bölüm 6 - prolouge pt.2

1.9K 237 158
                                    

Yoon Gi yetimhanede geçen zamanlarıyla birlikte okulda da çok zor zamanlar atlatmıştı. Nedendir bilinmez -muhtemelen okulda hep popüler ve kıskanılan bir çocuk olduğu için- onunla yetim ve öksüz olduğu konusunda dalga geçen bir sürü çocuk olmuştu.

Yoon Gi bu süre zarfında daha da çok içine kapanmaya, ve bir zaman sonra artık intiharı bile düşünmeye başlamıştı. Yaşadığı şeylerin de etkisiyle Obsesif Kompulsif Bozukluk hastalığına yakalanmış ve oldukça fazla dikkat bozukluğu çekmişti.

Yine her zaman ki gibi sıradan ve bir o kadar da sıkıcı bir hafta sonu yatağında uzanmış telefonunda öylesine gezinirken yanında oluşan hareketlenmeyle başını kaldırmıştı Yoon Gi. Hiç kimse genelde yanına gelmezdi, neydi bu şimdi durup dururken?

"Hey dostum, geldiğinden beri kuru kıçın bu yatağa yapıştı. Bizimle takılmak istemez misin?" Yoon Gi karşısında ki uzun boylu, gayet düzgün ve bir o kadar da serseri tipli çocuğun konuşma stilinden ve laubali tavrından rahatsız olduğunu belli edercesine göz devirerek yatağında doğruldu. "Peki, kabul edip sizinle geldim diyelim. Takılıp ne yapacağız?" Çocuk, arkasında duran arkadaşlarına dönüp Yoon Gi'nin tabiriyle 'ilginç' bir bakış attıktan sonra tekrar önüne dönmüştü. O bakıştan çevresinde ki arkadaşlarının başında olduğu oldukça belliydi.

"Her şeyi." Yoon Gi kaşlarını çattı ve ekledi: "Ne gibi her şeyi? İnsanlara göre her şey göreceli bir kavramdır, değişiklik gösterir. Mes-" "Tamam tamam, tamam zeki çocuk. Anladık. Sana göre farklı bize göre farklı. Her neyse, söylemedim say. Ee, geliyor musun?" Yoon Gi aslında böyle olmaktan, bu durumdan oldukça sıkılmıştı. O da kendine eğlence arıyordu, bunun farkındaydı. "Tamam, hadi ne yapacaksak yapalım. Ben kabulüm."

Bugünün hafta sonu olması nedeniyle istedikleri gibi çıkabilirlerdi ve bu işlerine gelmişti. Yoon Gi ve daha önceden görüp görmediği konusunda emin olamadığı çocuklar yurttan çıkmışlar ve nereye gittiklerini bilmezcesine yürüyorlardı.

"Nereye gidiyoruz? Ah, bir dakika. Ondan önce isimleriniz ne? Birlikte geziyorsak en azından bunu bilmeliyiz, değil mi?" "Haklısın. Mino ben. Bunlarda sırasıyla Yong Guk, Jooheon ve Baro." Yoon Gi, ne kadar inkar etmek istese de Mino'nun Jooheon diye bahsettiği çocuk biraz ilgisini çekmişti. Hayır, ya da gözünün alt kısmında ki minimal dövme daha çok dikkatini çekmişti. Dövme her zaman merak duyduğu ve yapmak istediği şeyler arasındaydı fakat ailesinin gazabına uğramak istemediği için yapamamıştı.

Bununla birlikte birçok güzel anı biriktirmişlerdi hep beraber. Yoon Gi Mino'nun sorusuna cevap verirken bu kadar uzun süreli bir arkadaşlığı olacağını hiç tahmin etmemişti aslında. Her şey çok güzel gidiyordu ona göre, üzerine suç atılana kadar.

Yoon Gi nasıl olduğunu bilmediği bir durumun tam da ortasında bulmuştu kendisini. Çocuklar bir çılgınlık yapıp yine hep beraber dışarı çıktıkları zaman Yoon Gi lavabodayken marketi soyduklarında neler olduğunu anlayamamıştı. Lavabodan çıkıp çocukların yanına gidene kadar onlar kaçmış ve bütün suç üstüne kalmıştı. Hiçbirisi arkasına bile bakmadan kaçmıştı çocukların. Yoon Gi o günden sonra, bir daha asla kimseye güvenemez olmuştu.

Nezarethanede kaldığı süre boyunca kendisinin suçlu olmadığını, tamamen olaydan bir fikri olmadığını her ne kadar söylese de CCTV'nin baktığı açı Yoon Gi'yi göstermiyordu bile. Suçsuzluğu da kanıtlanamamıştı. Fakat yüklü bir miktar para cezasıyla kurtulma şansı vardı. Şanslıydı ki marketin sahibi iyi niyetli birisiydi ve para cezasını en aza indirmeye çalışmıştı.

