2. Bölüm

573 47 0
                                    

Yanımdan hızla geçen hemşireyle dikkatim dağılmıştı. Bağırışların tekrar başlamasıyla önüme dönüp çırpınmaya devam eden gence baktım. Doktor onu sakinleştirmeye çalışsa da pek bir işe yaramıyordu. Çıkan hemşire geri dönerken doktora elinde sakinleştirici olduğunu düşündüğüm iğneyi verdi.

Hastanın kolunu sabit tutup iğneyi yaparken hasta bağırışlarına devam ediyordu. Karşımdaki genci tanımasamda bağırışları beni hafifte olsa üzmüştü. Nasıl bir hastalığı olduğunu merak etmiştim. Acaba nasıl bir hikayesi vardı. Neler yaşamıştı da şu an bu haldeydi. Bağırışlar yavaşça azalırken, gencin çurpınışları da durmuştu. Muhtemelen sakinleştirici etkisini göstermeye başlıyordu.

Başını tekrar benim olduğum tarafa çevirip tam gözlerimin içine bakarken, göz kapakları yavaşça kapanmaya başlamıştı. En sonunda sakinleştirici tamamen etkisini gösterdiğinde, kollarından tutun adamlar tam arkalarındaki yatağa genci yavaş bir şekilde taşıyıp bıraktılar.

En sonunda etraf sessizleşirken doktor  "Cantekinin kriz geçirme sebebi nedir Derya hanım." Diyerek hemşireye döndü. Hemşire yada artık adını öğrendiğime göre Derya hanım da doktor beye dönüp "Efendim Cantekin beyin  ilaç saati gelmişti. Bende odasına ilaçlarını vermeye gitmiştim . Girdiğimde uyuyordu . Yavaşça yanına uyandırmak için giderken sayıkladığını duydum. Ben yapmadım diyordu . Kâbus gördüğünü düşünerek hafifçe dürtüp uyandırmaya çalıştım. Yerinden sıçrayarak uyanıp etrafına bakarken gözlerini  elimdeki tepsiye dikti. İlaç saatinin geldiğini söylediğimde muhtemelen gördü kâbusun etkisiyle içmiyeceğim diye bağırmaya başladı. Onu tutması için güvenlikçi çağırmaya gittim, döndüğümde daha da kötüydü . Sakinleşmeyeceğini anladığımda da size haber vermeye geldim" hızlı bir şekilde bütün olayı anlattı.

Nasıl bi rüya gördü de bu kadar etkilenip kriz geçirdi acaba diye merak etmeye başladım. Doktor bey arkasını dönüp bana bakarken "İlgileneceğin hastayla tanışmış sayılırsın Doruk. Bu hareketleri seni korkutmasın her zaman bu kadar hırçın değildir." tekrar hemşireye döndü "Şimdilik bırakın uyusun, uyanınca hemen bana haber verin." Hemşire sadece kafa salamakla yetinmişti.

Odadan çıkarken bana beni takip et der gibi bakıp yürümeye devam etti. Geldiğimiz koridorları şimdi daha sakin bir şekilde yürürken aklım hala içerdeki gençteydi. İstemsiz bir şekilde ufak bir üzüntü hissediyordum ona karşı belki de acıma tam bilmiyorum . Bağırışlarının öyle içten olmasından kaynaklı yada gözlerime beni kurtar der gibi bakması da içimdeki üzüntüye sebep olabilirdi.

Sonunda dokrorun odasına vardığımızda önce o ardından ben içeri girdim . Eliyle masanın önündeki koltukları işaret ederken oturmamı söyledi. Yavaş bir şekilde krem rengi koltuğa otururken bana döndü " Evet Doruk içerde de dediğim gibi az önceki genç benim ilgilendiğim hasta Cantekin Erkovan. Biraz üzücü bir hikayesi var . Benim hastam olduğu gibi bundan sonra artık senin de hastan sayılır. " 

Yavaşça ayağa kalkıp yandaki çekmeceyi açıp bir kaç tane dosya karıştırmaya başladı. Aradığını bulmuş olacak ki, çekmeceyi kapatıp yerine oturdu. Elindeki dosyayı bana uzatırken tekrar konuşmaya başladı " Bu Cantekin'in dosyası. Evine alıp bu dosyayı güzlece okuyup onun hakkındakileri iyice öğrenmeni istiyorum. Yarın dosyayı getirirsin. Daha ilk günden seni yormayacağım şimdi istersen gidebilirsin." Dediklerinden sonra dosyayı elimde tutarak yavaşça ayağa kaltım. " Size iyi günler Doktor bey izninizle." kapıya doğru ilerlemeye başladım.

Öksürük sesiyle doktorun bişey diyeceğini düşünüp arkama dönerken, doktor konuşmaya başladı " O zaman yarın saat 10'da burda olursun Doruk sana da iyi günler." Dediklerine hafifçe gülümseyip kapıyı açıp dışarı çıktım. Koridorda ilerlerken bu kısa sürede yaşadıklarımı düşünüyordum. İlk gün için fazla aksiyonlu geçmişti.

