1.1

4.8K 319 144
                                    

Multi: Behiç, şarkı

Behiç'ten

Çantamdaki şeyleri son kez kontrol edip evden çıktım. Bugün bilerek evden erken çıkmıştım, belki onu biraz daha görebilirim diye.

Okula vardığımda yavaş yavaş merdivenlerden çıktım ve koridorda ilerledim. Bilerek yavaş ilerliyordum. Normalde kitabımı okumak için hızlı ve büyük adımlarla yürürdüm. Şimdi ise yavaş ve kısa adımlar.

Onun sınıfının önünden geçerken kapıdan içeri baktım. Cam kenarındaki sıraya çekilmiş, kendi halinde kitap okuyordu. Kendi sınıfından arkadaşı yoktu. Bir tane arkadaşı vardı, o da bizim sınıftaydı.

Ara sıra bizim sınıfa gelir, Nisa ile takılırdı. Onu da böyle tanımıştım zaten. Keşke sürekli gelseydi ama benim gibi boş zamanlarında sürekli kitap okuyordu. Size onu tanıtayım.

Koyu kahverengi, siyaha yakın saçları çenesinin biraz altındaydı. Gözleri açık maviydi ve sinirlenince koyulaşıyorlardı. Burnunun üzerinde hafif çilleri vardı ve sürekli çillerini kapatıyordu. Gözleri bozuk olduğundan yuvarlak çerçeveli bir gözlük kullanıyordu, başka bir deyişle Harry Potter gözlüğü. Boyu kısa değildi ancak uzun da sayılmazdı. Zayıftı, hem de fazlasıyla. Kemikleri sayılacak gibiydi. Yemek yemeyi sevmiyormuş.

Gününün çoğu saatini müzik dinlerken geçiriyor. Pop şarkıdan nefret ettiği gibi rap ve rock türlerini aşkla seviyor. Sosyal medyada fotoğraf paylaşmayı gereksiz buluyor ancak yine de dışlanmamak için fotoğraf paylaşıyordu. Popülerlik onun isteyeceği bir şey değil, kendi halinde takılmayı daha çok seviyor ancak müdürün kızı olması bu durumu imkansız kılıyordu.

Uzun bir araştırma sonucu bu bilgilere ulaşmıştım ve bir şey daha fark etmiştim.  Onu araştırmam hoşlandığımdan değil,

Sevdiğimdendi.

Sınıftan içeri girip sırama oturdum ve kitabımı çıkarıp okumaya başladım ama asla odaklanamıyordum. Aklımın bi' köşesinde hep Su dolanıyordu ve bu odaklanmamı zorlandırıyordu.

Sınıfa giren Nisa'yı gördüğümde birazdan Su'yun sınıfa gireceği kesinleşmişti. Kitapla ilgileniyormuş gibi yapıp kapıya bakmaya başladım.

Su, koşarak sınıfa girip Nisa'nın sırtına atlarken ikisi de kahkahalarla gülüyordu. O an benim de gülümsediğimi fark edip gülüşümü yüzümden sildim ve onları izlemeye devam ettim.

Su, Nisa'nın sırtından indikten sonra Nisa'nın sırasında oturdu. Ben duvar kenarında oturuyordum ve Nisa da önümde oturuyordu. Hayattaki kalan tüm şansımı kullanmış olmalıydım.

Dikkat çekmemek için bakışlarımı kitaba çevirdim ama dikkatim kitapta değil onların konuşmalarındaydı. Ne kadar yanlış bir davranış olursa olsun konuşmalarını merak ediyordum.

Nisa'nın sevdiği hakkında konuştuklarını anlayınca onları dinlemeyi bırakıp kitabımı okumaya başlamıştım. Ama üzerimde birinin bakışlarını hissediyordum.

"Hangi kitap?" diye Su'yun naif sesini duyduğumda kafamı yavaşça kaldırıp Su'ya baktım.

"Bilinmeyen bir kadının mektubu." dedim kekelememek için sesimi kontrol etmeye çalışırken. Kalbim boğazımda atıyordu.

"Hım... Stefan Zweig?" dediğinde kafamı aşağı-yukarı hafifçe sallayıp onu onayladım.

"Kitabı okuduğun zaman, bana verir misin? Kitabı alıp okuma fırsatım olmadı."

"Tabii, bugün okulun çıkışına kadar biter zaten. Çıkışta veririm sana." dediğimde teşekkür edercesine gülümseyip önün döndü.

~~~~

NepentheOn viuen les histories. Descobreix ara