old memories

9.7K 659 209
                                    

"Sana anlatmam gereken şeyler var, Jungkook."

Titriyordum. Küçük ama güçlü olan elleri belimin ili yanında beni tutuyordu. Masasının üzerinde oturuyordum ve o açılmış bacaklarımın arasında duruyordu. Gözleri gözlerime istekle bakıyordu, sanki anlatacağı şeylere inanmamı istiyormuş gibi.

"Anlat hyung, dinliyorum." derken elimle ensesindeki kısa saçları okşuyordum. Kokusu çok ferahlatıcıydı.

"Sana delice aşığım Jungkook. Ve sen yıllarca bunu bilmeyerek yaşadın."

Ne?

Bir dakika, şu an pek algılayamıyordum ve bunda hem kulağıma güzel sesiyle fısıldaması hem de yaptığı itiraf vardı. İnanmıyordum buna.

"Ne demek istiyorsun hyung? Haha, Yaptığın şaka komik değil." gülüyordum onunda gülmesini beklerken ama gülmüyordu. Ciddi ciddi bakıyordu suratıma.

"Jungkook bak, anlatacaklarımı iyi dinle tamam mı? Sonunda benden korkmanı istemiyorum." derken saçlarımı kulağımın arkasına itmişti. Offf, heyecandan çişim gelmişti ama!

"Biz daha küçükken, üçümüz gerçekten çok yakındık. Jihoon, sen ve ben. Hatta sen, beni Jihoon'dan kıskanırdın. Jimin hyung, ona sarılma, bana sarıl diye ağlardın. Sen, çok sevimliydin Jungkook. O anları hatırlamamanı anlayamıyorum, biz birbirimizi çok seviyorduk. Neyse, üçümüz neredeyse her gün birlikteydik ve ben sana bağımlı hale gelmiştim resmen. Daha sonra ailem, hiç olmayacak bir anda beni yurt dışına yollamaya karar verdi. Sana olan zaafımı biliyorlardı. Ayrıca benden beklentileri vardı ama ben sadece sen ve Jihoon ile vakit geçiriyordum. Buna izin vermediler, karşı çıktım ama düzelmem  gerektiğini söyleyerek beni hiçe saydılar. Tokat attılar Jungkook, gitmek istemedim ama dövdüler beni. Hem de neden biliyor musun?"

Ağlıyordum.

Ben böyle durumlarda asla kendimi tutamazdım, Jimin hyung duygusuz kalmış gibi görünmeye çalışıyordu ama gözlerinin arkasındaki acıyı görebiliyordum.

Titreyen sesimle sordum. Elleri hala belimi okşuyordu.

"N-neden hyung?"

Acıyla gülümsedi.

"Benim sana karşı sapıkça hisler beslediğimi düşündüler. Benim, pedofili olduğumu ve hasta olduğumu düşündüler. Düşünsene Jungkook, ben seni gözümden sakınırken, koşarken düşme diye gözümü ayırmazken benim sana sapıkça yaklaştığımı düşündüler. O kadar homofobik ve körlerdi ki, o zamanlar seni kardeşim gibi sevdiğimi anlayamadılar. Onlar yüzünden Jihoon'dan bile uzaklaştım. Ya ona da öyle yaklaştığımı düşünürlerse? diye. Bu yüzden Jihoon bana her yaklaşmaya çalıştığında istemsizce uzak durdum yıllarca. Ailem beni, yok yere mahvetti Jungkook. Her şeyimi aldı benden."

Neler diyordu Jimin hyung böyle? Duyduğu şeylere inanmak istemiyordum, Jihoon'un ailesinin aslında böyle insanlar olduklarına inanmak istemiyordum. Nasıl yaparlardı böyle bir acımasızlığı? Nasıl bu kadar kötü olabilirlerdi?

