15

841 72 85
                                    

"Dostum, hadi ama!"

Bilincimi uyandıran şey duyduğum sesler oldu. Yüzüm yerdeki soğuk taşa yaslıydı ve emindim ki vücudumun çoğu yerini kaplayan çürüklerden yeni bir tanesi de orada oluşacaktı. Gözlerimi bile açamıyordum fakat kendimi hareket etmek için zorladım. Bedenimden alabildiğim tek cevap ise sadece birkaç parmağımı oynatabilmek olmuştu.

Berbat haldeydim.

"Bak, biraz daha zorlamaya devam edersen gidip başkanla konuşacağım." Seslerin nereden geldiğini bilmiyordum ama hücrenin içinden gelemeyecek kadar uzaktı. Belki, belki kapının önündelerdi ama benim beynim bunu algılamaktan oldukça uzaktı.

"Ben de iş o raddeye ulaşmasın diye seninle nazik bir şekilde konuşuyorum, adamım. Hadi şu siktiğimin kapısını aç ve içeri girmeme müsade et." Kapıdaki bağırışmanın ardından sesin sahibini daha yeni tanıyabilmiştim. James kapıda nöbet tutan Avcıyla tartışıyordu.

Nöbet tutan Avcının homurdandığını ve yeniden James'i geri çevirdiğini duydum. Bu James'in sabrını taşırmış olmalıydı çünkü birkaç saniye sonra bir çarpma sesi duydum. Ardından bir adamın acıyla inledi ve James yüksek sesle homurdandı. Bana sesleniyordu.

"Tatlım, eğer yapabiliyorsan şunun icabına bakabilir misin?" Gülmek istedim. Ben yerimden bile kıpırdayamıyordum, mahvolmuş hâldeydim.

"Ne saçmalıyor-" Gözlerimin yuvalarından kaydığı an, kapıdaki nöbetçinin nefesinin kesildiğini andı. Bedenen güçsüz düşüyor olabilirdim ama zihnim hâlâ en güvendiğim kozumdu.

Avcının gözlerinden her yeri görebiliyordum. Yerde oturmuş acıyan çenesini tutuyordu ve James üzerine eğilmiş gülerek Avcıya bakıyordu. Kontrolünü ele geçirdiğim Avcıyı yavaşça ayağa kaldırdım. James keyifle Avcıyı izlerken, Avcının cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açmasını sağladım. Avcı James ile beraber içeri girdiğinde, kapıyı kapatmakla uğraşırken James hemen hücreye atılmıştı. Avcının kapıyı kilitletip duvarın kenarında durmasını sağladığımda tüm duyu organlarını kilitledim ve onu orada bıraktım.

James hücrenin kapısını açar açmaz bana atıldı ve omuzlarımdan tutup beni yüzüstü çevirdi. Gözlerimi aralayıp ona baktım. Yüzü ifadesizdi ama endişe ettiğini biliyordum. Üzerime doğru eğildiğinde kaşları çatılıydı.

"Hey, iyi misin?" Yarı açık gözlerimi kapattım.

Bir de bunu soruyor musun?

Sesim beyninde çınladığında irkildiğini hâlâ omuzlarımda duran ellerinden anlamıştım. Gözlerimi açıp yeniden ona baktım. Yutkunduğunu ardından başını iki yana salladığını gördüm. Avcılar onları tanımayanlar için hissizdi. Ama ben ifadesiz yüzünden bile ne düşündüğünü anlayabilecek kadar tanıyordum artık onları.

"Konuşamadığına göre kötü durumda olmalısın." Dudaklarım belli belirsiz bir gülümsemeyle gerildi.

Aferin sana.

James başını salladı ve omuzlarımdan tamamen tutarak beni doğrulttu ve beni hiç zorlanmadan hücrenin kenarına çekip sırtımı duvara yasladı. Bedenim felç gibiydi. Kendi isteğimle tek bir uzvumu bile kıpırdatamıyordum. Sadece James'in hareket ettirdiği ölçüde hareket edebiliyordum.

"Neden bu kadar kötü durumdasın ki? Sağlık mührün çalışmıyor mu?" Hemen karşımda yere oturmuş dikkatle beni izliyordu. Gözlerim yorgunca kapanırken yeniden zihnine konuştum.

Mührün çalışması için hem enerjimin olması hem de zihnimin tamamen açık olması gerek. Şu an ikisine de sahip değilim.

Görmesem de James'in kıkırdadığını duydum.

Advanced / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin