2.

21.8K 909 661
                                    

7.saat tekrar sınav olduğundan herkes harıl harıl seçmeli edebiyata çalışıyordu. Yumurta kapıya dayanınca deyimini anımsatıyordu bu görüntü...

Birden içeriye Hafize girince oturduğum yerden doğrulup bana doğru gelişini izledim.

"Sınav nasıldı?"
Karşıma oturup parlayan gözlerle, gözlerime baktı.
Pekâlâ, sanırım bu sadece bir geçiştirme sorusuydu.

"Anlatmak için can atıyorsun değil mi?"

Sırıtarak kafasını salladı.
"Bak, ben nerden başlayacağımı bilmiyorum. Sana anlatmadığım şeyler oldu..." Kısa bir sessizlik sürerken benden bir tepki beklermiş gibiydi.

"Evet, şu an anlatacaksın işte."

"Erdem zaten Feyza'yı sevmiyormuş."
Kaşlarımı çatıp kuşkuyla kahverengi gözlerine baktım.
"Sen nereden biliyorsun?"

Saçlarını kulağının arkasına tıkıştırıp, elini çenesinin altına yerleştirdi.
"Biz konuşuyoruz onunla, hemen bir tepki verme." Panikle konuşup aniden durdu. "Gerçi, sen betonsun doğru ya, anca saf saf dinle."
Göz devirip onun gibi elimi çenemin altına koydum.
Beton demesinden haz etmediğimi bilmesine ramen sürekli söylemesi çok şeker değil mi?

"Ona karşı olan duygularımı açıklayamazdım zaten, sen de biliyorsun. Sonra bir karar verdim... dedemin eski hattını alıp oradan yazdım işte... of, bu çok utanç verici!"
Ellerini yüzüne siper ederek bir kaç saniye bekledi. Bu konuda ciddi mi diye biraz daha izledim jestlerini, hâlâ yüzünde duran parmaklarını indirmediğine göre ciddiydi...
"Konuşmalarımızı anlatmak isterdim ama o kadar çok konuştuk ki neyden bahsedeceğimi bilemiyorum, bana o zaman söyledi. Feyza'yı sevmiyormuş sadece üzülmesini istemediğinden birlikteliği bozmamış, ama sonra..."
Parlayan gözleri, gözlerime ilişti tekrar.

"Bana karşı bir şey hissettiğini belirtti ve onun üzerine Feyza'dan ayrılması... Berra, en başlarda mesajlarıma cevap vermeyip terslerken, şimdi benden önce günaydın yazıyor."

Derin bir nefes alıp dudaklarımı büktüm.
Hayretler içerisindeyim yemin ederim.
Ama bu mal mal tepkiler vermem için bir neden mi?
Hayır.
"Kim olduğunu biliyor mu?"
Sakince kafasını sağa sola salladı.
"Hayır, kim olduğumu soruyor bazen. Söylemeliyim değil mi?"

"Elbette söylemelisin. Sonsuza kadar bu şekilde sürmez zaten."

Gülümseyerek saçlarını karıştırdım.
"Yaa Berra!"
Hafize cıyaklarken, oturduğum yerden kalkıp kapıya yöneldim.
"Hadi kantine inelim."
"Kahveler benden."

--

Hafize, henüz dumanı tüten kahvelerden birini bana uzattığında küçük bir tebessüm ile karton bardağı alıp masaya bıraktım.

Tam bir şeyler söylemeye hazırlandığı sırada kafeteryaya giren komşumun oğlu ve grubu gözlerime ilişti. Neden sürekli grup halinde dolaşıyorlardı acaba?

"Ee? Ne düşünüyorsunuz Berra hanım?" Muzip bir tavırla kahvesini yudumlarken kısık gözleriyle gözlerimi tarayan Hafize'ye kaşlarımı kaldırarak, "Erdem geldi." Diyiverdim.

Aniden arkasını dönerek Erdem'i aramaya başlaması, istemsiz güldürmüştü.

"Nerede?"
Tıpkı bir çocuk gibi çıkan sesiyle, her zaman gerçekleştirdiğim eylemi tekrarlayarak dudaklarımı büzdüm.

"İsmet Can'ın arkasında duruyor."

Ismet Can, komşum oluyor. Egosu isminden beter olan komşu.

"Haa tamaaam, yaa tipe bak ."

Kolunu nazikçe kavrayıp bana dönmesini sağladım.

