4.0

44.1K 4.9K 571
                                    

Eminem & Rihanna - Love The Way You Lie

Ertesi sabah gözlerimi araladığımda üzerimdeki battaniyenin omuzlarımdan kaymasıyla kaşlarımı çattım ve ellerimi gözlerime götürerek ovuşturdum. ''Sinan?'' diye mırıldandım bir ses duymak isterken. Daha doğrusu onun sesini işitmek istiyordum.

Nerede olduğumu anlamam için kafamı kaldırdım. Sanırım Sinan'ın odasındaydım. Çalışma masasının üzerinde bir bilgisayar, dolabın kapağında Fenerbahçe posterleri vardı. Şu anda onu yatağındaydım.

Peki o neredeydi?

Yattığım yerden doğruldum ve ayaklanarak odadan çıktım. Beni bekleyen uzun ve karanlık koridoru geride bırakırken, ''Sinan neredesin?'' diye sordum. Salona ve mutfağa baktım fakat onu göremedim. Evde olduğunu umuyordum.

Ta ki dış kapı açılana kadar.

Sinan sakince içeri girerken ona şaşkınca baktım. ''Neredeydin?'' diye sordum bir kez daha. Anahtarı kapının kilidinden çıkarıp kapıyı kapattı. ''Uyanmışsın,'' dedi yüzüme bakarak. ''Ne zaman?''

''Az önce uyandım. Sen nereden geliyorsun?''

''Biraz yürüdüm.''

''Ne kadar biraz?''

''Bilmiyorum,'' dedi salona yürürken. Onu takip ettim. ''Zaten gece hiç uyuyamadım ki. Bir saat bile uyumadım. Sen uyuduktan sonra da seni odama götürdüm. Sonra öyle işte...''

''Keşke beni de uyandırsaydın,'' dedim yüzüne mahcup bir şekilde bakarken. ''Ben de beklerdim seninle, yürürdüm de.''

''Zaten tüm gün boyunca yoruldun sen de,'' diye mırıldandı koltuğa oturup derin bir nefes alıp verirken. Soluğunun kesildiğini hissetmiştim bir an. Bu ürkütmüştü.

''Sorun değil ki,'' dedim karşısındaki yerimi alırken. Konuşmadı ve ellerini ensesine götürerek derince bir iç çekip ofladı. Doluydu, dopdolu bir acı vardı içinde. Nasıl atılır, nasıl kurtulur bundan bilmiyordu. Çaresizdik ve vakte ihtiyacımız vardı. En çok da onun.

''Okula gitmeyecek misin?'' diye sordu.

''Hayır tabii ki,'' dedim çabucak. ''Bu haldeyken bir de okulu mu düşüneceğim gözünü sevdiğim?''

''Sınav yok muydu bugün? Beni boş ver, bu saatten sonra hiçbir şey umurumda değil senden başka ama senin için aynısını istemiyorum.''

''Sinan sınava girsem ne olacak ki?'' dedim buruk bir biçimde gülümserken. ''Asıl sen boş ver.''

Kabullendi. Çünkü kabullenmekten başka çaremiz yoktu. O bu durumdayken aptal gibi koşa koşa sınavlara mı girecektim? Üstelik ben de pek iyi sayılmazdım.

Aramızda birkaç dakika rahatsız edici bir sakinlik sürerken Sinan, ''Öğleden sonra defnedilecek,'' diye konuştu. Sesine batan, sesinde dağılan cam kırıkları her yeri kanatmaya başladı. ''Orada olmalıyım. Zaten sadece ben varım. Belki birkaç vefalı dostu da vardır. Tabii ya, Seyfi Abi vardı. Onunla konuştum bu sabah. O gelecek.''

''Ben de senin yanında olurum.''

Karşılık vermedi. Başını geriye yasladı ve gözlerini tavana dikerek düşünmeye başladı. Aslında bir şey düşünüp düşünmediğinden bile emin değildim. Sadece bakıyordu. Umarım baktığı yerde kötü izler yoktu.

Az sonra televizyonun kenarında duran telefonum çalmaya başladı. Nerede olduğunu çalmasıyla öğrenmiştim. Odanın içinde huzursuzluk oluştururken doğruldum ve kalkıp baktım.

BİR SEPET BAHARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin