11: unpredictable

2.1K 107 22
                                    

Saçlarımla oynandığını hissettiğimde gözlerimi aralamaya çalıştım. Ara sıra kulağıma değen parmakları beni gıdıklıyordu. Ancak bu gıdıklanmaya karşı tepki veremiyordum. Gözlerim adeta zamk ile yapıştırılmış gibiydi. Boğazımı temizlediğimde elleri durdu. "İyi misin?"
Gözlerim kapalıyken başımı salladım. "Gözlerimi açamıyorum, sanırım kör oldum."

Kıkırdamasını duydum. Bu kıkırdama, içten içe ona yürüyen tarafımın hoşuna gitti. "Gözlerin şişmiş," dediğinde yattığım yere -sanırım sarıldığım şey gövdesiydi- daha çok kıvrıldım. Parmakları saçlarıma geri döndü. "Özür dilerim," dedim gözlerimi yavaş yavaş da olsa aralayabildiğimde. "Saçmalama Alexa," dedi. Gözlerimi ovuşturdum. Calum bıkkın bir ifadeyle suratıma bakarken, "Seni direkt hedefi haline getirdim Calum. Hiç mi korkmuyorsun?" diye sordum.

Başını iki yana sallarken yataktan kalktı. Gövdesine yaslı olan başım yastığa düştüğünde ellerimi yatağa dayayıp kalktım. Odadan çıktıktan sonra mutfağa gittiğini kahve makinesinin sesinden anlamıştım. Biraz sürünerek de olsa yataktan kalktım. Peşinden gidip mutfağa girdiğimde kahve fincanlarını çıkarıyordu. Gidip bana dönük olan sırtına sarıldım.

"Özür dilerim."

Fincanları bırakıp bedenini bana çevirdi.

"Fazla özür diliyorsun," dedi ve gülümsedi, başımı ona çevirip gülümsemesine karşılık verdim. Saçlarımı yüzümden çekip omuzlarımın arkasına itti. Bedenime sarılı olan ellerinden biri yanağımı kavradığında bu hareketin ardından neyin geleceğinin farkındaydım. Gözleri, gözlerimden dudaklarıma kaydı. İstemsizce ben de aynı hareketi tekrarladım.

Ergenliğe yeni girmiş cinsellik diye aranan, vücutları delilercesine hormon salgılayan çocuklar gibi değildik. Toy değildik, birbirimizin amacının gayet farkındaydık. Yavaşça birbirine yaklaşan yüzlerimiz yine de tuhaf hissettiriyordu.
Sıcak nefesini yüzümde hissettiğimde kahve makinesinden gelen ses ani bir şekilde ayrılmamıza sebep oldu.

Tamam, bundan sonrası tuhaf olacaktı işte.

"Aa, süt ister misin?"

"Olabilir."

Niye suratım alev topuna dönmüş gibi hissediyordum?

Ellerimle yüzüme bastırıp koltuğun üstündeki montumun cebine ulaştım. Oldukça geniş olan ceplerde telefonumu aramaya başladığımda, Calum kahvemi sehpaya bırakıp koltuğa oturdu. Diğer cebi çevirip onu da karıştırdığımda elime geçen tek şey dudak kremi olmuştu. Kaşlarımı çatıp gözlerimi Calum'a çevirdim.

"Telefonum yok."

"Evde unutmuşsundur. Telaşla çıktın sonuçta, " dedi. Karşısına oturdum.

"Hayır, sıkıntı yanımda olmaması değil."
Calum kaşlarını çatıp bana baktığında konuşmaya devam ettim.

"Madison büyük ihtimalle eve geldiğinde beni evde bulmayı bekledi. Bulamayınca aradı. Ulaşamayınca da deliye döndü. Büyük ihtimalle şimdiye kadar herkesi aramıştır. Seni henüz aramamış olması-"

Calum'ın zil sesi duyulduğunda, "Yerinde olsam o kadar hızlı davranmazdım cici kız," dedi. Gülümsedim ve kahvemden içtim.

Acaba 1 milyar dolar istesem gökten yağar mıydı?

Calum aramayı cevaplandırıp hoparlöre aldı. Mads'in telaşlı sesi nefesi duyuldu. "Calum, günaydın. Alexa ile konuştun mu hiç?"
Calum elini saçlarından geçirdi. "Ne oldu ki?"

