26

2.8K 317 133
                                    

"Beni zorla işimden alıkoyup bilmediğimiz bir yere getiriyorsun ve hâlâ bana kaybolmadığımızı söylüyorsun."

Harry elindeki haritayı incelemeyi bırakıp Louis'ye ters ters baktı. "Kaybolmadık dediysem kaybolmamışızdır." diye homurdandı. Ardından bakışlarını hiçbir şey anlamadığı haritaya çevirdi.

"Kesinlikle." diye alayla söylendi Louis. Göz ucuyla Harry'nin iki saatir baktığı haritaya baktı. İncelediğinde ise kaşlarını çattı. "Harry bu ne haritası?"

"Kalacağımız yeri belirleyen bir harita."

Ama Louis cevaptan tatmin olmamıştı. Harry'nin elinden haritayı aldı ve çatık kaşları ile haritayı inceledi. "Harry, sen bu haritanın İngiltere'ye ait olduğuna emin misin?"

Harry de kaşlarını çattı. "Ne demek istiyorsun?"

Louis tek eliyle haritayı tutarken diğer eli ile uzun mavi bir çizgiyi gösterdi. "Sence İngiltere'de Amazon Nehri var mı?"

Harry hışımla Louis'nin elindeki haritayı aldı. Louis gülmeye başlarken Harry çatık kaşlarla ve şaşkın gözlerle haritaya bakıyordu. "Ama-"

"Sana Güney Amerika Kıtasının haritasını vermişler. Şimdi neden kaybolduğumuz belli oldu."

Harry haritayı buruşturdu. "Belliydi zaten." dedi kendi kendine. Rezil olmuş gibi hissediyordu ve rezil olmuştu da.

"Hey, onun yerine buradaki pansiyonlardan birinde kalabiliriz. Daha fazla yol almayalım."

"Pekâlâ," dedi Harry. "Sen nasıl istersen."

×××

Louis üstünü bile değiştirmeden kendini yatağa atınca huzurla gözlerini kapattı. Kaç saatir yoldalardı ve beli ağrımaya başlamıştı.

Harry elindeki çantaları gürültü ile yere bıraktı. "Rica ederim, ne demek. Çantaları senin taşımana gerek yok."

Louis bir gözünü açtı ve yana kayıp Harry'ye baktı. "Ben mi taşısaydım?"

"Nezaketen olsun sorabilirdin."

"İzin vermeyeceğini bildiğim için sormadım." diyerek kendini savundu Louis. Aslında doğruydu, Harry çantaları Louis'ye hayatta taşıtmazdı. Kendisi Alfaydı. Karizması çizilebilirdi.

Ama Louis ile uğraşmayı seviyordu.

"O zaman teşekkür et." dedi hafif sırıtarak. Louis ona bakmadan "Teşekkür ederim." dedi ama bu Harry için yeterli değildi. "Ben o kadar yük taşıyayım sen bana sadece küçük bir teşekkür mü et?"

Louis gözlerini devirdi. "250 kiloluk mermi taşımadın Harry. Alt tarafı birkaç çanta."

Harry göz ucuyla çantalara baktı. O kadar aceleye gelmişti ki Louis eline geçen ilk şeyin (sırt çantasıydı) içine birkaç eşyasını koymuştu. Harry de Louis gibi yapıp sırt çantasına koymuştu.

"Olmaz." dedi ve ceketini çıkartıp kendi yatağına attı. Yatakları ayrıydı. "Düzgün bir karşılık istiyorum."

Louis oflayarak yatağında doğruldu. Yüzünde bezmiş bir ifade vardı. "Ne istiyorsun?"

Harry artık sırıtmasını gizlemiyordu. "Bilmem, sence ne istemeliyim?"

Louis'nin yüzünde küçük bir sırıtma belirdi. Harry'nin kendisine olan ilgisinin elbette farkındaydı ama o izin vermediği sürece kendisine dokunulmayacağını da biliyordu. Galiba bazı konularda ilk adımı kendisinin atması gerekirdi.

Ayağa kalktı ve ceketini çıkartıp Harry gibi yatağa attı. "Ben ne istersem onu isteyebilirsin."

Uh, işte bu Harry'nin beklediği bir cevap değildi. Louis'nin söyleyiş tarzında bile o imâyı anlamıştı ve siktir, bu gerçek olacak mıydı?

Louis, Harry'nin önünde durdu. Kirpiklerine değen saçlarını tek hamleyle geriye itti. Mavi gözleri artık daha belirgindi. Parmak uçlarını Harry'nin parmak uçlarına bastırdı ve kendini yükseltti. Odada sadece kendileri olmalarına rağmen fısıldadı. "Teşekkür ederim Alfa." dedi ve Harry'nin dudakları üstüne küçük bir buse kondurup hemen geri çekildi.

Hızla banyoya kaçarken kapıyı kapatmadan önce "Ben duşa giriyorum, çıktığımda burada olma." deyip orada şaşkın bir Harry bıraktığını bilerek duşa girdi.

Genius // Larry StylinsonWhere stories live. Discover now