Nezarethaneden çıktıktan sonra part-time işlerde çalışmaya başlamış marketin sahibine bir süre ödeme yapmıştı. Henüz bitmeden şans eseri Yoon Gi'yi evlat edinmek isteyen bir aile çıkmıştı artık.

Yoon Gi yurtta onlarla karşılaştıklarında bir süre gözlerini ovuşturmuştu. Karşısında ki aile giyinişlerinden anladığı kadarıyla durumu fazlasıyla bir aileydi ve neden onu evlat edinmek istediklerini sorarcasına bakıyordu onlara.

"Ah Yoon Gi, buraya gel. Seni eğer istersen yeni ailenle tanıştırayım." Yoon Gi başıyla selam vererek bir diğer koltuğa geçtiğinde karşısında ki kadın konuşmaya başlamıştı. "Muhtemelen neden seni almaya geldiğimizi merak etmişsindir. Oğlum seni markette ki soygun olayında görmüş." Yoon Gi eğik olan başını duyduğu şeyle kaldırmış ve karşısında ki kadına bakmıştı. Kadın gülümseyip konuşmasına tekrar devam ederken Yoon Gi pür dikkat onu dinliyordu. "Aslında fazlasıyla içine kapanık bir yapısı olduğu için ilk zamanlar söylememişti fakat sonradan bize bu durumu anlattığında oğlumuza hak vermiş eşimle senin durumuna çok üzülmüştük. Geçen gün detaylıca konuştuktan sonran bugün gelmeye karar verdik. Eğer sende kabul edersen senin bütün masraflarını karşılayacağımıza ve sana güzel bir aile olacağımıza söz veriyoruz." Kadın gülümseyerek konuşmasını sonlandırdığında Yoon Gi kısa bir süre duraksamış ve konuşmak adına dudaklarını aralamıştı.

"Efendim, oğlunuza size böyle bir şeyi söylediği içimin fazlasıyla minnettarlık duyuyorum. Eğer gelecek olursam ben gerekirse kendi paramı kendimde kazanırım. Yani, belki bazı zor durumlarda yardım isteyebilirim. Fakat belki Bayan Park size obsesif kompulsif bozukluğu yaşadığımı ve tedavi olmak içinde hiçbir gelirimin olmadığını mutlaka söylemiştir. Ben bundan kurtulmak istiyorum efendim. Bana bu konuda da yardımcı olur musunuz?" "Tabi ki. Her şekilde seni koruyup kollayacağız."

Yoon Gi yutkunduktan sonra konuşmasına kaldığı yerden devam etmişti. "Ayrıca ailemi bu sene bir trafik kazasında kaybettiğimden de haberiniz vardır. Fazlasıyla trajik bir kazaydı. Annem ve babam haricinde 7 yaşında ki kız kardeşim ve daha yaşını doldurmamış olan erkek kardeşim de o kazada can verdi. Yanlış anlamazsanız, oğlunuz kaç yaşında?" Kadın ve adam birbirlerine baktıktan sonra adam konuşmak adına olduğu yerde doğrulmuştu. "Seninle aynı yaşta. 17 yaşında. Sınav stresi, dersler vesaire bunlarla birlikte yaşadığı birkaç sorun onu biraz derin etkiliyor. Bu yüzden hep içine kapanık bir yapısı olmuştur. Senden de istediğimiz bir şey var. Eğer kabul edipte bizimle gelirsen, ona iyi bir arkadaş olur musun?"

Yoon Gi nedenini bilmediği bir şekilde yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Bu neydi şimdi? Daha dün hiçbir arkadaş edinmeyeceğine yemin etmemiş miydi? Tanrı korusun diyerek başından savdığı düşünceyle konuştu. "Tamam, kabul ediyorum." Yüzünde ki gülümsemeyi daha da belirginleştirerek konuşmasını sürdürdü: "Umarım iyi anlaşırız efendim." Ayağa kalkıp bedeniyle selam verdikten sonra odasına geçmiş ve eşyalarını çantasına toparlamıştı.

Odanın kapısını açtığı sırada karşısında gördüğü Mino, Jooheon, Yong Guk ve Baro'yu es geçerek, umursamadan müdürün odasına geri çıkmıştı.

Yoon Gi artık yeni bir hayata başlayacaktı. Yepyeni bir hayata, yepyeni insanlarla merhaba diyecekti. Umduğunu bulacak mıydı peki? Ya da umduğuna mı küsecekti?

lavinia & yoonseok.Where stories live. Discover now