"Telefonu evde ve nerede olduğunu bilmiyorum-"

"Sakin ol Mads," dediğimde derin bir nefes aldığını duydum.
"Seni kaltak! Saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum, aramadığım kimse kalmadı."

"Bu konuyu sonra konuşsak Mads?" dedim ve kahvemden içtim.
"Sakin ol Madison, yeri belli en azından," dedi Calum.

"Sen dur Calum, bilmediğin şeyler var," dedi Madison. Calum ile göz göze geldik. "Biliyor Madison, hepsini değil ama çoğunu biliyor." Hepsini değil dediğimi duyunca kaşlarını çattı.

"Oh, o zaman eve gelince konuşuruz," dedi ve kapattı. Calum telefonu bırakırken bile göz temasımızı kesmedi. "Hepsini değil?"

"Detaylar falan, başka zaman anlatsam?" Suratımdaki ifadeyi görünce başını salladı. Dipte kalan kahveyi içtim ve fincanımı alıp kalktım. Fincanı tezgaha bıraktığımda, "Nereye?" dedi. Yanına geri dönüp montumu aldım. "Artık gitsem iyi olacak. Madison'ı sakinleştirmem uzun sürecek," dedim gülümseyerek. Fincanını yeniden sehpaya bırakıp kalktığında montumu giyip fermuarı çektim.

Kapıya doğru ilerlediğimde, peşimden geliyordu. Kapüşonumu kafama geçirip ona baktım. Az önce yaptığım gibi ona sarıldım. Kollarını bana dolayarak karşılık verdi. "Teşekkür ederim Calum, yanımda olduğun için."

"İkimizin de birbirimizden başka gidecek yeri yok biliyorsun değil mi?"

Fısıltısı yutkunmama sebep oldu. "Bu durumdan şikayetçi değilim."
Başını omzumdan çekip yüzlerimizin yeniden yaklaşmasını sağladı. Yeniden sıcak nefesini yüzümde hissettiğimde mırıldandım. "Sanırım, artık gitmem gerekiyor," dediğimde belimdeki eli sıklaştı. "Neyi bekliyorsun o zaman?"

"Seni," dediğimde yutkunduğunu duydum.
Kalın dudakları benimkilere değdiğinde vücuduma elektrik verilmiş gibi hissettim. Gözlerim kapanmıştı ve onun akışına kapılmıştım. Onu karşılıksız bırakacak değildim. Öpüşüne karşılık verirken parmaklarım saçlarına dolandı. Tanrım, bu doğru hissettiriyordu.

Fazlasıyla doğru hissettiriyordu.

Nefes almak için dudaklarımız ayrıldığında alnını alnıma dayadı. Klişe bir film sahnesinde gibiydik. Ama kesinlikle klişe hissettirmiyordu.
"Beklediğine değdi mi?"
Gülümsedim ve cevap vermeden ondan ayrıldım. Ayakkabılarımı giyip kapıyı açtığımda Calum kolunu duvara dayamış bana bakıyordu. Işığı açılan koridora çıktım. Yüzümdeki salak gülümsemeyle asansöre ilerlemeye başladım.

"Sorumum cevabını alamadım?"

Arkamı dönüp asansör tuşuna bastım. Asansör geldiğinde kapıyı açarken gülümsedim. Koridorda yalnızca ikimiz vardık.

"Seni beklemeye her zaman değer Calum."

Tepkisine bakmadan kendimi asansöre atıp zemin katın tuşuna bastım. Salakça kıkırdadığımda aynadaki sıfatımla göz göze geldim. Yanaklarım pespembe olmuştu.
Gülümsemeden duramıyordum. Dün geceki moduma göre bu sabahım fazla mutlu geçiyordu.

Asansör durduğunda kapıyı ittirip çıktım. Ardından sokağa açılan ağır kapıdan da geçip kendimi dışarı attım. Yüzümdeki salak gülüş hala sürüp giderken birinin bana seslendiğini duydum.

"Alexa?"

"Günaydın Lu," dedim omzuna vurup az ötedeki arabama doğru ilerlerken. Arabama geldiğimde bana hala şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Gülümseyip öpücük attıktan sonra arabama binip onu geride bıraktım.

hadi bakim çok eğlenücüük

genesis | hoodWo Geschichten leben. Entdecke jetzt