bölüm 23 - seni özledim

939 130 58
                                    


''Abi!!'' Gözlerimi, üzerimde ki Yoonji'nin küçük bedeniyle açmıştım. Bir yandan esnerken diğer yandan gözlerimi ovuşturarak yatakta doğrulmuştum. ''Efendim küçüğüm?'' ''Uhm, şey...'' Yoonji duraksayarak konuşurken bu benim meraklanmamı sağlamıştı. ''E hadi Yoonji, hafta sonu beni bu saatte uyandırmanın bir nedeni olmalı? Geçerli bir neden?'' Yoonji yataktan inmiş ve kapıya doğru ilerleyip aralamıştı. ''Misafirin var.'' Yoonji gülümseyerek içeride oturmakta olan Hoseok'u işaret etmiş ve gülücüklerini kesmeden odadan çıkmıştı.

Şaşkın şaşkın neler olduğunu kavramaya çalışırken kendime gelmiş ve pijamalarımı çıkarıp üzerime daha düzgün şeyler geçirmiştim. Son bir kez aynada ki yansımama da baktıktan sonra odadan çıkmış ve salona doğru geçmiştim.

''Hoş geldin, Hoseok.'' Hoseok ağzını açmadan başını eğmişti. ''Hangi rüzgar attı seni buraya bu saatte?'' Hoseok tam bir şey diyecekken annem mutfakta işini yaparken bir yandan da bana cevap vermişti. ''Ben çağırdım Yoongi. Bu fikri seveceğinizi düşündüm.'' Annemin dedikleriyla başımı anlamış olduğumu belli ederek sallamıştım.

''Haberleri olmalı. Anlatmışsın sanırım?'' Hoseok bana bakarak konuştuğunda onu başımla onaylamış ve konuşmuştum. ''Öyle olması gerekti.'' ''Çocuklar, hadi yemeğe gelin hazır.'' Hoseok ve ben tıpkı senkronize olmuş gibi aynı hareketlerle oturduğumuz yerden kalkmıştık. İkimizde bunun farkına varıp birbirimize baktığımızda, gözlerimiz bir süre birbirinde kilitlenmişti. Ve tekrar senkronize olmuş gibi, ikimizde aynı anda gülümseyerek başlarımızı önümüze eğmiştik.

Masaya geçip oturmuş ve yemek yemeye başlamıştık. ''Baban nerede?'' Hoseok boş kalan sandalyeyi elinde ki çatalla işaret ederken konuşmuştu. Hoseok'a o kadar odaklanmışım ki, normalde her hafta sonu evde olan babamın yokluğunu bu sefer fark etmemiştim bile. Muhtemelen Hoseok'ta dile getirmese, fark etmeyecektim. Anneme dönmüş ve vereceği cevabı beklemiştim. Annem sanki hiç beklemediği bir soruyla karşılaşmış gibi, bir süre duraksadıktan sonra cümlelerini toparlamış ve konuşmuştu. ''Annen ve babanı ziyaret etti, Hoseok.'' ''Ne demek? Sen neden gitmedin peki?'' ''Bende Hoseok'u davet etmek istedim.'' Annem gülümseyerek Seosoo'ya dönmüş ve mamasını yedirmeye devam etmişti.

''Ellerinize sağlık...'' Hoseok sanki bir şeyler söyleyecek gibi duraksamış ve ardından konuşmasına devam etmişti. ''Annecim.'' Annem ve ben aynı anda birbirimize bakmış ve gülümsemiştik. Annem dolan gözlerini engellemeye çalışarak gülümsemiş ve elini Hoseok'un omzuna götürerek sıvazlamış ve konuşmuştu. ''Afiyet olsun. Sen iste hepsinden yaparım ben sana. Bir sürü yaparım.'' ''Hey hey hey. Peki ya ben? Ben istersem de yapar mısın?'' ''Sana zaten her gün yapıyorum. Gören de aç bırakıyorum sanacak.'' ''Gören de Hoseok'u evde aç bırakıyorlar sanacak.'' ''O öyle değil işte. Bırak ya, sen ne anlarsın.'' Hepimiz gülerek, kahkahalarla kahvaltımızı yapmış ve hep birlikte sofrayı toparlamıştık.

''Ben Seosoo'yu uyutmaya gidiyorum. Siz de takılın kafanıza göre.'' Annem Seosoo ve Yoonji'yi de yanına alarak odasına geçmişti. ''Hadi gel.'' Hoseok ilk başta anlamamış bir şekilde afallayarak ardından adımlarını bana uydurmuş ve peşimden gelmişti. Dün gece babamın verdiği kutuyu dolabımdan çıkarmış ve yatağımın üzerine koyarak bende bir köşesine oturmuştum. Hoseok ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bakıyordu. Kutunun kapağını kaldırdığımda yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuş ve daha sonra kutunun bir diğer köşesine, karşıma geçmişti.

Eline aldığı atlı karıncaya yalnızca bir süre baktıktan sonra gözyaşlarına engel olamamış ve bağımsızlık kazanmasına izin vermişti. ''Bunu, sana tekrar geri verirken çok zorlanmıştım. Çok istediğim bir hediye olmasından değil, sen bana bunu verirken çok güzel bakmıştın gözlerime. Belki küçücük birer çocuktuk ama çok farklıydık. Herkesten, her şeyden çok farklıydık biz. Beni hatırlamadığını söylediğin zaman, uzun bir süre kendime gelemedim. Sen benden gittikten sonra, seninle birlikte hiçbir şeyde yolunda gitmedi. Çevremde ki herkesten gerek psikolojik gerek fiziksel şiddet gördüm. Senin beni tanımadığın ama her şeyimizi de birlikte geçirdiğimiz okuldan nakilimi aldırmak zorunda kalmıştım. Benim için çok zordu ama yapmasaydım daha da çok yara alıyordum. O zamanlar şanslı zamanlarımdaymışım demek ki, orada çocuklarda eşlik etmişti. Bana her şekilde yardımcı oldular, yanımda durdular. Onlarla da yakın olmamıza rağmen, senden sonra ilk defa birilerine bu kadar yakın davranabilmiştim. Her şey olduğundan iyi gidiyor derken, kendi öz.. Öz... Afedersin.''

Hoseok kendini tutamamış ve ağlaması gittikçe daha da şiddetlenmişti. Elimi kaldırmış ve omzuna koyacağım sırada nedensizce bundan vazgeçmiştim. Ama tekrar kendime engel olamamış ve bu sefer kollarımı ona sarmıştım. ''Bundan sonra ne olursa olsun, seni hiç bırakmayacağım. Seni benden, beni senden hiçbir güç ayıramayacak. Ben hep senin yanında kalacağım, söz veriyorum.'' Hoseok onda sarılı kalan kollarımı avuçları içine almış ve daha da sıkmıştı. ''Seni özledim... Seni gerçekten özledim ve seni seviyorum Yoongi.''

Gerçekten de bu hayatta kader denen şey, asla değişmiyormuş. Nerede olursak olalım, nerede karşılaşırsak karşılaşalım ve zaman ne olursa olsun biz, hep birbirimizi içimizde saklamışız. Hoseok ve ben, hep birbirimizi sevdik. Sanırım, ruh eşi dedikleri bu olsa gerek.

Hoseok'ta olan kollarımı, biraz daha sıkılaştırmıştım.

'Ve sonra, Ay Güneş'i sakladı. Gece, gündüzü yakaladı.'
'Bir daha nerede, ne zaman, ne surette? Tekrar karşılaşır mıyız?"

lavinia & yoonseok.Onde histórias criam vida. Descubra agora