Dışarı adımlarken bunaltıcı sıcak hava tekrar etrafımı sarmıştı . Oysa içerisi ne kadar da serinde. Güneş terlememe sebep olurken en yakındaki durağa doğru ilerlemeye başladım. Yolda ilerlerken aynı zamanda sessize aldığım telefonumu da cebimden çıkarıp bildirimlere baktım. 3 cevapsız arama birde mesaj vardı . Ne tesadüf ki hepsi de Alperen'den di. Oysa ki ben bu çocuğa bugün stajımın başladığını ve hastaneye gideceğimi söylediğimi gayet net hatırlıyorum . Her zamanki Alperen yine muhtemelen ben bunları anlatırken başka bir şeye dalmış benim söylediklerimi duymuş gibi davranmıştır . Ya sabır diyerek aramalardan Alpereni aradım.

Bir kaç çalıştan sonra telefonunu açmıştı. " Abi nerdesin ya arkadaşlarla kafeye gideceğiz ama Doruk beyden haber yok " diye söylenmeye başladı daha telefonu açar açmaz " Eğer ben sana anlatırken beni dinleseydin bu gün stajımın başladığını ve hastanede olacağımı bilirdin Alperen." Hafif bir duraksarken muhtemelen ne zaman anlatığımı düşünüyordu . " Abi o bu gün müydü ya tamamen aklımdan çıkmış hem dinlememek ne alaka ben kardeşimin her dediğini dinliyorum ayıp ediyorsun." Dedi yalancı bir sitemle. Her zamanki gibi dinlemediğini kabullenmezken umursamadım. Hem Alperenin bu tavırlarına alışalı çok olmuştu. Dikkati çabuk dağılıyordu ve o an biri birşey anlatıyorsa da sadece dinliyormuş gibi davranıyordu. " Herneyse erken çıktım zaten geleyim yanınıza nerdeyseniz."

" Abi bende evden yeni çıkacağım nerdeysen söyle gelip alsın kardeşin seni bu sıcakta otobüsle gitme yazık sana yanımıza gelmeden önce kokudan fenalaşıp hastaneye kaldırılırsın" haklıydı yaz sıcağında insanlar deodorantın icadından haberleri yokmuş gibiydiler . " Valla çok iyi olur kardeşim beni büyük bir işkenceden kurtarırsın ben sana mesajla konum atarım . Ama acele et burda güneşten erimek üzereyim. " karşıdan bi onaylama nidası gelirken telefonu kapatıp mesajlardan Alperene tıkladım . Konumu atarken etrafta bekleyebileceğim bir gölge aradım yoksa bu sıcağın altında beklersem  Alperen gelene kadar buhar olup yok olurdum . İlerde bir ağaç görürken acele bir şekilde kendimi ağacın gölgesine attım. En azından güneş ışınlarından korunmuştum ama havanın bunaltıcı sıcağı hala devam ediyordu. Telefonumu çıkarıp Alpereni beklerken biraz sosyal medyada takıldım.

Yaklaşık 20 dakika sonra Alperen arabasıyla karşımda durdu. Acele bir şekilde kapıyı açıp içeri girdim . Klimadan soğuk hava gelirken rahat bir nefes aldım. Alperene dönüp " İyi ki acele et dedim abi beklerken sıcaktan öldüm resmen." Arkama yaslanıp serinliğin tadını çıkardım. " Ne yapayım abi ya anca gelebildim hem sen konumu attığında evden çıkmıştım " elimi  herneyse der gibi salayıp serinliğin getirdiği rahatlıkla gözlerimi kaptım . Alperende bunu farkedip bişey demeden arabayı çalıştırdı . İçeride radyodan gelen hafif müzik dışında başka bir ses yoktu. Bende bundan faydalanarak gözlerim kapalı anın keyfini çıkardım.

Eve girip kendimi koltuğa atarken  yorgunluğumu yeni yeni hissediyordum. Bizimkilerle kafeye gitmiştik. Orda kahve içip sohpet ederken , Alperenin ısrarlarına dayanamayıp sinemaya gittik. Çıktığımızda da hava kararmıştı zaten. Ordan da bir sahil turu derken baya yorulduğumu hissediyordum.

İçeri girdiğimde masaya bıraktığım dosya çarptı gözüme. Bu sabah ki hastanın dosyası. Sabahki olaylar tamamen aklımdan çıkmıştı. Tekrar hatırlarken merak duygum gittikçe artıyordu. Masaya doğru eğilip dosyayı elime alıp  ilk sayfayı açtım.
" Hasta: Cantekin Erkovan"
"Baba adı: Mehmet Erkovan"
"Anne adı: Yasemin Erkovan"
" Doğum yılı: 7 aralık 1998 "
" Kan grubu: A Rh +"
"Hastalık tehşisi: Çoklu Kişilik Bozukluğu"
İlk sayfayı okurken benden nerdeyse 3 yaş küçük olduğunu gördüm. Diğer sayfayı çevirip asıl merak ettiğim ,hayatımın tamamını eline alacak adamın hikayesini okumaya başladım.

Karanlığa Bir Işık Yak Where stories live. Discover now