33. BÖLÜM

1.7K 98 35
                                    

Merhaba sevgili ailem  bu sefer erken geldim sanırım ama tatlı okuyucularım bölümü erken istedi bende yazdım. Yorumlarınızı mutlaka bekliyorum. Çünkü yorumlar gelince okuyup çok mutlu oluyorum. Tabi mutlu olunca da ilham geliyor ve yazmaya  başlıyorum. Şimdilik görüşmek üzere keyifli okumalar...





Ne garip, sürekli benden bir şeyler  saklanılıyor ve bende buna müsaade eder gibi her seferinde sessiz kalıyordum. Tıpkı şuan  da olduğu gibi.  

Evet babamın söylediklerini harfi harfine hatırlıyordum.  Bugüne kadar maddi konularda fazla zorluk çekmedim ama kardeşimle anne ve baba sevgisine aç bir şekilde büyüdük. Onlar bizi bırakmışlardı. Ölmüşlerdi...

Peki az önce duyduğum ses neydi peki. Gerçek miydi? Hayır bu olamazdı, beynim çalışmıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Duyduğum sesten sonra telefonu olabildiğince uzağa fırlatmıştım. Şuan duvara yaslanmış, böyle bir şeyin olma olasılığını hesaplıyordum.  Ama hayır mantıklı hiç bir açıklaması yoktu. 
Beynim iflas bayraklarını çoktan çekip beni terk etmişti. Benim bunun nasıl olduğunu anlamam gerekiyordu. Yaslandığım duvardan ayrılmış telefona doğru bir kaç adım attım. 

Bacaklarım titriyordu, eğer duyduğum ses gerçekse o zaman ne yapacaktım. Düşündüklerim kafamı bulandırıyordu. Daha fazla ayakta duramadım. Dizlerimin üzerine çökmüştüm  yavaş ve derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Faydası olmuyordu, daha fazla oyalanmadan emekleyerek  telefona ulaşmayı başarmıştım. Telefonu elime alıp güç tuşuna basarak ekranı açmayı denedim ama yere atmamdan dolayı kapanmıştı. Güç tuşuna daha uzun süreli basarak açılmasını sağladım.

Beklediğim her saniye bana saatlermiş gibi geliyordu. Yanağımda ıslaklık hissetmiştim.  Ağladığımın daha yeni farkına varıyordum. Gözyaşlarımı sildim, ağlamak istemiyordum. Ama gözlerim bana ihanet eder gibi yeni yaşları hız kesmeden yanaklarım ile buluşturuyordu.
Telefonun açılmasıyla hızla az önce aradığım numaraya tekrar basmış ve aramayı başlatmıştım. Telefon bir kere çaldıktan sonra hemen açılmıştı.

“ Babam olduğunu söyleme ne olur.”  Dilimin ucundaki kelimeleri  fısıltı halinde söylemiştim. Gözyaşlarım aralıksız iniyordu. Karşı taraftan iç çekme sesinden başka bir ses gelmemişti.

“ Ölm...” kelimemi tamamlayamadım. Söyleyemiyordum bu çok fazlaydı. Artık sesli ağlıyordum. Susmadım, saklayamamıştım bu sefer. Peki ya doktorun söyledikleri neydi;


  "Bak kızım sen ve ailen bir trafik kazası geçirdiniz. ".

  " Biliyorum ve anne ve babamın durumalarını öğrenmek istiyorum. " Göz yaşlarımın iki katına çıktığını fark ettim. Doktor başını kaldırıp gözlerimin içine bakıp konuşmaya kaldığı yerden devam etti.

"Kızım bak kardeşin iyi fakat anne ve baban olay yerinde hayatlarını kaybetmiş. " 

Mehmet amcada mı bana yalan söylemişti. Ne oluyordu neden her şey benden saklanıyordu. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sertçe sildim. Ciddiyetimi takınarak, bunca zaman beni kandıran telefonun diğer ucundaki adamla konuşmak için harekete geçmiştim.

“ Nasıl bir oyun bu.” Diyebilmiştim. Karşı taraftan derin bir nefes alındığını belirten bir ses gelmişti.

“ Kızım.” Kaşlarım çatıldı.

“ Sakın, kızım deme bana.” Oturduğum yerden kalkmıştım sonra devam ettim.

“ Senin  kızın, Doktor Mehmet Şanlı’ nın anne ve babamın öldüğünü söylediği gün ÖLDÜLER.”  Son sözcüğü bastırarak söylemiştim. İnanamıyordum hala, kahramanım dediğim insan  ne yapmıştı bana...

“ Bu dünyadan ayrılsam bile  hep yanımda olacaktın ya işte ben buna kendimi baya inandırmıştım. Başıma kötü ne gelse hep seni hayal ettim, senden güç aldım. Ama  meğerse yaşıyormuşsun. Üç yıl bir yalanla yaşamışım.” Akan yaşları bıkmadan tekrar tekrar sildim. Ama konuşmamı kesmedim.

