Sıla ve diğerleri güldüğünde başımı yastığa biraz daha bastırdım. Uykum vardı ama bir türlü ısınamıyordum.

"Ne yapıyorsun mutfakta?" Bu kez konuşan Mert'ti.

Bir şeyler daha söylediklerinde kapıda sırtımı dönecek şekilde yatakta kaydım. Henüz saat çok erkendi, diğerlerinin uyumayacaklarından emindim ama benim uyumam lazımdı.

Kapı tekrar açıldığında adımların yaklaştığını gördüm.

"Neden üzerini giymedin?"

Bornoza yeterince sarılmıştım ve kalkıp üzerimi değiştirecek gücüm yoktu. Sessiz kaldığımda benim tarafıma geçip yatağın kenarına oturdu. Dizinin üzerine tepsiyi bıraktığında çorba getirdiğini gördüm.

"Üşüdün," dedi kaşığı domates çorbasının içine batırdığında. "Biraz iç, hasta olacaksın yoksa."

İstemiyordum. Uyumak istiyordum. Gidebilirdi.

"Kalk hadi," dediğinde tekrar çorbanın içinde hareket ettirdiği ellerine baktım.

Ellerimi yatağa bastırıp doğruldum, sırtımı yasladığımda kucağındaki tepsiyi alıp öne doğru uzattığım bacaklarımın üzerine yerleştirdim.

Kaşığı tuttuğumda hala üzerimde olan bakışlarına döndüm.

"Tamam, yiyorum işte sen gidebilirsin."

"Ye hadi," dedi.

Çorbayı içmeye başladığımda yataktan kalkıp sağ taraftaki duvarı boydan boya kapatan dolaba ilerledi. Dolabı açıp içinde bir şey aramasını izlerken çorbayı içmeye devam ettim. Kırmızı pamuklu bir sweat çıkarttığında çorbadan bir kaşık daha aldım, siyah bir eşofman bulup kapağı kapattı. Elindekileri yatağın üzerine bırakıp çekmeden çorap çıkarttı.

Çorbanın yarısını içmiştim bile, daha fazlasına gerek yoktu. Tepsiyi komodine bıraktığımda kıyafetleri tekrar eline almıştı, yatağın kenarından dolaşarak karşımda durdu.

Kaşlarımı kaldırdığımda sesli bir şekilde nefes verdi.

"Giy bunları," dedi sakin bir sesle.

Elindekileri yanıma bırakıp banyoya ilerledi. Eşofmanı bacaklarımdan geçirmeden önce ayaklarımı yataktan sarkıttım. Sweati üzerime geçirip içeride kalan saçlarımı sırtıma attım. Artık beni rahat bırakırdı herhalde.

Bornozu gelişi güzel katlayıp yatağın ucuna fırlattım. Yorganın üzerinden kalkıp içine girdim. Banyodan çıktığında bana doğru ilerleyip yatağın üzerinde duran çorabı aldı. Kenara oturup üzerime örtmeye çalıştığım yorganı tekrar açtı.

"Üşüyorum," dedim yorganı çekiştirirken.

"Saçlarını kurutmadın çünkü." Sağ ayağımın bileği tutarak kucağına çekti. Çorabı ayağıma giydirdiğinde kollarımı göğsümde bağladım. Kucağındaki ayağımı olduğu yerde bırakıp diğer bileğimi tutup yanına çekti. Diğer teki de sol ayağıma giydirdiğinde elini bileklerimin üzerine bıraktı.

Parmakları bileklerimde gezinirken dudaklarımı kemirdim. Kendime verdiğim hakkı aşmamıştım. Bir nefeslik durmuştum sadece, bir nefeslik sarılmıştım. Sonra buraya geri dönmüştük. Bakışlarını ayaklarımdan kaldırıp gözlerime çevirdiğinde dudaklarımı serbest bıraktım.

Gözleri gözlerimden dudaklarıma indiğinde yerinden kalktı. Ayaklarımı yorganın altına yerleştirip üzerimi örttü. Tepsinin kenarında duran kurutma makinesini aldığında hala fişte olmasından faydalanarak çalıştırdı.

İLKYAZWhere stories live. Discover now