Berke ve Hilâl Buluşması/30.Bölüm🌹

989 98 16
                                    

Anıların içine acılar karışınca bir anda her şey tarûmar olur. Kan revan iken hayat, mücadele etmek oldukça güç hâle gelir. Boşa kürek çeken kollar dahi bir gün boşluğa kapılır ve gider.
Onu öyle kalbi kırık bir vaziyette bırakıp giden Berat acıyı iliklerine değin hissetti. Geç kalmışlık ruhunu talan ederken kalbinin ait olmadığı biriyle nasıl mutlu olacağını düşünemiyordu bile. Sevmiyor fakat bu zorunluluktan da vazgeçemiyordu. Kalbindeki derin boşluğu sevmediği biriyle doldurmaya kalkışıp üstüne onunla evleneceğine söz veren Berat kocaman bir karmaşanın içerisindeydi. Ne yapacağını bilmiyor gözlerinde direnen sahici yaşları kalbine doğru akıtıyordu. Canına can diye saydığı Hilâl'in son kez ona merhametle bakıp sonsuza değin gidişini hatırladıkça kalbi ortadan ikiye bölünüyordu âdeta. Yârdan kalan yaralar kapanır mı bir yandan?

"Allah'ım sen bana yardım et, aklım kalbimle zıt hareket ediyor. Ne yapacağımı  hiç bilmiyorum. Kalbimden bir Hilâl gitti gideli hayatla aram hiç iyi değil. "

Dert yumağı hâline gelen düşüncelerini geride bırakarak söz verdiği insanın yanına gitti, kalbi gitmeye gönüllü olmasa da.

***
Galaksiyi cömert bir şekilde en güzel yıldızlarla süsleyen Râhman, Berke'nin güzel gönlünü de yıldızlar kadar güzel biriyle donatmıştı. Berke yaşadığı zorlu günler ardından ilk defa medrese yıllarında tuttuğu anı defterini açıp okumaya yeltendi. Zîrâ kasvetli havalar onu endişeye kapılmaktan alıkoyamıyordu. Defterini gelişi güzel karıştırırken çizdiği resmi görünce tebessümle sayfayı açıp uzunca baktı. Ona bakmak dahi böylesi yüzünü güldürürken bir de ona tekrar rastlamak kim bilir nasıl güzel olurdu? Ah, Hilâl kalbini tam onikiden vuran gülüşü huzur veren melek...

Hilâl'in resmini çizebilmek için defalarca kez uğraşsa da başarılı olamadı. Sonunda medrese kayıtlarından resmine ulaşıp günlerce  ona bakıp çizebildi. Bir resmine bakıp sadece onun hayalini kurup yaşamanın zorluğunu ancak Berke bilirdi, delikanlı gibi sevdiğinden.
Resmin yan tarafında yazan yazıyı da okumayı ihmâl etmedi.

Aslında sen kanseri baştan beri yendin. Fakat hayatına kanserli bir insan çıktığından bu yana yüzün mutsuzluk yaşları ile doldu. Sen tanıdığım en masum insan, kanatları olmadan dahi uçan bir meleksin. Sana bir gün kalbimden geçenleri söylemeye cesaret edebilirsem o gün inan dünyanın en mutlu insanı ben olacağım. Ve sana söz, gözlerinin içi hep gülecek. Çünkü sen gülünce benim de hayatım güzelleşiyor. Bir gün buradan gidersen kalbim yaşama küsecek, senden değerli başka bir sevdâsı olmadı hiç. Biliyorum bir Hilâl olup gönlüme yerleştiğinden beri beni hiç görmedi güzel gözlerin, beni hiç sevmeyeceğine de eminim. Yine de bir umutla senin yolunu gözleyeceğime inan, ben sevdâmı mezara kadar götürmeye yeminliyim. Rabbim şahit olsun ki helâlim olana kadar seni bekleyeceğim ve yılmadan seveceğim.
Berke/

Berke yazdıklarını okuduktan sonra duygulandı. Aradan geçen yıllar onun sevgisini asla eskitmemiş aksine üstüne daha fazlasını eklemişti. Kalbi aşkla ona bağlı iken O hayatta mıydı?  Hilâl'in kursu terk edip gidişinden sonra onu bir daha göremediğinden kanseri yenip hayata tutunup tutunmadığını da bilmiyordu. Ne kadar bu düşünceleri hayra yorsa da her gece ansızın onu mahvedip yıkıyordu. "Allah'ım bir işaret ver ne olur." Hasret kaldığı yüze son bir kez daha bakıp öpmeye kıyamadığı gözlerinin içine gülümseyip defteri kapatıp öğle namazını kılmak için yerinden doğruldu. Bu esnada uzun zamandır ortalıkta görünmeyen Muhammed karşıdan geliyordu. Berke dostunu kötü arkadaşlardan kurtarmak için neler yapacağını düşünse de Muhammed bu bataklıktan çıkmaya hiç niyetli değildi. Bir hevesle Muhammed'e selâm veren Berke yanıt alamayınca çaresiz başını öne eğip kırıldığını belli etmemeye çalıştı. Kıran kırana bir savaşın içinde kırılan olduk!

Medreseli Geliyor Where stories live. Discover now