49

397 46 17
                                    

   Seneler geçse bile bazı hisler ilk günkü gibi taze kalırdı. Her ne kadar zaman geçerse geçsin, Calum'ın eve gelmesini dört gözle beklemenin verdiği heyecanın geçmemesi gibi. 8 sene geçmişti ve beklediğimin aksine her şey yolunda ilerlemişti. Yerleşik alandan uzakta olan küçük evimizde, kendimizce yaşıyorduk ve bu hayat her koşulda kabul edebileceğim tek hayattı.

   Joy'un beden yaşı 16 olduğunda büyümesi durmuş, biyolojik yaşının beden yaşına yetişmesini bekliyorduk. Gözlerimin önünde aşırı hızlı bir şekilde büyürken, hiçbir anını kaçırmamak için elimizden geleni yapmıştık. Ve sanırım bu konuda başarılı da olmuştuk.

   Sadece... Mutluyduk. Hiçbir düşünce, hiçbir tehdit, hiçbir sorun olmadan, sadece mutlu. Ve bu mutluluğu Calum'ın benim için kurduğu hayatta bulmuştum.

   Evin içine girdiğimde elimdeki sepeti sıkıca tutup kapıyı arkamdan kapattım. Joy ortalıklarda görünmüyordu, bu yüzden sessizce odasına girip sepetin içindeki çamaşırları dolabına yerleştirdim. Hemen sonrasında yatak odamıza girip Calum ile bana ait kıyafetleri de bıraktıktan sonra odadan çıkıp mutfağa geçmiştim. Gözüm duvardaki saate kayarken, Calum'ın merkezden gelmesinin ne kadar süreceğine dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

   Mutfakta kalan son işleri de hallettikten sonra bahçeye geri çıktığımda havanın kararmaya başladığını yeni fark ediyordum. Joy birkaç saattir ortalıklarda yoktu. Gözlerim ağaçların sıklaştığı taraflarda gezinirken, usulca ormana doğru adımladım.

"Joy!"

   Biraz bekleyip karşılık bulamadığımda adımlarımı hızlandırdım ve yakınlarda Joy'un varlığını aradım. Ormanın içine iyice daldığım sırada Joy'u fark edince zihnine doğru konuştum.

Seni çağırıyorum, neden cevap vermiyorsun?

   Joy ile zihinlerimiz arasında kurulan bağlantı zayıftı. Bu durum beni hafiften endişelendirse de, onun bulunduğu yere doğru adımlarken kötü bir şey düşünmemeye çalışıyordum. Ve en sonunda titrek sesi zihnimin içinde yankılandığında belirsiz bir dehşetin içine düştüm.

Anne.

   Koşmaya başladım ve Joy'un varlığının gittikçe arttığı bölgeye doğru ilerledim. Karanlık çökmeye başlamıştı ve çevremi çok fazla seçemiyordum. Fakat sonunda Joy'u bulduğumda, onu yerde, bacağına bir ok saplanmış bir şekilde bulmayı asla ummamıştım. Ve çevresinde Avcı olduklarını ilk görüşte anladığım 6 kişi varken.

   Onlar beni görür görmez, oldukça hızlı bir şekilde hareket ettiler. Birinin elindeki hançer hızlıca Joy'un boynuna yaslandı ve diğer ikisi sertçe kollarına yapıştı. Diğer üçü de onların önüne geçip bana karşı saldırı konumuna geçtiler.

   Sakin kalmaya çabalarken, ellerimi kaldırarak onlara doğru yatıştırıcı olduğunu düşündüğüm bir sesle konuştum.

"Size zarar vermeyeceğiz." Yutkundum ve derin bir nefes alarak devam ettim. Biz hareket edene kadar, kendilerine has hızlarıyla Joy'a zarar verebilirlerdi ve ben kızıma dokunmalarını bile istemiyordum.

"Savaş bitti artık, Büyücüler ve Avcılar arasında barış sağlandı. Birbirimize zarar vermemize gerek yok." Avcılar bana şüpheyle bakarken, hızlıca zihinlerini taradım.

   Bunlar gezginci Avcılardandı. Uzun süredir yollardalardı ve görünen o ki dünyanın diğer ucundan gelmişlerdi. Bu yüzden olanlardan haberlerinin olmaması normaldi. Bana doğru adamlardan biri bir adım attı ve nefret dolu bir sesle konuştu.

"Sana inanacak değiliz, Cadı. Avcılar asla Büyücülerle barış yapmaz." Hâlâ zihinlerindeydim ve bana inanmayacaklarını çoktan anlamıştım.

Advanced / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin