1.2

4.7K 315 253
                                    

Multi: Adel

İthaf: zerayurt

"Kalk lan misafirliğe gidiyoruz."

"Yine kime?" diye mırıldandım kafamı yastığa bastırarak. Uykumdan uyandırılmayı sevmiyordum ama Arel gibi bir kardeşiniz varsa sevmemeniz bir anlam içermiyordu.

"Erne'nin annesi çağırmış. Erne ne ara annesi ile görüştü orasını bilmiyorum da garip bir şekilde özellikle seni çağırmış. Hayırdır?"

"Ya, görüşmelerini ben sağladım."

"Kalkacak mısın artık!" diyerek yastığı başımın altından çekip defalarca kafama yastıkla vurmaya başladı.

"Mal! Dursana." dediğimde gülüp yastıkla vurmayı kesti ve birkaç adım sesi duydum. Tam odamdan çıkıyor diye sevinirken kafamdan aşağı bir bardak suyu boşaltmıştı.

"Ya sen su dökmeye çok alıştın!" diyerek yatakta oturur pozisyona geldim ve ıslanan saçlarımı yüzümün önünden çektim.

"Çık odamdan! Gerizekalı." diyerek yatağın yanındaki yastığı kafasına fırlatmıştım. O gülerek odamdan çıkarken ben de yataktan kalkıp üzerime yırtık detaylı şortumu ve gri kapüşonlu sweat giyip saçımı kuruttum ve odamdan çıktım.

Kıyafeti seçene kadar zaten yarım saat geçmişti, şimdi de Arel'e kıyafet seçecektim. Yazık bana...

Arel'in odasına girdiğimde bu sefer dağınık değildi ama dolabın önünde dikiliyordu.

"Kıyafet seçsene bana." dediğinde oflayıp dolaptaki kıyafetlere baktım. Dolaptan beyaz kapüşonlu bir sweat ve siyah dizleri yırtık pantalon alıp ona gösterdim.

"Ya ben sıcaklarım dersen üzerine şu beyaz levi's tişörtü giyebilirsin." diyerek bir tane de tişört çıkardım.

"Ha illa beyaz olacak yani?" diye dalga geçip kendi kendine güldü.

"Yok, ben şık takılmak istiyorum dersen şunlar da var bak." diyerek elimdekileri yatağın üzerine bırakıp elime gri, üzerinde büyük kareler olan bir pantalon ve siyah boğazlı bir kazak çıkardım.

"Üzerine deri ceketini de giyebilirsin." dediğimde hemen elimdekileri alıp beni odadan çıkardı. Bugün şık olma taraftarıydı demek ki.

Arel de hazır olduğunda evden çıkıp diğerlerini beklemiştik. Meyra dahil herkes bir araya geldiğinde minibüse bindik. Hergün taksiye binecek paramız yoktu sonuçta.

Minibüs aşırı dolu olduğundan herkes birbirine girmişti. Hatta biraz fazla birbirine girmişti.

Şort giydiğim için bakışların üzerimde olduğu yetmiyormuş gibi bir de bu vardı.

"Adel, gel sen şöyle." diyerek kolumdan yanına çekti beni Arel. Arada iyi bir kardeş olası tutuyordu.

Erne'nin annesinin evine yakın durakta inip yürümeye başlamıştık. Kimseye çaktırmadan Tuna'nın yanına gittim. Bugün hiç konuşamamıştık.

"Adel, yarın sadece ikimiz bir yerlere gidelim mi? Sevgili olarak hiç vakit geçirmedik. Ne dersin?" diye fısıltı ile konuştu yanına gidince.

"Tamam, olur." dedim gülümseyerek. Tam başka bir şey söyleyeceğim sırada Erne eve geldiğimizi söylemişti.

Erne'nin annesi bizi kapıda karşılayıp içeri geçmemizi işaret ederken hep beraber oturma odasına geçtik. Oldukça genişti ve çok güzel döşenmişti.