"Kanka çok dikkat çekiyorsun. Istersen yer değiştirelim?"

Gözleri usul usul kısılırken kafasını salladı.
Aynı anda ayağa kalkalkıp yer değişecekken, yanımdan elindeki sıcak kahveyle geçen kızla çarpışmam, birden ortamın havasını değiştirdi.

11.sınıflardan Simge, çarpışmanın etkisiyle geriye sendeleyip kahvenin sarsılmasına sebep olurken eline de dökülmüştü bir kısmı.

"Geri zekalı, önüne baksana! Ah inanamıyorum resmen yaktın beni. Aptal!"
Gereksiz vaveylası kafeteryanın odağı olmamızı sağlarken Hafize bana söz bırakmadan yanımda bitti.

"Simge mahalle ağzını açmaktan zevk alıyorsun anlıyoruz ama buna da yapma be gülüm altı üstü bir kahve sil geçer."

"Sen kendini ne sanıyorsun ya? Mahalle ağzı diyor farkında değil içinde ki mahalle karısının, özür dileyeceğine arkadaşının arkasına saklanıyor birde." Son cümlesini bana bakarak kurmuştu. Hafize öne çıkınca yapacağı şeyi anlayıp kolunu tutarak geriye çektim.
"Böyle küçük bir olayı büyütmeye çalışarak seviyeni belli etmesen mi adına üzülüyorum Simge" Diyerek sahte bir gülücük yerleştirmiştim yüzüme fakat o arkamdaki bir yere odaklanmış bakarken, gözleri dolmuştu.

Ne yani bunun için ağlayacak mıydı?

"Ne oluyor lan?"

Arkamdan gelen sesle yanımdan Sinan'ın geçmesi bir olmuştu, kızın yüzünü avuçlarına alıp, "ne oldu bir tanem?" Diye tekrarladı daha nazik olan ses tonuyla.

Ha tamam, timsah göz yaşları diyorsun da neden ben?

"Sinan, bu kız bana saldırdı."

Parmağı bana uzandığında itiraz ederek gözlerimi büyüttüm.

"Ne saldırması?" Afallayıp, gözleri dolu olan Simge'ye baktım.

Birkaç kişi etrafımıza toplanmıştı.

Bu neydi şimdi?
Ama sınav öncesi böyle bir şey yaşamak istemiyordum ki!

Ağzımı açtığım sırada yanımıza gelen Can, Tolga, Taha, Gaye ve Yasemin dikkatimi dağıtmıştı.

"Ne oluyor abicim?"
Taha kolunu Sinan'ın koluna atarken Sinan ise sert bakışlarını bana gönderiyordu.

"Abi varlığınız bile insanı boğuyorken dibimizde bitme sebebiniz ne anlamıyorum, kızın kolunu yakmış, şuna bak kıpkırmızı."

Narin bir tene sahip olması benim suçum değil geri zekalı.

"Kız arakadaşın önüne bakarak yürüseydi yanmazdı, sizin derdiniz ne bir anlatın rahatlayalım bak olmuyor böyle ya ben fena harcarım bu kokoşlarınızdan birisini.."

Hafize kızlarda göz gezdirip "... ya da yine ben harcarım her türlü zarar görüyorsunuz. Uzak durun bizden."

Yasemin gülerek "ayna tutuğumuzu bilmiyordum Hafize harcanacak tek kişi sensin hani?" Dedi.

"Sen o tuttuğun aynıyı ver bak nasıl sokuyorum sana."

"Tamam yeter bu kadar dağılın hadi, sıktı bu muhabbet." İsmet Can'ın sözüne karşı, nereden çıktığını anlamadığım Bahadır "abi iki dakika bırak kız kavgası izleyeyim canlı canlı" diyince Tolga ensesine vurup "siktir lan kız kavgasıymış, bu hafize senden benden daha erkek." Diyerek gülmeye başladı.

Sabır diler gibi onlara bakınca aynı ifadeyle bakan İsmet'e de değmişti gözüm. Daha fazla durmak istemeyip masadan soğumuş olan kahvemi alarak çöpe attım Hafize de peşime takılınca sınıfa çıktık.

"Benim nerem erkek lan mis gibi kızım işte."

Saçlarını savurarak söyleyince gülümseyip "boşversene saçmalıyorlar." Dedim

ANLIK | TEXTİNGWhere stories live. Discover now