“ En çok ne zoruma gidiyor biliyor musun Yunus Efe  sizinle olması gereken yaşta sizsiz büyüdü. Kardeşim Anne ve baba sevgisinden mahrum kaldı. “ 

“ Anne ve baba olmayı beceremeyecektiniz o zaman bu dünyaya bizleri niye getirdiniz. “ içim soğumuyordu. Karşı taraftan sözümü kesecek herhangi bir ses gelmemişti. Devam ettim..

“ Ben sizin yüzünüzden erken büyümek zorunda kaldım. Okulum , arkadaşlarım ve bir çok şey elimden kayıp gitti. “ masadan güç alarak ayakta duruyordum.

“ Baba ben siz olmadan yaşamayı öğrenmek zorunda kaldım. Hayatıma müdahale edecek kimse yoktu. Baba ben sizi çok özlüyordum. Kötü alışkanlıklar edindim. Bana dur diyen kimse olmadı.”
Daha fazla konuşacak  halim  kalmamıştı. Yere oturdum, hıçkırarak ağladım, ta ki göz yaşlarım kuruyana dek.

“ Kızım her şeyin bir açıklaması var ben şimdi sizi aldırması için birini göndereceğim. “ İtiraz edeceğim sırada anlamış gibi konuşmama izin vermedi.

“ Lütfen güzel kızım sadece dediğimi yap ve gel.” Sustum.

“ Seni bu telefondan aradığım zaman kardeşini ve çekmeceden çıkan her şeyi al ve evin arkasındaki boş araziye gel.” Hiç bir şey demedim.

“ Yeşilim cevap ver lütfen.” Sesi çaresiz idi.

“ Tamam.” Dedim ve telefonu kapattım. Dediklerini yapacaktım, çünkü mantıklı bir açıklamaya ihtiyacım vardı.


Yarım saat bekledikten sonra telefon çalmıştı. Açmak istemiyordum ama açmak zorundaydım. Aramayı yanıtlayıp kulağıma götürdüm.

“ Araba geldi kızım, dikkat et kimseye görünme özellikle Ares’ in adamlarına.” Kaşlarımı derinden çattım nereden tanıyordu onu, yoksa o damı bu işin içindeydi.

“ Sen nereden..” konuşmama izin vermeyerek devam etti.

“ Sonra anlatacağım güzelim. Şimdi beni dinle, Ares' in adamı olan Ali evi siyah bir aracın içinde izliyor. Kardeşinle çıkmadan önce Ali' yi oradan uzaklaştır. Daha sonra sana dediğim yere git. “  cevap vermek yerine telefonu kapatmıştım. Kardeşimi aşağı indirmiştim . Hala uyumaya devam ediyordu.

Dış kapıyı açıp dışarı çıkmıştım. Hava kararmıştı, etrafıma baktım. Siyah bir arabayı bu karanlıkta nasıl bulurum diye düşünmem ve görmem aynı anda olmuştu. Hızlı adımlarla arabanın yanına gidip camı tıklattım. Açmadı...

“ Ali senin orada olduğunu biliyorum. Çık yoksa iyi şeyler olmaz.” Son sözümü söylemiştim.

Bir iki adım geriye giderek kapının açılmasını bekledim. Çok geçmeden kapı açılmış, arabanın içinden yakalanmanın verdiği şaşkınlıkla Ali çıkmıştı. 

“ Asel hanım.” Sinirlendim.

“ Başlatma hanımına, bana telefonunu ver.” Yüzü şekilden şekle giriyordu. Anlamamış bir şekilde elini cebine atıp telefonu çıkartıp bana uzattı, ama almadım.

“ Patronunu ara öyle ver bana.” Hiç bir harekette bulunmadı.

“ Hadi ama hava soğuk daha fazla bekletme.” Sinirim sesime yansımıştı.

“ Tamam arıyorum.” Aramayı başlatıp bana uzatmıştı. Telefon iki kez çaldıktan sonra aramaya nihayet cevap verilmişti.

“ Ne oldu Ali bir şey mi oldu.” Sesi telaşlı idi. Daha fazla beklemeden konuşmuştum.

“ Ben seninle ne konuşmuştum Ares, beni kardeşimle baş başa bırakın.”

“ Asel, sen..”

“ Evet ben, bir daha tekrarlıyorum. Beni rahat bırakın, eğer rahat bırakmayı düşünmüyorsan yarın herhangi bir konuşma olmayacak.” Ses çıkmadı.

“ Anlaşıldı mı?”

“ Tamam Ali’ ye ver.” Kaba adam ne olacak, telefonu direk Ali' ye uzatıp bekledim.


Yazar' dan......

BİRAZDA SEN AĞLA #wattys2019Where stories live. Discover now