46

523 56 37
                                    


   Uyandığımda, kendime dair fark ettiğim ilk şey vücudumu zar zor hissedebiliyor olduğumdu. Uyanalı çok olmamıştı ama nedense gözlerimi açmaktan oldukça acizdim ve sağlık mührünün beni iyileştirmesine rağmen, tamamen bitmiş bir durumda hissediyordum. Sanki bayılana kadar dövülmüştüm ve şu an o dayağın ardından uyanıyormuşum gibi vücudum alarm halindeydi. Acı tam olarak neredeydi bilmiyordum, hatta acı var mıydı emin bile değildim ama vücudumda bir şeylerin olduğu kesindi. Açıklayamadığım bir şeyler hem de.

   Bir an sonrasında, göğsüme hafif bir ağırlık düşmüş gibi hissettim. Zar zor aldığım nefesleri zorlayan ağırlığı, beraberinde gelen bir çekilme hissi takip etmişti. Sanki vücudumdan bir şey akıyorsu. Neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Sadece çekilme hissi vardı ve neden olduğunu anlamadığım bir şekilde o hissi göğsümde hissedebiliyordum. Ne kadar süre geçtiğini anlamamıştım ama bir anda ağırlık üzerimden çekildi ve birilerinin sesi kulağıma doldu.

"Karnını doyurdu mu?" Kimin konuştuğunu anlamamıştım çünkü seçemeyeceğim kadar hızlı konuşmuştu. Belki de bana öyle gelmişti. Tuhaf hissediyordum. Evet, kelimenin tam anlamıyla tuhaf hissediyordum. Belki de hafif. Tuhaf ve hafiflemiş hissediyordum.

"Evet. Ufak canavar açlığa asla gelemiyor." İşte bu konuşanı anında tanımıştım. Onu asla unutmazdım.

"Çok hızlı büyüyor. Gelişimini desteklemesi için sık sık beslenmesi gerekiyor." Calum'ın güldüğünü duydum. O konuşmadan, az önce konuşan kadın devam etmişti.

"Sofia uyandı." Ah, şimdi anlıyordum. Megan yanımdaydı. Zihnimi kontrol ediyor olmalıydı.

"Neden gözlerini açmıyor?" Calum'ın sorusunun cevabı basitti. Yapamıyordum. Yapmak için kendimi zorlamam gerekiyordu ve ben kendimde bunu yapacak gücü bulamıyordum.

"Sofia?" Calum bana seslendiğinde, aynı zamanda elimi de tuttuğunu hissedebilmiştim. Gözlerim kapalı olmasına rağmen içten içe yanıyordu.

"Vücudu çok yoruldu. Toparlanması biraz zaman alır. Hem doğum yapması hem de sağlık mührüne bu kadar yüklenmesi onu çok yıpratmış olmalı." Ah, yıpranmış kelimesi hissettiklerimin yanında az kalırdı. Kendimi tamamen bitmiş hissediyordum.

   Derin bir nefes almaya çalışıp gözlerimi açabilmek için kendimi zorladım. Gözlerim yavaşça açılırken, daha fazla yanmaya başlamıştı.

   Bulanık görüş açıma ilk önce hemen yanımda duran Calum girdi. Uyandığımı görünce, yüzü oldukça geniş bir gülümsemeyle aydınlanmıştı. Gözlerimi kırpıp görüşümün düzelmesini bekledim.

"Güzelim," Calum tek elini uzatıp yanağıma dokundu.

"Nasıl hissediyorsun?" Gözlerimi kaldırdım ve Calum'ın gözlerinin içine baktım. Dinç görünüyordu.

   Yeniden derin bir nefes aldım ve nedendir bilmem kendimi doğrulmaya çalışırken buldum. Ben hareket ettiğimde Calum hemen vücudumu tutup doğrulmamda bana yardımcı oldu. Oturur pozisyona geçtiğimde başım dönmüştü.

   Konuşmaya çalıştığımda sesimi tanımakta zorluk çekmiştim.

"Ne kadar süredir uyuyorum?" Calum yüzüme düşen saçları arkaya atıp yüzümü açığa çıkardı ve beni incelerken usulca konuştu.

"Yaklaşık 10 gündür uyuyorsun. Artık meraklanmaya başlamıştım." Ona tutunmak için kolumu kaldıracağım sırada, kolumun iç kısmında hissettiğim ufak acı beni engelleyince bakışlarımı koluma indirdim. Derime saplı olan bir iğnenin ucunda ince bir hortum vardı ve hortum yukarı doğru uzanıyordu. Serum takmışlardı.

Advanced / c.hWhere stories live. Discover now