9. BÖLÜM

9.6K 360 49
                                    


  İstanbul! Kendimi bildim bileli bu şehirdeyim,  bu şehir benden birçok şey aldı. Çocukluğumda burası bana çok eğlenceli geliyordu. Tatillere giderken bile tekrar İstanbul' a dönmek için sabırsızlanıyordum. Şuan ise bu koca şehir beni sıkmaya, boğmaya başladı. Çok sıkıldım buradan, buranın kalabalığından. Kardeşim ve sevdiklerim olmasaydı şimdiye kadar doğu da sessiz sakin bir yere yerleşmiştim ama sevdiklerimi bırakıp gidemiyorum.

Bir hafta boyunca evde tek başıma çok  sıkıldım ama nihayet bu sıkıcı günlerden kurtuldum. Bugün çarşamba yarın inşallah çalışacağım artık hatta bugün bile çalışabilirdim ama Ezgi ve Zeynep buna müsade etmediler.

Şuanda da odamda oturmuş kitap okumaya çalışıyordum evet doğru anladınız sadece çalışıyorum. Bir türlü odaklanıp okuyamıyorum, bir yandan o adam bir yandan da yanlızlık, ama daha fazla dayanamıyacağım.

En iyisi kalkıp o adamı bulmak olacak yoksa aklımdan çıkartmak imkansız olacağına benziyor. Sonunda delirmekten korkuyorum. Bu düşüncemle hemen kalkıp pijamanlarımı çıkartıp siyah kotumu ve siyah kazağımı üzerime geçirip gelişi güzel uzun saçlarımı yukarda topladım.

Hemen aşağı inip siyah montumu ve botumu da giyip kendimi dışarıya attım. Derin bir nefes alıp kararlı adımlarla hemen o sokağa doğru yürümeye başladım. Aslında bir daha o sokağın yanından bile geçmeyecektim ama o adamı aklımdan çıkartmanın tek yolu onu bir daha görmek olucak yada belkide kendimi kandırıyorumdur.

O sokağa yaklaşınca birden adımlarım durdu. İçimden bir ses oraya gitmemem gerektiğini söylüyor. Her o sokağa girdiğimde başıma kötü şeyler geliyor.  Ama ağır basan  tarafım da eğer girmesem hep aklım o adam da olacağını söylüyor.

  Ağır basan tarafımı dinleyip o sokağa girdim. Bu sokak neden bu kadar ürkütücü bir türlü anlamıyorum, her bu sokağa girdiğimde tüylerim diken diken oluyor. Ama bu sefer korkmak yok o adamı görmeden içim rahat etmeyecek.

Yavaş bir şekilde sokakta biraz daha ilerledim aniden esen soğuk rüzgar titrememe neden oldu. Evet adam beni uyarmıştı bu sokaktan geçme demişti, ama ne yapabilirim ki elimde olan bir şey değil...

  Sokak sessiz ve ürkütücüydü, yavaş yavaş hem yürüyüp hemde etrafımı inceliyordum. Etrafa bakarken gelen adım seslerinden olduğum yere tabiri caizse çivilendim. Acaba kim di, o adam mı yoksa başkası mı bir türlü cesaret edip arkamı dönemiyordum.

  Kalbim göğüs kafesimi parçalamak istiyormuş gibi atıyordu. Neden bu kadar heyecanlandım ki bana ne oluyor böyle, bu ben değilim bu gibi şeyler benim yapacağım şeyler değil.

  Gözümü kapatıp bir iki saniye kadar kendime düşünme payı ayırdım ve mantıklı şeyler yapmadığıma kanaat getirdim. Arkamı dönüp gözlerimi açtım, ama nasıl olur kimse yoktu. Duyduğum sesler neydi peki bana mı öyle gelmişti....

Buraya gelirken ne düşünmüştüm ki en iyisi eve gitmek böylesi daha iyi olacak. Zaten buraya gelmem bir hataydı. Tam adımımı atıp gidiyordum ki omzuma dokunan el yüzünden hareket edemedim. Omzumdaki ele bakmak için başımı çevirip bakacaktım ki birden o elin sahibini karşımda görünce bu hareketimden vazgeçtim.

  Evet evet bu  o adamdı şuan tam karşımdaydı ve bana öfke ile bakıyordu. İlk gördüğümde de böyle öfkeliydi acaba yine benim burda olmamdan dolayı mı  öfkeli yoksa hep mi böyleydi anlam veremedim.

  İçimde adlandıramadığım bir his vardı. Mutluluk desen mutluluk değil, korku desen o da değil. Adını bir türlü koyamıyorum her neyse halla adamın karşısında ona mal mal bakıyordum. Bunlar benim bilerek yaptığım şeyler değildi istem dışı gerçekleşiyor....

BİRAZDA SEN AĞLA #wattys2019Место, где живут истории. Откройте их для себя