0.4

5.9K 364 416
                                    

Okula gitmek bu kadar zor olmamalıydı. Bunun daha kolay bir yolu daha yokmuydu ya da? Kesinlikle olmalıydı.

Yatağımda oturmuş bir şekilde bir yandan yere bakarken bir yandan da hayatı sorguluyordum. Bu okul bize ne katıyordu tam olarak?

Bilgi ve hayatta kalma tecrübesi

"Ne zaman hazırlanmayı düşünüyorsun acaba? Okuldan gelince mi?" diyen Arel'in sesi ile kendime gelip ayağa kalktım.

"Hazırlanıyorum şimdi!" dediğimde Arel kendi kendine söylenerek odamdan çıkmıştı.

Dolabımdan okul üniformamı çıkarttım. Kötü sayılmazdı açıkası. Siyah pileli etek, beyaz lacoste ve siyah bir hırkadan oluşuyordu. Çorap olarak ise ben diz üstü beyaz çoraplarımı giyiyordum. Üst kısımlarında iki şerit vardı.

Üstümü hemen giyinip hırka yerine siyah kot ceketimi giydim. Siyah olduğu sürece hırka yerine giyeceğimiz şeylere bir şey demiyorlardı.

Canıma minnet...

Saçıma da hafif bir şekil verip hemen odamdan çıktım ve ayakkabılarımı giydim. Arel de hemen ardımdan gelip ayakkabılarını giymişti.

Gelen servise binip okula varana kadar camdan dışarısını seyrettim. Faha doğrusu seyretmeye çalıştım. Arel kafama vurup duruyordu.

Ayı işte ne olacak.

Okula gelir gelmez servisten indim. Arel arkamdan inerken ben de hızlıca yürümeye başladım. Beni zaten yeteri kadar sinir etmişti, bir de sınıfa çıkarken  sataşmasını kaldıramayacaktım.

Hızlı adımlarla sınıfa çıkıp sırama oturdum ama unuttuğum bir şey vardı. O da Arel ile aynı sırada oturduğumdu. Ondan kaçamıyordum.

Onunla aynı evde olmamız yetmiyormuş gibi aynı servis, aynı okul, aynı sınıf ve aynı sıradaydık. Ona katlanmak gerçekten çok zordu...

Arel yanıma gelir gelmez çantasını koyup saçlarımı karıştırdı. Tamam saçıma aşırı özen göstermemiştim ama ben ona ne yapmıştım ya? Suçum, günahım neydi benim?

Saçımı düzelttikten sonra ona hafifçe gülümsedim. Bu gülümsememin anlamını en iyi onun bilmesi gerekiyordu. Biliyordu da

Birden saçını çekmeye başladığımda ağzından 'ah' gibi küçük mırıldanmalar çıkıyordu. Saçını gerçekten çok çekmiş olmalıyım ki elimi saçından ayırdığımda elimde bir sürü saç kalmıştı.

"Al, kafana geri dikersin!" diyerek elimde kalan saçlarını onun üzerine silkelediğimde derin bir nefes aldı.

"Hak ettim ama ben bunu. Cidden hak ettim!" diye kendi kendine söylenirken ben hâlâ onun hâline gülüyordum.

"Ne gülüyor lan bu deli gibi?" diyen Tuna ile onların sınıfa geldiğini fark ettim.

Onlar dediklerim arasında Behiç yoktu. Tuna, Erne, Aras ve Ayaz'dı. Aras ve Ayaz, önceden bahsettiğim Tuna'nın ikiz kankalarıydı. Biri beni gıcık ediyordu ama hangisi olduğu hâlâ gizemini koruyordu.

"Naber lan bücürük!" diyerek saçımı karıştırdı ikizlerden biri.

Aklıma gelen fikirle defterimden küçük iki parça kopardım. Birinin üzerine 'Aras' diğerine ise 'Ayaz' yazdım.

"Sen kimsin?" diyerek ikizlerden birine sordum.

"Aras." dediğinde kalemliğimden bir tel toka alıp 'Aras' yazan kağıdı Aras'ın hırkasının yakasına astım. Diğerini de Ayaz'nın yakasına astım.

"Tamam. Şimdi sizi karıştırmam." diyerek yerime geri oturduğumda ikisi birden gülmeye başlamıştı.

"Soruma cevap alamadım?" dedi Ayaz sorusuna cevap gelmeyince.

NepentheWhere stories live. Discover now