47

613 60 43
                                    

   Boynumda hissettiğim nefese uyanışımın hemen ardından, nefesin sonrasında gelen sıcak dokunuş ayılmama yetmişti. Fakat ayılmış olmaktan ziyade, gözlerim bir anda açıldı ve ellerim yatağın boş ve soğuk yüzeyinde dolandı.

"Joy nerede?" Hemen arkamda yatan Calum tek elini belime sarıp sırtımı göğsüne daha çok yasladı.

"Megan onu hava almaya çıkardı. Eminim ki birkaç saat burada olmazlar." Rahatlayarak başımı geri yastığa bıraktım.

   Bir haftalık bir süre zarfında Joy'un varlığı hayatıma o kadar büyük bir değişiklik katmıştı ki, artık attığım adımda bile onu düşünür olmuştum. Joy olması gerektiğinden bile hızlı büyüyordu ve şimdilik ortaya çıkmış bir gücü yoktu ama daha 3 haftalık bir bebek olmasına rağmen oturabilecek duruma gelmişti. Sırf bu yüzden bu büyüyüşün ne kadar hızlı bir şekilde ilerleyebileceğini ya da ne zaman duracağını kestiremiyordum. O bu kadar hızlı büyüyorken, ona dair hiçbir şeyi kaçırmamak için onu asla gözümün önünden ayırmıyordum.

   Ve bu süre zarfında, kelimenin tam anlamıyla kendime gelip de dışarı çıkabilecek kadar iyi hissettiğim zaman yaptığım ilk iş, Büyücüler ile Avcıların nasıl bir etkileşim içinde olduğunu kendi gözlerimle görebilmek için kampta dolaşmak olmuştu. Tanrılara şükür ki, Michael ile James sıcakkanlı oldukları için pek bir sorun yok gibi duruyordu. Diğer iki Avcıyı tanımıyordum ama yine de Calum'ın onlara güvendiğini duymak beni bir nebze de olsa rahatlatmıştı.

   Damian ile elçiler aracılığıyla konuşma fırsatımız da olmuştu. Ortak alanın yapılması için birkaç aya daha ihtiyaç duyduğunu söylemişti. Bizim de bu süre zarfı içinde kendi ırklarımızı bu durum için ikna etmemiz gerekiyordu. Irkların liderlerinden aldığım raporlarda şimdilik bir sorun olmadığı görülüyordu ama ortak alana geçmeden kimse neler olacağını bilemezdi.

   Avcıların kampında olan Büyücülerden de haber alıyordum fakat onları gözlerimle görmeden rahat edemeyecek gibiydim. Calum uzun süre başının etini yememden dolayı çareyi bana hem Avcılar kampına hem de Ölümlüler kampına gidip kontrol edebileceğimizin sözünü vermekte bulmuştu. Birkaç gün içinde beni götüreceğini umuyordum.

"Seni özledim." Calum'ın sesini kulağımın hemen arkasından duyduğumda, irkilerek düşüncelerimin arasından sıyrıldım. Yatakta sırtüstü yatıp Calum'a döndüm.

"Joy doğduğundan beri biraz arka plana düştün, farkındayım. Bunun için özür dilerim." Calum hafifçe üzerime eğilirken omuz silkti.

"Telafi edebilirsin." Elimde olmadan gülümsedim.

"Nasıl olacakmış o?" Calum biraz daha bana yaklaşırken yeniden omuz silkti.

"Bilmiyorum ki," Uzanıp dudaklarını şakağıma bastırdı.

"Yapabileceğin çok şey var aslında," Şakağımdan sonra hafif dokunuşları elmacık kemiğimin üzerini buldu.

"Tabii, senden gelecek her şeye razıyım ama, şu an daha fazla razıyım," Dudakları dudaklarımın kenarına dokunduğunda kendimi daha fazla tutamadım ve kahkaha attım. Konuşurken gülmeyi kesmeye çalışıyordum.

"Neden lafı uzatmadan seninle sevişmek istiyorum demiyorsun?" Calum bir anda başını yüzümden kaldırıp bana baktı, ardından da homurdandı.

"97 yıllık bir hayat yaşamışsın ve beklenenin aksine, romantizm adına kendine hiçbir şey katmadan yaşamışsın." Ona gözlerimi devirdim ve omuzlarından tutarak onu üzerime doğru çektim.

"Çünkü hiç romantizm yaşayacak zamanım olmadı." Calum bacaklarıyla benimkileri açıp arasına bedenini bıraktığında üzerime ağırlığını tam olarak vermeden mırıldandı.

Advanced / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin