BÖLÜM 34

1 0 0
                                    

34 : Başınıza gelen terslikleri, talihsizlikleri nasıl değerlendirirsiniz? Bu duruma düşmüş birilerine teselli vermek için nasıl bir yol ilersiniz? Bu tür durumlarda size nasıl davranılması hoşunuza gider?

Sabah erkenden 05.30 gibi kalkmıştı. Hemen hazırlanıp odadan çıktı. Hava henüz tam aydınlanmamıştı. Hızlı adımlarla limana doğru yürüdü. Zamanından evvel limanda olmak için bazı yerlerde, hafiften koşturuyordu. Ömründe ilk defa bir balık avına katılacaktı. Kıyıda küçük bir botun başında 3 kişiyi gördü. Biraz daha hızlı adımlarla onlara yaklaştı. Selamlayıp yanlarına vardı. Önce Uğur'un elini sıktı, sonra sırayla diğerlerini. "Hayırdır, Uğur Bey bu son dakika sürprizi de nereden çıktı böyle?" "Bu fırsat son dakikada ortaya çıktı. Senin böyle ömür boyu unutamayacağın bir tecrübeyi kaçırmana gönlüm razı olmadı. Bu arkadaşım Hüseyin. Kendisi burada mobilyacılık yapıyor ama tam bir olta balıkçılığı ustası. Bu işlerin kompetanı sayılır. Bu da yurt dışından bir misafirimiz, Mesut Bey. Kendisi de senin gibi yeni şeyleri keşfetmekten büyük zevk duyan birisi. Asıl mesleği de öğretmenlik." "Arkadaşları bilemem ama ben ömrümde hiç balık tutmadım. Ne olacak?" "Hiç önemli değil ben bunu Hüseyin'e söyledim. Onların ne kadar büyük bir balık avcısı olduklarını kendilerine keşfettiririz, dedi." Taner, Hüseyin'e dönerek, "Hüseyin, beni tanımadan bunu bu kadar nasıl rahat söyleyebiliyorsun?" "Az sonra görürsünüz! Bu konuda bana güvenebilirsin. Siz bir ilk değilsiniz. Rahat olun! Sadece dediklerimi yapın yeter! Hadi fazla gecikmeyelim. Çünkü bu işte zamanlama çok önemli. Hadi bizim emektar takaya atlayın!" Taka dediği oldukça küçük, fiberglastan, motorlu bir balıkçı teknesiydi. Dikkatlice tekneye binip oturdular. Dört kişi binince, aralarında sadece yarım metrelik bir mesafe kalmıştı. Ortada da tuttuğu balıkları koymak için büyük iki kova vardı. Teknenin arka tarafında 30 cm uzunluğunda ince bir boru gibi dümenle, elle yönlendirilen bir motor vardı. İplikle çalışan motoru Hüseyin 3-5 denemeden sonra çalıştırmayı başarmıştı. Tekneyi Hüseyin yönetiyordu.

