3.8

46.9K 5.3K 1.2K
                                    

Sara Farell - Faded

Ne ara ne olmuştu bilmiyorum ama biz kendimizi bir hastanede bulmuştuk. Sinan'a bir telefon gelmiş ve onunla hiç sorgusuz sualsiz bir şekilde okuldan ayrılmıştık.

Babası kaza yapmıştı. Şu an ameliyattaydı.

Biz de ameliyathanenin önünde bekliyorduk.

Sinan o kadar çaresizdi ki, gözlerine bakmaya korkuyordum. O kadar ürkekti duruşu ellerimi uzatamıyordum bile. Ağlamıyordu ama ağlasa daha az canı yanardı. Suretinde boş bir tablo bomboş bir hissizlik vardı ama hiçbir boşluk bu kadar dolu hissettiremezdi.

''Sinan,'' diye baktım gözlerine. Ayaktaydı, ayaktaydım. Omzunu ameliyathanenin kapısına yaslamış öylece bekliyordu. ''Sinan baban iyi olacak biliyorsun değil mi?'' diye sordum. Ona ne iyi gelir, ne söylersem iyi gelir bilmiyordum, bilsem bile ne söylersem söyleyeyim iyi geleceğini sanmıyordum.

Ben ağlıyordum ama o, gözyaşlarımı görüp de kızmasın, üzülmesin diye bunu saklıyordum fakat bu o kadar zordu ki... Becerebildiğimden bile emin değildim.

''Sinan lütfen yapma böyle,'' dedim titreyen sesimle.

''Babamı da kaybedersem nasıl yaşayacağım?'' diye sordu buz gibi ama yüreğimi yakan bir sesle. Kafamı öne eğdim ve dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum. Devam etti. ''Onu da kaybedersem nasıl nefes alacağım?''

''Deme öyle,'' diye yakındım kısık sesimle. ''Baban iyi olacak biliyorsun. O seni bırakmaz.''

''Ben hiçbir şey bilmiyorum,'' diye kafasını salladı belli belirsiz. Yere bakıyordu. Ellerimi koluna değeceğim sıra hızla kendini geri çekti ve hastanenin duvarını yumrukladı. ''Lan niye kimse bir şey demiyor bana? Kaç saattir içeride babam, niye kimse çıkıp iyi demiyor, niye?!''

''Sinan,'' diye ağlamaya başladım çaresizce. Yine o anlardan birini yaşıyordu. Elini hiç acımadan hastanenin duvarlarına vurmaya devam ederken korksam bile onu kendime çekmeye çalıştım. ''Yapma.'' Eli acıyordu, hissediyordum. ''Sinan lütfen yapma.''

Alnını duvara yasladı ve derin derin nefesler almaya başladı. Yanında durdum, ellerimi saçlarına götürdüm. Ağlıyordum ve artık bunu saklayacak gücüm olmadığını biliyordum. Elleri titriyordu, kalbini düşünemiyordum bile.

''Mine,'' diye fısıldadı.

''Efendim?''

''Babamı da kaybedersem ölürüm ben.''

''Şş,'' diye sarıldım boynuna. ''O ölmeyecek tamam mı? İnan bana ölmeyecek o.''

Sarıldık. Yüzümü boynuna gömdüm. Kolları beni sımsıkı çevrelerken iç çektiğini duydum. Kahroldum. ''Ama kimse bana bir şey söylemiyor ki...'' diye mırıldandı boğuk boğuk sesini işitirken. ''Kimse çıkıp 'baban çok iyi Sinan' demiyor.''

''Diyecekler.''

''Üç saattir bu haberi bekliyorum, ne zaman diyecekler?''

''Bilmiyorum,'' diye konuştum gözlerimi sıkıca kapatıp, burnumu çekerken. Ben hayatımda bu kadar kötü hissetmemiştim. Ben hiç kimseyi böyle bir korku içinde, kollarımın arasında görmemiştim. Öyle bir arafta kalmıştı ki, ne gülebiliyor ne de ağlayabiliyordu. Çaresizlik... Acının kardeşi olmuştu.

''Ama o iyi haber gelecek,'' dedim gücümü toplayarak. ''Bunu biliyorum.''

Bir şey demedi ve bana sarılmaya devam etti. O sırada ameliyathanenin kapısı açıldı ve biz hızla birbirimizden ayrıldık.

BİR SEPET BAHARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin