10

852 74 55
                                    

   Esir tutulma şartlarım ne kadar gevşetilmiş olursa olsun, o lanet olası şok verilme işleminden asla kurtuluş yoktu. Kolumu koparacakmış gibi sertçe tutan Avcı itirazlarıma tepki bile vermeden, mimik oynamayan yüzüyle hiç de zorlanmadan beni peşinden sürüklüyordu.

   Avcı talimlerini izlediğim günün üzerinden tam 3 gün geçmişti. O kabus gibi geçen 3 gün boyunca ne Calum'ı ne de James'i görmüştüm. Hatta onların adlarını bile duymamıştım. Açıkçası nöbet tutan Avcıların da pek konuşkan oldukları söylenemezdi. Yeniden ellerimi bağlamaya başlamışlardı ve nöbet boyunca sürekli üzerime nişan alınmış bir namlu vardı. Günde sadece 1 öğün yemek yememe izin vermiş, lavaboya bile gittiğimde başımda beklemişlerdi. Sırf bu yüzden duş almaya cesaret edememiştim.

   Ve şimdi beni başka bir cehennemi yaşatmaya götürüyorlardı ve ben karşı bile gelemiyordum. Bugünkü nöbetimle ilgilenen tanımadığım Avcı beni sürüklemeye devam ederken yolumuz sonunda başkanın odasına çıkmıştı. Odaya girdiğimiz an kalbim deli gibi atmaya, tüm vücudum da gerginlikten soğuk terler dökmeye başlamıştı.

   Odanın içi genelin aksine fazla boştu. Odada sadece Nicholas ve iki tane koruması vardı ve Nicholas bu zamana kadar hiç görmediğim bir gerginlikle geniş bir masada oturuyordu. Bizim içeri girdiğimizi görünce başını kaldırıp bize baktı.

   Yanımdaki Avcı beni sertçe sandalyeye oturtup, kollarımı kemerlerden geçirirken Nicholas gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Onun bakışlarındaki bir şey dikkatimi çekmişti. Kendimi tutamayıp zihnine girdim. Zihnini kurcalayan tek bir düşünce vardı. Raporlar.

   Ne raporu? Zihnini biraz daha kurcalayınca raporların, gözcülerin getirdiği günlük raporlar olduğunu öğrendim. Rapordaki bir şey canını sıkıyordu. Canını sıkan şeye yoğunlaştım. Raporda, Avcıların uzaktan gördüğü ama ne olduğunu anlayamayacak kadar hızlı hareket eden bir cismin varlığını tespit ettikleri yazıyordu. Bir Büyücü asla o kadar hızlı olmazdı ama bu cisim bir Avcıdan da hızlıydı. Ne olduğunu bilmiyorlardı ve Nicholas'ın asıl canını sıkan nokta buydu.

   Şakağıma yapıştırdıkları soğuk metali hissettiğim an Nicholas'ın düşüncelerinden sıyrılıp bakışlarımı tepemde dikilen Avcıya çevirdim. Avcı diğer şakağıma da diğer metali yapıştırıp önümden çekildi. O sırada Nicholas oturduğu yerden kalkıp bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Birkaç adım öteme geldiğinde durup düşünceli gözlerle bana baktı.

"Bugün sana iki seçenek sunacağım, cadı." Arkamdaki Avcı ellerini omuzlarıma yerleştirip gergin sırtımı sandalyeye yapıştırdı. Kaşlarımı kaldırıp Nicholas'ı izlerken kısa bir beklemenin ardından devam etti.

"Ya sana birkaç soru sorarım ve bildiğin her şeyi anlatarak şok meselesinden kurtulursun, ya da direkt yiyeceğin elektriği yiyip buradan defolup odana geri dönersin. Seçim senin." Gözlerimi ondan ayırmadan rahatsızca konuştum. Ne soracağını tabii ki biliyordum ama cevap verip vermemem gerektiğini anlamam gerekiyordu. 

"Eğer soracağın şeyin cevabı bende yoksa ne olacak?" Nicholas benden bir adım uzaklaşırken yüzünü buruşturup hafifçe omuz silkti.

"O zaman da aleti çalıştırmaktan çekinmem." Derin bir nefes aldım ve başımı salladım.

   Başını arkasındaki Avcılardan birine çevirip ufak bir hareket yapınca, Avcı durduğu yerden fırlayıp Nicholas'ın yanına hemen bir sandalye getirdi. Nicholas tam karşıma oturup bana döndüğünde yüzü ifadesizdi.

"Büyücüler yeni bir ırk oluşturabilecek kadar güçlü mü?" Bir müddet sessiz kaldım ama birkaç saniyenin ardından arkamdaki şok cihazının vızıltısını ve şakağımdaki demirlerin ısındığını hisseder hissetmez konuşuverdim.

Advanced / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin