Bölüm 25 (Umursamak ya da Umursamamak)

9.3K 737 190
                                    

*Bölüm 25 (Umursamak ya da Umursamamak, İşte Bütün Mesele Bu.)

Egemen

Annem babamla olan evliliği hakkında bazen şöyle derdi, "Her yeni başlangıç, iyi başlamak zorunda değildir." Şu an, içinde bulunduğum bu saçma durumda, aklımın bir köşesinde yer edinmiş bu söz anlam kazanmaya başlamıştı. Kendime sağlayacağım yeni hayat düzeninde, başıma gelebilecek belki en doğru şey Asaf olabilecekken, tam karşımda tokalaşan bu ikili bunu da yerle bir etmişti.

Başta sadece Bora ile arkadaş olduklarını düşünsem de, sadece kısa bir süre sonra yanımızda biten Cenk ile de giriştikleri samimi karşılaşma merasimi her şeyin kötüye gideceğinin kısa bir özeti gibiydi. Henüz beni fark etmediklerinden mi yoksa sıra bana gelmediğinden mi bilmem herhangi bir tepki göstermemişlerdi.

Bakışlarımı onların üstüne sabitlememeye çalışıyordum. Bulunduğumuz yerde olay çıkartmak yapmak isteyeceğim son şeydi. Ellerimi önümde kavuştururken, olabildiğince gerginliğimi gizlemeye çalışıyordum. Bakışlarımı her yerde gezdirirken, kısa bir an onlara baktığımda bunu hiç yapmamayı diledim.

"Ooo Egemen?" Bora yüzüne yerleştirdiği iğneleyici sırıtışla bana bakarken kollarını iki yanına uzattı. "Sarılmayacak mısın kuzenine?" dedi. Asaf'a kısa bir bakış atıp, tekrar ona döndüm. Cenk'e bakmamaya çalışıyordum.

"Siz kuzen misiniz?" Sesindeki belirgin şaşkınlık ile bana dönen Asaf'a kafa salladım. "Adam ile Havva'dan ya.." dedim reddederek.

"Aaa kimliğinde soy isim olarak Eren yazıyor ama kuzen?" Daha önce ona karşı kullandığım repliği bana karşı kullanırken burun kıvırmadan edemedim. "Bi' havlama işitiyorum sana da geliyor mu?" Asaf'a dönüp sorduğumda anlamamış gibi ikimize bakıyordu.

Hiçbir şeyi gizlemek gibi bir niyetim olmadığı gibi bunu beceremezdim de zaten. Yarın öbürgün Bora ile kuzen olduğumuzu, anlaşamadığımızı ve hatta Cenk'i de öğrenecekti muhtemelen. Tüm bunları saklayıp da bir de bunun yüküyle uğraşamazdım zaten.

"Neler yapıyorsun?" diye kısık sesle ortaya yöneltilmiş soruyu duyduğumda kalbimin hızlanmasına küfür etmeden duramadım. "Zaten sen dursan hepimiz muradımıza ereceğiz gerizekalı." diye kalbime serzenişte bulunduğumda bir haftadan fazladır gözlerini göremediğim çocuğa döndüm.

"Çekiliş yapıyorum, hayatınızdan çekiliş." deyip gülümsediğimde, Asaf'ın elini belimde hissetmiştim. Cenk'in gözleri oraya kayarken, kaşlarımı çattım. Dahası Bora'dan çıkan basit bir "ooo" sesi beni germeye yetmişti.

"Biz bir randevuyu mu böldük?" dedi Bora Asaf'ı muhattap alarak. "Sen genel olarak bölücü bir terör örgütüsün Bora." Ortamdaki gerginliğin tavan yapması ve etraftaki bakışların git gide bize dönmesiyle boğazımı temizleyip, kendimi biraz daha sakinleştirmeye çalıştım.

"Bir problem mi var?" Asaf kulağıma doğru eğilip sessizce sorduğunda başımı sallamak ile yetindim. Anlayışla başını salladığında gitmek için hareketlenmiştik. Elini Bora'ya uzatırken diğer eli hâlâ belimdeydi ve rahatsız olmadan edemiyordum. Çünkü Cenk hâlâ bize bakıyordu. Hafif bir adımla elini ayırmasını sağladıktan sonra geriden vedalaşmalarını izledim. "Kardeşim biz gidelim, planımız vardı." dediğinde mutlu olmuştum.

"Haberdar et beni kuzen." diye Bora genişçe söylendiğinde etrafıma bakıp bu sefer kimsenin bizimle ilgilenmediğini görünce ona orta parmak çıkarmak ile yetindim. "Fazla agresif, dikkatli ol." Gülerken yanımızdan ayrıldıklarında henüz 10 dakika önce girdiğimiz kapıdan çıkışa yöneldim.

"Bora ve Cenk ile aranda ne var?"

"Çin seddi."

"Nasıl yani?"

"Sevmediğim ve umursamadığım insanlarla arama duvardan çok Çin Seddi örmeyi yeğliyorum."

Arabasını beklerken, aynı boyda olmamıza rağmen kafasını eğmiş beni izliyordu. "Umursamadığına emin miyiz?"

"Ne umursayacağım ben onları ya!" Gereksiz çıkışımın farkında olarak gözlerimi yumup iç geçirirken onun da hafifçe gülümsediğini gördüm. "Kesinlikle umurunda değiller." dediğinde kafamı salladım. "Dalga mı geçiyorsun?" gözlerimi gözlerine dikerken omuz silkip gelen arabaya doğru yürüdü. Yolcu koltuğunun kapısını açarken elini indirmesi için hafifçe ittirdim ve kendim tutup kapattım kapıyı. Ayrılıp diğer kapıya yöneldi.

"Neden aranız kötü?" dedi arabaya binerken.

"Bora aranın iyi olamayacağı biri."

"Ama o senin kuzenin."

"Ne olmuş yani?"

"Peki Cenk'e neden öyle dedin?" dediğinde bıkkınca iç geçirip kemerimi bağladım. "Bebeğim sen böyle her şeyi soracak mısın?" Kıkırdağında "Ama seni hiç tanımıyorum. Hayatında bir şeyler yolunda değil ve sürekli bunlar önümüze çıkıyor. Belki anlatırsan..." dediğinde doğru söylediğinin farkındaydım.

"Bunlar benim elimde olan şeyler değildi sadece. Bunu bilsen yeter." Bu dediğime bilmiş bir ses tonuyla cevap vermişti. "Herkes kendi geleceğinin mimarıdır." Anlamlandıramayarak kaşlarımı çatıp ona döndüm.

"Sözelciyim ben." Ana caddeye çıkarken "Her şeyi neden şakaya vuruyorsun?" dediğinde beni ne kadar darladığından bi' haberdi. "Durdur." dedim arabayı.

"Ne?" diyerek direttiğinde "Durdur işte." diye tekrarladım.

"Niye? Yanlış bir şey demedim." dediğinde bunun ben de farkındaydım. "Yürüyeceğim. Belki araba çarpar."

***

Bu hafta vize haftam ve Cuma günü bitiyor. Bu süreçte en fazla 2 bölüm atarım gibi. Bittiği gibi eski hızına döner muhtemelen. Bu arada 8k olmuşuz... Çok teşekkürler. Ben kimse okumaz derken, bunu görmek iyi hissettirdi.

Erkekler de Ağlar • boy×boyحيث تعيش القصص. اكتشف الآن