Bir şey demek istedim ama diyemedim sadece hıçkırıyordum. Kafam hyungun omuzlarına düşmüştü, onun benden güç alması gerekirken ben ona yaslanıyordum. Böyle bir şeyi aklım hala almıyordu. Hyung yıllarca tek başına yaşamak zorunda kalmıştı, kim bilir nelerle karşılaşmak zorunda kalmıştı oralarda.. Ailesinin ona yaptığı, çok acımasızcaydı. Homofobik olmalarını geçtim, hiç kimse iç yüzünü bilmediği olaylarda kendi başına buyruk davranmalıydı. Jimin hyung yok yere yıllarca acı çektirmişlerdi, hemde gerçek olmayan bir şey yüzünden. O zamanlar daha küçük olan Jimin hyung, ailesi yüzünden kardeşinden bile çekinerek büyümüştü. Geçmişte olanlar, muhtemelen onda büyük bir travmaya da sebep olmuştu.

"Ailenden nefret ettim hyung, onlar çok, çok kötü insanlarmış meğer. Bunca yıl onların iyiliklerini kabul ettim birde.. Tanrım. Affet beni hyung."

Artık akmayı bırakmış göz yaşlarım kendini yenilemeden ellerini yanaklarıma koyarak engelledi onları. Beni iyileştiriyordu, ruhuma iyi geliyordu.

Peki ben ona iyi gelebiliyor muydum?

"Bu zamana kadar, hep seni düşündüm Jungkook. Beni unutacağını tahmin etmemiştim, aslında Kore'ye döndüğüm gibi sana gelecektim ama Jihoon senin beni hatırlamadığını söyleyince çok.. üzgün hissettim. Karşına çıkıp her şeyi anlatmak istedim ama beni nerdeyse hiç tanımayan birine bunu yapamazdım."

"Ben-ben üzünüm hyung.."

"Şşh, geçti artık. Yanımdasın, yanındayım. Çok özledim seni biliyor musun," burnunu boynuma sürttü ve derince soludu.

"O zamanlar bebek gibi kokardın, hala öyle kokuyorsun. O zamanlar bebek kadar küçüktün, şimdi ise benim bebeğimsin."

Kalbim sıkışıyordu. Ellerim titriyordu ve terlemişlerdi. Kafasını boynumdan uzaklaştırıp, gözlerine baktım ve günlerdir sormak istediğim şeyi ona sordum.

"Benden hoşlanıyor musun hyung?"

Bana 'ne?' der gibi baktı bir süre. Yanlış bir şey mi demiştim?

Daha sonra kafasını omzuma gömerek kahkaha atmaya başladı.

"Jungkook, gerçekten çok komik bir çocuksun. Bebeğim, az önce sana aşk itirafı yaptım. Hatta, dün gece altımdaydın. Sence senden hoşlanmıyor muyum?"

Of, haklı olabilirdi ama ben nereden anlayacaktım? O gizemli birisiydi sonuçta.

"Yani beni seviyorsun? Ne zamandan beri?"

Düşünür gibi gözlerini tavana dikti. Elleri belimi okşama işine geri dönmüştü.

"Hmm, tam olarak emin değilim. Sen benim hep aklımdaydın. Hep seni düşünüyordum, ama bu hislerimin büyüdükçe değiştiğini hissettim. Jihoon'dan senin sürekli fotoğraflarını istiyordum. Çok güzel büyüdün ama ben bunları sadece fotoğraflardan görebildim. Bu kalbimde hep bir acı olarak kalacak, ama her şeye rağmen şu an buradayım. Seninleyim, birlikteyiz. Eğer birlikteysek, her şeye göğüs gerebilirim."

Cümlelerinin arasında boynuma hafif hafif öpücükler konduruyordu. Dün geceden sonra  benimle şu an böyle duybusalca konuşması içimi titretmişti. Jimin hyung, göründüğü kadar soğuk biri değildi. Aksine, içinde, küçükken yaşayamadığı güzel anılarının acısı olarak kalan büyük bir özlemi vardı.

"Hyung, şu an sana karşı tam olarak neler hissettiğimi bilmiyorum. Ama.."

 

Yüzüme küçük bir çocuk gibi masumca bakan gözlerine bakarak gülümsedim.

"Eğer bana arkadaşça sevmek ve aşık olmak  arasında bir seçenek sunsaydın, cevabım kesinlikle aşık olmak olurdu."

**

hadi yine iyisiniz































friend's hyung ࿐ jikookWhere stories live. Discover now