BÖLÜM 2

21 1 0
                                    


2 : Hayat boyu hedeflerinize kolaylıkla ulaşmak, başarılı ve mutlu olmak için, sence hırs şart mı? Geçmiş başarılarını göz önüne getirdiğinde en büyük sırrın ne olduğunu söyleyebilirsin?

Sibel, heyecanla üniversite sınav sonuçlarının açıklanmasını bekliyordu. "Anne, bak göreceksin, kesin İstanbul gelecek. Bak göreceksin!"

O, annesinin biricik gözbebeğiydi. Kocasından gördüğü ilgisizlik ve şiddetin stresinden kurtuluşu, Sibel'e bağlanmakta bulmuştu. Sibel, onun her şeyiydi. Sibel'se biraz zayıf, uzunca, esmer güzeli bir kızdı. Hele uzun siyah saçları beline kadar uzardı da kestirmezdi. İri, ela gözleri, küçücük burnu, tombul yanaklarıyla daha bebekken annesi tarafından fazlaca da şımartılmış biriydi. Annesi onu hep "Dünya güzeli, başına buyruk inatçı kızım, benim!" diye severdi. Dik kafalı, hırslı ve atarlı haliyle, çoğu zaman çekilmez birisi olsa da annesinin yine de bir tanesiydi.

Sibel daha dünyaya gözlerini açar açmaz sınavı başlamıştı. Babası, oğlan olmayınca, iyice krizlere girmiş, önceleri her akşam hakaretle suçlarken bir süre sonra da dayanamayıp annesini feci şekilde dövmüştü. Kadıncağız doğum acısından daha yeni kurtulmuş, çocuğu olmasının zevkini tam da yaşayacakken yediği dayakla büyük bir şok yaşamıştı. Kocası, dayaktan sonra eve hep içkili gelip her akşam terör estiriyordu. Annesi, dayanamayıp çok sert tepkiler vermişti. Babası "Lanet olsun senin gibi kadına, yüzünü şeytan görsün emi!" deyip evi terk edip gitmiş, bir daha da uğramamıştı. O da erkek çocuğu olmasını çok istiyordu ama olmamıştı işte. Yeni doğmuş bir kız çocuğuyla baş başa kalıvermişti.

Sibel'in çocukluğu, hep yokluklar ve büyük bir sefalet içinde geçmişti. Zorluklarla o, hayata karşı daha dirençli, daha mücadeleci ve daha hırslı biri haline gelmişti. Akranlarına göre zekâ seviyesi oldukça yüksekti. Babasının sefil yaşamından, annesine karşı ilgisizliğinden o da nasibini almıştı. Babasını bir türlü affedemiyor ama her an da baba sevgisine derinden özlem duyuyordu. Annesinin, akrabalarıyla mesafeli oluşu Sibel'i iyice yalnızlığa itmişti. Hep kendine güvenli bir liman arıyordu. Kendini güvende hissetmek onun birinci önceliği haline gelmişti.

Daha okula başlamadan annesini soru yağmuruna tutuyor ve kısa zamanda okumayı sökmüştü. Hatta 100'e kadar saymasını, toplama ve çıkarma yapmasını da öğrenmişti. Hele pazarda alışveriş yapmayı, pazarlık etmeyi, ödeme yapmayı çok seviyordu. Annesi de ödeme işlerini hep ona yaptırırdı.

İlkokula çok istekli başlamıştı. Hele öğretmeni Sibel'i çok sevmiş, zekâsına hayran kalmıştı. Öğretmenin Sibel'le ilgili takdir sözleri annesini çok mutlu ediyordu. Öğretmeni özel ilgileniyordu. Sibel, kısa sürede sınıfın en başarılı, hep örnek gösterilen biriydi. Karnesi tüm derslerden hep pekiyi ile doluydu. Odasının duvarları, takdir ve başarı belgeleri ile dolmuştu. Annesi de onun derslerde başarılı olması için her şeyi yapıyordu. Maddi yönden sıkıntılı oldukları için okula giderken hep yemek hazırlardı. Ancak Sibel, özellikle diğer çocukların kantinden yedikleri abur cubura imrenirdi. Onların ısmarlamaları karşısında da hep kendini ezik hissederdi.

Annesinin temizliğe gittiği evlerden, kazandıklarıyla geçinebiliyorlardı. Bazen parasını alamadığı da oluyordu. Çaresiz işi bırakmak zorunda kalırdı. Hatta en son gittiği ev sahibinde, bugün yarın ödenecek derken epey alacağı birikmişti. Onları almadan da evin kirasını ödeyemez duruma gelmişti. 3 aylık kira ödenmeyince de ev sahibi kapıya dayanmıştı. Durumunu ev sahibi ile paylaşınca ev sahibi İlyas, para tahsiline yardımcı olmuştu. Onun yardımıyla biriken paralarını zorla da olsa tahsil etmişlerdi. Sibel, ailede bir erkeğin olmamasının mağduriyetlerini o kadar çok yaşıyordu ki. Hele en yakın komşusunun evli olmasına rağmen, annesine birlikte olmak teklifinde bulunması, onun çileden çıkmasına, evde odasına kapanıp gün boyu gözyaşı dökmesine neden olmuştu. Bu olaylar ister istemez Sibel'de erkeklere karşı bir güvensizlik ve nefret oluşturuyordu.

KÜLLERİNDEN...Bir Yönetim Romanı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin