3

18K 852 394
                                    

"Anneee çorabımın tekini bulamıyorum."

Annemden ses gelmezken, saçımı at kuyruğu yapıp son kez aynada kendime baktım.
Bugün erken uyandığım için acele etmeden hazırlanıyodum.

Renkli gözlerime hafif masgara sürdükten sonra geri çekilip salona yöneldim.

Hemen karşıdan annem elindeki çorabı gösterip, "Bu mu?" Diye sordu uykulu uykulu.

Kafamı sallayıp, çorabı kaptığım gibi üşüyen ayağıma geçirdim ve telefonumla kulaklığımı alarak evden çıkıp okula yürümeye başladım.

Yağmur yağdığında dolmuş kullanıyorum fakat diğer zamanlarda, özellikle de yağmur sonrası caddelerde süzülen toprak kokusu varken yürümek daha cazip geldiğinden, dolmuşa binmiyorum.

Yürüme mesafesiyle okul 25, 30 dakikalık bir yol olduğundan biraz hızlı adımlar atsam bile, kulaklığımda çınlayan müzik sesi ve tenimi saran soğuk rüzgarı hissetmek her zaman mutlu etmiştir beni.

Okula yaklaşık 10 dakika kaldığında, dinlediğim müziği değiştirmek adına telefonu pantolonumun cebinden çıkardım.

Tam müzik listesinde gezindiğim sırada WhatsAap dan gelen mesaj dikkatimi çekmişti.

Usulca bildirim çubuğunu indirdiğimde, kayıtlı olmayan bir numaradan geldiğini fark ettim.

Kaşlarım şaşkınca havalanırken, gelen mesajı sesli bir şekilde okuduğumun farkında bile değildim.

"Zeliş hoca sınıfa girmek üzere, birkaç soruyla oyalayacağım onu. Sen de sallanmayı bırak ve koş mu?"

Sınava giden hocayı durdurmak mı?
Kafam karışık biçimde bir kaç kez daha mesajı okurken istemsizce adımlarım büyümüştü.

Kim olduğunu sorgulamak bir tarafa dursun söylediği şeyin gerçekliğini bile bilmeden koşmaya başlamıştım.

Sınava geç kalmamak için olabildiğince hızla atıyordum adımlarımı.
Oysa ki bu gün erken çıkmıştım evden diye düşündüm, kesik kesik aldığım nefeslerin ardında.

Gereksiz düşüncelerimi kenara atıp görünüre çıkan okula baktım.
Adımlarım duraksarken soluklanmak adına ellerimi dizlerime yerleştirdim.

Kalbimin midemde atışını hissederken birden içimi bir sinir kapladı. Hâlâ bahçede öğrenciler oturuyor, yeni gelenler oluyordu!
Her kim mesaj atmışsa yalan söylemişti.

WhatsAap a girip dilime gelen tüm küfürleri yazıp göndereceğim sırada aklıma Hafize gelmişti.
Bilinmeyen numadan yazan o olabilir miydi ki?
Yeni bir hat aldığını söylemişti, belki de eğlenmek için böyle bir şey yapmıştı?

Mesajları atmadan silip, telefonu kapatarak okulun kapısına ilerledim.

Henüz dersin başlamasına 20 dakika vardı. Kış ayının keskin soğuğuna karşın bahçedeki oturan öğrenciler gözümde bir aptaldan farksız gelmişlerdi.

En az senin kadar aptallar demek ki, yoksa bu havada, dakikalarca yol yürüyen sana diyecek başka bir şey bulamıyorum. 

Iç sesim olarak bildiğim ama kendim yönettiğim o uğultu zihnimde saçmalarken kafeteryaya girmiştim.

Hemen sağ tarafta telefonuyla fingirdeyen Hafize ve kahvesini yudumlayarak kitap okuyan Kerem gözlerime ilişti. Bende bir kahve alarak onların yanına gittim.

"Günaydın."
Kerem kitaptan başını kaldırıp, yuvarlak çerçeveli gözlüğünün altından çekici bir gülüşle, "Günaydın prenses." dedi.
Kerem geçen sene bu okula geldiğinde tüm gözler onun üzerindeydi ama popülerlerin yanında olmak yerine bizi tercih etmişti, sebebi ise muamma.

Her zamanki gibi ders başlamadan önce, kafeterya da bizim grupla otururken, birden yanımıza gelmiş ve onun için de yerimiz olup olmadığını sormuştu.

Gülümsediğimde tekrar kitabına dönüp Hafize'ye yönelmeme sebep oldu.

Sırıtarak telefona bakmasıyla bende eğilip ekrandaki olayı anlamaya çalıştım.

Erdem'le konuşuyor olmalıydı. Zira başka birisini evimin direği olarak kaydetmesi pek normale kaçmadı.

"Hafize, bir şey soracağım."
Elimdeki kahve bardağıyla oynuyordum.

"Hı?"

"Biraz önce ki mesajı sen mi attın?"

Aniden kafasını kaldırıp "Ne mesajı ?" Demesi bir olmuştu.
Verdiği tepki beni hem şaşırtmış hem de merak duygumun tetiklenmesini sağlamıştı.
Hafize'nin atmadığı belliydi, aksi halde bu sorudan sonra kendini tutamayıp kahkahalarla gülmesi gerekirdi.
Ama kim, neden böyle saçma bir yalan söyleme gereği duymuştu ki?

"Bende kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj aldım." Konuşurken telefonumu çıkarttığımda, Kerem'de kitabı kapatmış bizi dinliyordu.

Hafize aniden telefonu alıp tek kaşı hava da bir şekilde mesajı okuduktan sonra "iyide ne geç kalması, sınavın başlamasına daha var." Diye mırıldandı.

Kolunda ki saate bakıp panikle "yedi dakika var hemde tam yedi dakika sonra sınava gireceğiz." dedi. Daha sonra boş paniğinin farkına varmış olacak ki, ikimize bir bakış attıp telefonu daha sıkı kavradı.
"Dur bak, ben buna yazayım bir. Kim olduğunu öğreniriz."
Parmakları klavyede oynarken benden önce atılan Kerem telefonu alıp "saçmalama istersen."  Diyerek bu kez de o mesajı okudu.

Tekrar bana uzattığı telefonu aldığımda ekranda beliren yazıyor kelimesi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Ne diye tekrar yazıyordu bu salak?

0535*******: sanırım birileri kim olduğumu merak etmiş

ANLIK | TEXTİNGWhere stories live. Discover now