Tekne, yavaş yavaş kıyıdan uzaklaşmaya başlamış balık avlak yerine doğru yönelmişti. Motorun sesinden dolayı kendi aralarında konuşurken biraz bağırmaları gerekiyordu. Taner, Uğur'a Kaş'ta yaşayan halkın yaptıkları balık avlama yöntemlerini sordu. "Biz daha çok kargıyla balık avlarız. Hemen çoğu Kaşlının evinde 8-10 metre uzunluğunda sazlıklardan kesilen kargılar vardır. Ucuna misina bağlarız. Misinanın ucuna 1-2 mesafede şişe mantarı takılır. Ucunda da küçük kurşunlar ve olta vardır. Yerine ve tutmak istediğimiz balığa göre yem olarak yengeç bacağı, deniz salyangozu ya da ekmek kullanırız. Kıyılarda kargı olmadan da sadece misina ile de balık tutarız. Süngerden terliklere biz tokya deriz. Eskiyen tokyaları 5cm'e 5 cm kare şeklinde keseriz. Ona 1 metre uzunluğunda misina takar, ucuna da 3'lü olta bağlarız. Oltaya yemi takıp denize atarız. Balık oltaya takılınca yüzerek tokyayla birlikte balığı yakalamış oluruz. Bir de özel telden yapılmış balık tutma sepetleri vardır. İçine ekmeği ıslatıp yaptığımız hamuru yapıştırırız. Sonra kıyıda 8-10 metre derinliğindeki yerlere bırakırız. Balıklar üstten sepete aşağı doğru yüzerek girebilirler ama dik yukarı çıkamadıkları için sepette kalırlar. Biz de saatler sonra içi balıkla dolmuş sepeti denizin dibinden çıkartırız. Denizin dibini seyretmekten zevk alanlar zıpkınla avlanmayı tercih ederler. O da müthiş zevkli ve macera doludur. Balığın yanında ahtapot da yakalarız." "Amma da çok balık yakalama yönteminiz varmış." "Ama bugün yapacağımız anlattıklarımdan farklı olacak. Hüseyin, anlatır mısın? Bu gün biz nasıl avlanacağız?" Hüseyin'in her hareketinde bir incelik, insana güven veren bir rahatlığı vardı. Her hareketiyle işin ustası olduğunu belli ettiriyordu. Hüseyin'in tavır ve davranışları acemi iki avcı hem Taner'i hem de Mesut'u rahatlatıvermişti. Onların da bu avcılığın çok iyi geçeceğine inançları iyice artmıştı. "Bizim yapacağımız av şekli, sırtı olacak. Misinanın ucunda, sahte balık ve oltasıyla zoka olacak. Bakalım balıklar, zokayı yutacak mı, göreceğiz. Sizin asıl başarınız balıklara zokayı yutturmak olacak. Asıl balık hareketlenmesi burada yediye doğru artar. Başta moraliniz bozulmasın. Ve dokuzda da bıçak gibi kesilir. Ben şu ilerideki koyun kenarında yaklaşık 2 kilometrelik düz bir hat boyunca belli bir hızda bir ileri bir geri hiç durmadan ilerleyeceğim yani denizin sırtından balık avlayamaya çalışacağız. Bugün denizin sırtından geçineceğiz. Siz de hazırladığımız misinayı denize yavaş yavaş bırakın. Ara sıra kendinize doğru hızla çekip oltanın balığın ağzına takılmasını sağlarsınız. Yalnız parmaklarınıza dikkat edin. Yoksa misina parmaklarınızı jilet gibi kesebilir. Misinanın ucunda plastikten küçük sahte balıklar var. Onunda ucunda oltalar var." Hüseyin yaptığı bu açıklamaları üzerine, artık onlar da balık avlayabileceklerine inanmaya başlamışlardı. Tam avlak yerine geldiklerinde Hüseyin motorun hızını yavaşlatmış, rölantiye almıştı. "İşte nihayet geldik. Doğru bilgilerle, doğru hazırlıkla, doğru zamanda, doğru insanlarla, doğru yerdesiniz. Eeee canım, bu kadar doğru yan yana gelirse sonuç da inşallah beklediğimiz gibi olur. Şu an tam palamut mevsimindeyiz. Her şeyi mevsiminde yaparsan makbuldür. Demir tavında dövülür, balık mevsiminde avlanır, iş zamanında yapılır. Yem kullanmayacağız. Palamutlar bizim küçük plastik balıkları yiyeceğim derken oltanıza takılacak. Ve zokayı yutmuş olacak. Haydi rastgele, ya nasip! Artık bırakın denize oltanızı!" İlk denemeyi diğer misafir Mesut yapmıştı. Elindeki plastik makaradaki misinayı yavaş yavaş denize bırakıyor arasıra çekiyordu. Misinanın tamamı denizdeydi. Ama ne gelen vardı ne giden. Bir ara balık vurur gibi yapmıştı. Mesut "Belki de ben heyecandan öyle sanmış olabilirim." dedi. Tekne bir süre daha ilerlemesine rağmen bir hareket yoktu. Mesut misinayı elindeki makaraya sararak topladı. İlk deneme başarısız olunca Taner'le Mesut'un gardları düşmüştü. Sonra Taner denedi. Bu sefer yine aynı şekilde değişen bir şey olmamıştı. Uğur "Moralinizi bozmayın. Galiba biz, sizin beklentilerinizi biraz fazla köpürttük, siz de hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Bence burada bizim en büyük kazanımımız balıkla karnımızı doyurmak değil. Sabahtan akşama kadar şu masmavi deniz ve yemyeşil dağ manzarasını seyrederken ruhumuzu tedavi etmesidir. Ve şu azot dolu tertemiz deniz havasını soluduğumuz için de ciğerlerimize ve vücudumuza kattıklarıdır. Bazen akşama kadar uğraşıp bir balık bile yakalamadığımız çok olmuştur. Ama bu işten asla vaz geçmedik. Bu mücadele bile insana çok şey öğretir. O kadar hamle yapmana rağmen her zaman arzu ettiğin sonuç olmayabilir. Öyle esnaf biliyorum işe başlamış aylarca siftah bile yapamamış. Ama sonunu bırakmayınca bir süre sonra müşteriye cevap veremez hale gelmiş. Sabır, hayatta başarının olmazsa olmazıdır. Bence güzel sonuçlara ulaşmanın yolu sabırdan geçiyor. Sabreden derviş, muradına erermiş. Balık nazlıdır, kendine sabredenleri sever. Hüseyin'e güvenirim. Bu iş onun en büyük tutkusu ve merakı. Tam bir balık kompetanı o." dedi. Arka arkaya denemelere rağmen balıklardan tık yoktu. Her ne kadar Uğur, moral vermeye çalışsa da morallerinin bozukluğu ikisinin de yüzünden okunuyordu.

KÜLLERİNDEN...Bir Yönetim Romanı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin