bölüm 33 - bütün bir ömürle ödenen borç

743 89 101
                                    

"Ah! Hyung yavaş olsana biraz. Boynumu koparacaksın neredeyse!" Taehyung'un konuşmasıyla Seokjin bağlamakta olduğu kravatı elleriyle daha da sıkmış ve tek nefeste konuşmuştu.

"Evlenmeyi biliyorsun da kravat bağlamayı bilmiyor musun bir de CANIM KARDEŞİM?" Namjoon gülerek Seokjin'lere doğru ilerlemiş ve elini tutarak Seokjin'in sıkmakta olduğu kravatı yavaşça almıştı.

"Hayatım, sen şöyle bir geç otur. Kravatı ben hallederim." "Bence de iyi olur Namjoon Hyung yoksa Seokjin'ciğin beni düğün günümde öldürecek!" "Sus be sen! Sen sus. Ne konuşuyorsun hala?" Birbirlerine sinir ve şakayla karışık yüz ifadeleri yaparken içeriye Hoseok ve Yoongi çiftinin girmesiyle bedenleri o yöne çevrilmişti.

Yüzlerinde hiçbir mimik oynamaması Taehyung'u tedirgin ettiğinde ve yüz ifadesi değiştiğinde Hoseok bu durumu anlayıp hemen konuşmak için bir adım öne çıkmıştı. "Taehyung, misafirin var. Arka bahçede seni bekliyor." Taehyung'un yüzünde tedirgin ifadeden çok soru dolu bakışlara yer vardı artık.

"Kim geldi ki?" Taehyung odadan çıkarken, Jungkook soru sorduğunda Yoongi cevap vermişti. "Babası gelmiş." "Ne?" Odada ki herkesin ağzından yalnızca tek bir şaşkınlık ifadesi çıkmıştı. Ne?

"Hyung, siz iyi misiniz? Taehyung'un en mutlu günü bugün. O adamı içeriye almanız bile bir hataydı. Jimin ile ona neler yaptığını hepiniz çok iyi biliyorsunuz." "Öyle Jungkook, ama sonuçta o Taehyung'u büyüttü. Babası. Ve biraz da yaptığı şeylerden pişmanlık duymuş gibiydi. Bu yüzden görüşmek onun da hakkı diye düşündük. Üstelik kendin diyorsun, bugün, Taehyung'un günü. Ailesinden kalan tek kişiyle görüşmesi gerek. Öyle değil mi?"

Jungkook Yoongi'nin anlattıklarıyla birlikte başını mahçupça yere eğerken içeriye Taehyung'un girmesiyle herkes sus pus olmuştu. Yüzünde herhangi bir kötü ifade yoktu, Jimin'le olan birlikteliğini anlattığında olduğu gibi olmamış, yakası paçası dağılmamış, dayak yememişti. Aksine kötü ifadeden çok, hiçbir ifade yoktu.

Jungkook heyecan ve hızlı adımlarla Taehyung'un dibine kadar girerek elini omzuna atmıştı. "Hyung, iyisin değil mi? Bir şeyin yok, değil mi?" "İyiyim, Jungkook. Beni merak ettiğin için teşekkür ederim." "Teşekkür etmeyi bırak şimdi. Ne dedi sana? Moralini bozdu değil mi?" "Hayır hayır. Hiçbir şey söylemedi." "Hiçbir şey söylemedi mi? Çocuk oyuncağı mısın sen? Bir gel bir git. Ne sanıyor bu adam kendini? Üstelik yüzün beş karış. Giderken böyle değidin."

Taehyung derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına devam etmişti. "Hiçbir şey söylemedi. Yalnızca sarıldı, ve ağladı. Babamı çocukken annem gittiğinden beri ilk defa böyle görüyorum. İlk annem gittiği için ağlamıştı bu kadar çok. Bir şey olmasından korkuyorum." "Gerçekten hiçbir şey söylemedi mi? Yani sadece sarılıp ağladıktan sonra gitti mi?" Taehyung kafasını sallamış ve ardından gözünden akan birkaç damla yaşı sildikten sonra odaya neşe saçan gülüşünü bahşetmişti.

"Ee? Hani? Benim Jimin'im nerede? Kaçmasına izin vermediniz değil mi? Ayrıca o neden benim yanımda değil?" "Şöyle ki Taehyung'cuğum. Hetero ilişkilerde, yani bizim gibi olmayanlarda, düğünden önce damadın gelini görmesi uğursuzluk getirirmiş. E şimdi, sizi baz alarak konuşacak olursak, Jimin sanki daha gelin gibi olduğundan onu dolaba sakladım." Seokjin başta mantıklı giden ama sonunda garipsenen bir cümle kurduğunda Taehyung şaşkınca ona doğru dönmüştü.

"Yemişim uğursuzluğunu yaaa." "Hyung, sen bu cümleden bir oraya mı takıldın cidden?" "Evet Jungkook, nereye takılmamı istersin başka?" "Hyung, duydun mu bilmiyorum ama... Seokjin Hyung Jimin'i dolaba sakladığını söyledi. İstersen bir bak bence, hm?"

lavinia & yoonseok.Where stories live. Discover now