11

867 81 82
                                    


   Her canlının, varlığının göstergesi olarak etrafında bir aurası vardır. Bu aura sadece gerçekten gelişmiş canlılarca görülür ve o aura insanın ne olduğunu en iyi açıklayacak bir ön izleme gibidir. Bu auraları en net görebilen ırk Büyücüler olduğundan, bu konuda oldukça bilgiliydim. Büyücülerin aurası Avcılara kıyasla daha hafiftir, varla yok arasındadır. Ama hangi ortama girersem gireyim eğer orada bir Büyücü varsa bunu ilk saniyeden anlayabilirim. Tıpkı, o ortamda bir Avcının olduğunu anlayabileceğim gibi.

   Avcıların aurası Büyücülere kıyasla çok daha yoğundur. Eğer yüzlerce insanın arasında sadece bir tane Avcı varsa onu elimle koymuş gibi bulabilirim. Güçlü olmalarından mıdır bilmem, onların aurası bu şekilde işler. Avcıların eline geçtiğim günden itibaren buna alışmış, göz ardı etmekte oldukça büyük bir başarı elde etmiştim.

   Ama bir kişinin aurası diğerlerine kıyasla fazlasıyla özeldi. Calum. Onun Aurası Avcı olmasının verdiği bir yoğunlukla etrafında dolanıyordu ama diğerlerinde olmayan bir şey onu farklı kılıyordu. Onun aurasındaki belirsiz parıltıyı onun varlığının farkına vardığım ilk an görebilmiştim. O parıltının sebebinin çok zor açığa çıkan hislere en fazla onun tutunabilmesine yorumlamıştım ama daha fazlası olduğunu biliyordum ve bunu daha çözebilmiş değildim.

   Onu diğerlerinden farklı kılan bir şey vardı. Ya düşünce tarzı, ya da yaptıkları... Bilmiyordum. Ama o farklıydı ve bu bariz bir şekilde ortadaydı.

   Beni ona yakın olmaya iten şeyin bu farklılık olduğunu öne sürüyordum ama ilk defa bir Avcı bu kadar ilgimi çekiyordu. Zihnine girip, onu en derinliklerine kadar araştırmak, her zaman keskinlikle bakan gözlerinin ardındaki gerçekleri görmek istiyordum. Hiçbir zaman ne olduğu belli olmayan düşüncelerini okumak, atacağı adımı bile bilmek istiyordum. Bunu istiyordum çünkü o farklıydı.

   Diğerlerinden farklıydı.

   Bunu istiyordum çünkü onu farklı yapan şey düşünceleriydi. Onu farklı yapan şey, var olduğu şeyin aksine onda biraz da olsa his olduğunu görmemdi. Onu merak ediyordum. Varlığından ruhuna kadar her şeyi merak ediyordum. Çünkü içinde, Avcı oluşundan ziyade bambaşka şeyler de vardı ve o şeyler keşfedilmeyi bekliyordu.

   Yaklaşık 2 saattir Calum'ın gözlerini üzerime dikip öylece oturmasını umursamamaya çalışsam da, bu bir süreden sonra ciddi anlamda rahatsızlık vermeye başlamıştı. Bilerek dönüp ona bakmıyor, tıpkı onunki gibi inatla ben de uzanmış tavanı izliyordum. Ama işin boyutu rahatsızlıktan çok canımı sıkma evresine kadar yükseldiğinde, dayanamayıp yüzümü ona çevirdim. Yattığım yerden kalkmadan, onun yaptığı gibi izlemeye başladım.

   Ummadığım bir anda bu fazla gereksiz sessizliği pürüzsüz sesi bozdu. Bense her kelimesinde dudaklarının nasıl da biçimlendiğine takılmıştım.

"Uyumalısın."

   Gece yarısından sonra nöbeti o devralmış, beni gözlemeye gönüllü olmuştu. Geçtiğimiz birkaç günde onun adını bile duymamışken, şimdi nöbeti devralmasına şaşırmadan edememiştim. Eh, nöbet tutmaya gelen diğer Avcının da bundan oldukça memnun olduğunu söyleyebilirdim çünkü Calum onun nöbetini alabileceğini söylediğinde durup bir saniye bile düşünmeden ortadan kaybolmuştu. Ah hadi ama! O kadar da korkutucu değildim ki!

   Açıkçası nöbet değişiminden ben bile memnundum. Her an tetikte duran tanımadığım bir Avcı yerine tabii ki de Calum'ı yeğlerdim.

"Sen gözlerini üzerime dikmiş beni izlerken uyumam pek mümkün değil." Sessiz kalıp beni izlemeye devam etti ve bu beni daha çok sinir etti.

Advanced / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin