15.Bölüm

2.5K 181 21
                                    

15.Bölüm

Bugün keyfim yerinde değildi.Yataktan dışarı çıkmak,ayağımı dışarı uzakmak istemiyordum.Kırgındım bu hayata.Beni neden böyle bir durumla sınadı diye,kırgındım.

Yol boyunca çıtımı çıkarmadım.Rüzgar yüzümü okşuyor,saçlarımı tarıyordu.Sanki gideceğim yöne doğru bana destek olmak istermişçesine benimle anı yönde esiyordu.Yanımdaki bedenin elini bir dakika bile bırakmadım.Bırakıp gitmesinden,kaçmasından korktum.Yürürken dönüp yüzüne baktım.Bana destek olmak istermiş gibi,durumu anlamış gibi bana gülümseyerek bakıyordu.

Demir kapının önüne geldiğimizde ikimizde durduk.Bu işi son kez gerçekleştirmeliydim.Başka zaman yapamazdım,yapmayacaktım.Bu sondu…

Elimi demir kapıya uzattım ve kapı kulakları tırmalayan büyük bir gıcırtıyla açıldı.Kapıdan içeri adımımızı atıp çimlerin üzerine basa basa yürüdük.Demir kapı arkamızdan büyük bir gürültüyle kapanınca ikimizde korktuk.Dün gece yağmur yağmıştı.Yağmur sonrası toprak kokusu vardı etrafta.Severdim ben de herkes gibi bu kokuyu.Neden severdik peki bunu?Belki de sevdiklerimizi içinde barındırıp,onları koruduğu içindir.Kim bilir?

Yanlarından geçtiğimiz isim yazılı taşlara bakıp bulmaya çalıştım onu.Çam ağacının yanında olan mezarını gördüğüm zaman hafifçe tebessüm ederek yaklaştım.Taşta yazan yazıyı okudum.Doğum tarihi 13 Kasım 1989.Ölüm tarihi 12 Kasım 2014.Bugün tam üç yıl olmuştu.Elimdeki çiçek buketini bedenini saklayan toprak yığınının üzerine bıraktım.

“Meraba”dedim hafifçe tebessüm ederek.

“Seni özledim.”Gözümden düşen bir damla yaşın yüzümü ıslatmasına izin verdim.Kalbime saplanan bıçaklardan kurtulamıyordum.Boğazımda biriken yumrular asla yokolmuyordu.

Söylenecek pek bir şey yoktu aslında.Burada olmak beni yeterince üzüyordu.Hem gelmek istiyordum,hem de gelince hissettiğim duygulardan nefret ediyordum.Yanımdaki bedenin elini tuttum tekrardan.

“Hadi.”dedim.”Gidelim.”

Gitmeden evvel son bir kez arkamı dönüp baktım toprak yığınının altındaki bedeni görürmüşçesine.Ve son kez söyledim bu kelimeyi.

“Hoşça kal.”

Günümüz.

Sehun

Meleğimin sesini duyduğumdan beri içinde bulunduğum durumu tarif etmem mümkün değildi.Canım yanıyordu.Canım çok fazla yanıyordu.Onu o adamın elinden kurtaramıyordum.Bana uzattığı eli tutamıyor,onu bulunduğu delikten çekip çıkaramıyordum.Lanet olsun.

Sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu.Benden yardım dileyişi aklımdan çıkmıyordu.Nerede olduğuna dair en ufak bir bilgim olması durumda kimse beni durduramazdı.Biliyordum.Bir dakika bile beklemezdim.Asla.O benim canımdı,kalbimdi,ruhumdu.O benden büyük olmasına rağmen benim ufak bebeğimdi.Korunmaya muhtaç,saf bir melekti.Onu yanımdan bir dakika olsun ayırmamam gerektiğini bilseydim asla başına bunlar gelmeyecekti.Asla o adamın eline düşmeyecek,ağlamayacaktı.Tanrım benimle konuşurken duyduğum hıçkırıkları kalbimi milyonlarca parçaya bölmüştü sanki.Kalbimin her bir noktasına bıçaklar saplanıyor,bedenimin üzerine kızgın yağlar dökülüyor gibiydi.Ona elini sürmüş müydü?Ona vurmuş muydu o aşağılık herif?Tanrı şahidimdir ki onu gördüğüm an asla elimden kurtulamayacaktı.Asla onu yaşatmayacaktım.

Oturduğum yerden kalkıp masanın üzerinde duran telefona uzandım.Rehberden arayacağım kişiyi bulup kulağıma götürdüm telefonu.

“Alo.”

“Chanyeol.”

“Sehun.Nasılsın dostum?”

“İyi değilim Chanyeol.O yaşıyor.Meleğim yaşıyor.”

WHİSPER Where stories live. Discover now