ile harmanlı sesi beni neşelendirmek yerine, gittikçe yüzüm asılıyordu.

Hafize , Erdem'i uzun zamandır seviyor ve tam ona bunu söyleyeceğini idda etti zamanlarda bir sevgilisi olduğunu öğrenmişti. Dolayısıyla kahroldu.

Fakat anlamıyor, ona bunu açıkça söylemek istiyorum ama zaten kırılan kalbini parçalamaktan korkuyorum.
Sevgilisinden ayrılması kesinlikle bir şeyi ifade etmiyor, o kızdan ayrılıp Hafize'ye gelecek birisi değil Erdem.

Bunun için sevgi denilen duygunun olması şart, aksi halde Erdem de dış görünüşe bakan biri değil.

Derin bir nefes alıp göremeyecek olsa da usul usul başımı salladım.

"Hafize, kendini kaptırma lütfen."

Karşıdan elindeki roka poşeti ile gelen annemi görmem, konuşmayı bitirmem gerektiğine işaret ederken Hafizeden gülme sesleri geldi.

"Kaptırmıyorum. Inan bana Berra, sana her şeyi anlatmak için can atıyorum, sanırım ilk defa pazar gününün çabucak bitmesini istiyorum. Ne var ki zaten, bu pazarlar çabuk geçiyor. "

Annem kim o dercesine bakarken, önüme döndüm ve eve doğru yürümeye başladık.

"Ona ne şüphe, pazar günleri hep çabuk geçer." Annemle tekrar göz göze geldim. "Benim kapatmam lazım. Yarın konuşalım. "

"Peki, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Gülümseyerek telefonu kapattım.

"Kimdi kız o?"

Meraklı Melehat işte.

"Hafize."

"Ha, iyi iyi."

Eve döndüğümüzde annem kapıyı açar açmaz çınar üzerime atladı.

"Yaa, özledin mi sen beni?"

Elimdeki poşetleri mutfağa bıraktıktan sonra arkamda dilini çıkarmış, dostça kuyruğunu sallayan çınarı sevmeye başladığım sırada oturma odasından annemin sesini işittim.

"Berra, çınarın maması bitmiş bir koşu al şu ilerdeki marketten. "

"Tamamdır gönlümün kadını!"

Annem cevap vermezken Kıkırdayıp, yanıma cüzdanı alarak usulca merdivenlerden inmeye başladım.

O sırada en alt katın kapısı açıldı ve benimle aynı okula giden o çocuk beliriverdi.

Neredeyse 8 aydır aynı apatmanda oturmamıza ramen hiç konuşmuşluğumuz olmaması, sanırım tamamen onun aşırı egosundan kaynaklanıyor.

Kısa bir süreliğine bal rengi gözleri beni bulduğunda hiçbir duygu barındırmadan kapıyı kapattı ve önümde merdivenleri inmeye başladı.

O da 11 olduğu için sınıflarımız aynı katta olduğundan çok kez karşılaşmamız kaçınılmaz olurken çok kez de garip bir yüz ifadesiyle bana baktığını fark etmiştim.
Tiksinir gibi bakması elbette garibime gidiyor, ah bir de derdini söylese.

Apartmandan çıktığım gibi bir sokak aşağıdaki marketten Çınara köpek maması alarak tekrar eve gittim.

---

"Kahretsin ya! Hasan amca dur dur, kapatma kapıyı ."

Okulun kapısındaki görevli tam kapıyı kapatacağı sırada zar zor yetişip içeriye daldım.

Tam vaktinde gelmezsek derse de giremiyorduk, hocadan sonra derse girmek yasaktı.
Ne harika değil mi?
Özel Sarah koleji işte, pek garipsenecek bir durum olmasa gerek.

"Günaydın Berra."

Hasan amacaya dönüp tatlı bir tebessümle bakıp dinlenirken hareketlenip kapıyı kapattı.

"Günaydın."

"Soluklanmayı bırak da sınava yetiş, başlamıştır şimdiye."

"Ha? Ay değilmi ya! Saol hasan amca" elimi alnıma vururken bir yandan da okul binasına ilerliyordum.

Hızla merdivenleri çıkıp 1.kata ulaştım, kelebek sistemi olduğundan 9E de sınava giriyordum.

Kapıyı çalıp içeri girdiğimde herkesin dikkati bana odaklandı.

Odak noktası olmak bazen çok dayanılmaz olur, bilirsiniz işte.

Yerimde kıpırdandım ve hocanın yanına gidip 11.sınıfların sınav kağıdını alarak yerime geçtim.

Ben eşit ağırlık bölümündeyim.
Matematikle aram oldu olası kötüdür zaten.

Hayır gerçekten kötü, tamam biraz problemleri çözebiliyorum ama çarpım tablosunu ezbere bilmediğim gerçeğini değiştirmez.

Gerçi oda pek sayısal değil ya, ezber işte...

Sınav kağıdıyla 40 dk haşır neşir olduktan sonra dolu olarak hocaya teslim ettim.

Tarih dersinden kurtulmanın verdiği mutlulukla yerime geçtim ve derin bir nefes alarak zilin çalmasını bekledim.

İlk 12 bölümü bir sene önce yazdım bu yüzden yazım hataları; ve içerik yönünden saçma bulacağınız şeyler, mutlaka olacaktır ÇÜNKÜ BEN BİLE OKUYUNCA CRİNGE OLUYORUM
Ama düzeltemiyorum da, düzeltmeye çalışıp beceremedim...

Buna rağmen severek okuyanlar var, onlara çok teşekkür ederim. Şimdi yazmaya devam ediyorum, eskisine göre daha iyi olduğunu da düşünüyorum :d

Bunu belitmek istedim. İleri ki bölümlerde eğlenerek okuyacağınız satırlar olabilir ama ilk bölümler hoşunuza gitmediği için bırakırsınız falan diye işte YAZAMIYORUM QÇEÖTŞVOCŞİE neyse, anladınız umarım :)
24 ağsts 2020

ANLIK | TEXTİNGWhere stories live. Discover now