"Adel ile daha önce tanışmıştım ama sizi tam tanımıyorum çocuklar. Sakıncası yoksa kendinizi tanıtır mısınız? Hem bana Arya abla veya teyze diyebilirsiniz. Hangisi daha hoşunuza giderse artık." diyerek hafifçe güldü Arya abla.

"Ben Tuna, bence en çok beni seveceksiniz. Ben olsam en çok beni severdim. Çok tatlıyım değil mi?"

"Boş yapma Tuna." diyerek Tuna'nın kafasına vurdu Meyra.

"Ben Meyra efendim. Bu veletlerin en büyüğü ben oluyorum. Derslerime çalışırken zorla buraya getirildim, mağdurum."

"Ben Arel, Adel'in ikiz kardeşi oluyorum. Erne'nin de gruptaki en yakın arkadaşı."

"Behiç ben." diyerek sadece ismini belirtti Behiç. Arya abla kendinizi tanıtın demişti ama neyse...

"Tanıştığıma memnun oldum öyleyse. Durun ben size yiyecek bir şeyler getireyim." diyerek anında oturduğu yerden kalkıp mutfaktan atıştırmalık getirip önümüzdeki sehpalara dizmeye başladı.

"Erne, sen son gördüğümden beri durgunlaşmışsın oğlum. Bir sorun mu var?" diyerek yerine oturdu Arya abla.

"Önemli bir şey değil anne." deyip başını salladı ama Erne'nin bir sorunu olduğu belliydi.

Tam Erne'ye bakarken kafasını kaldırıp o da bana bakmıştı ama gözlerinin derinliklerindeki bir duygu dikkatimi çekmişti.

Bana derin bir hüzünle bakmıştı ama neden?

"Sohbetinize doyum olmuyor cidden." diye  alayla konuştu Arya abla. Kimse konuşmuyor, birbirine bakıyordu.

"Eeee sevgilisi olan var mı? Bakın benimle her konuyu konuşabilirsiniz."

Arya ablanın sorusu ile eş zamanlı olarak Tuna'ya bakmıştım ki o da bana bakıyordu. Arya abla ise bize

"Anladım ben anlayacağımı. Ama hayallerim yıkılmadı değil şimdi."

"Anne, benim erken kalkmam lazım. Siz konuşun kaynaşın benim birkaç işim var." diyerek evden çıkmıştı Erne.

Biz de durmamızın anlamı olmadığından yaklaşık yirmi dakika sonra kalkmıştık ve eve dönmüştük.

Geçen seferki gibi bu sefer de evin önünde çiçek buketi vardı. Dağ lalesi, hercai menekşe, kamelya çiçeği ve buketin tam ortasında bir siyah gül vardı. Yavaşça yaklaşıp çiçekleri aldım ve üzerinde gördüğüm kartı elime aldım.

'Keşke ona aşkla baktığın gibi bana da bakabilseydin... ama kalbi dolu olan biri başkasını sevemez. Onu sevdiğini biliyordum ama şansımı hep denemek istedim, belki... belki birgün beni seversin diye düşünmüştüm ama olmadı, beni sevemedin. Bunda seni suçlamıyorum. Suçlu olan benim kalbim, kalbi başkasında olan birini seven ve suçlu olan benim kalbim. Seni sevmekten hiçbir zaman pişman olmadım, olmayacağım. Sadece, sevgilinle mutluluklar.

Umarım Tuna seni üzmez. Olur da üzerse, her zaman yanında olacağımı bil.'

~~~~

Dağ lalesi vazgeçmiş veya vazgeçilmiş anlamına,

Kamelya çiçeği, 'kaderim sana bağlı, senin ellerinde' anlamına,

Hercai menekşe, 'beynimi işgal ediyorsun ama bundan şikayetçi değilim' anlamına,

Siyah gül ise, 'umudun kaybolması' anlamına geliyor.

Aha yine bir mektup, ehehehe

Beni iyi tanıyanlarınız olayların şimdi başladığını tahmin etmişti. Aferin size dmdksjxnk

Neyse, bb



NepentheWhere stories live. Discover now