new house

24.8K 1K 1.6K
                                    

"Off, yine ev sahibiyle kavga ettim bu sabah."

"Yine mi Jungkook, bu bu ay içinde kaçıncı oldu dostum?"

Yaşadığı şeylerden tamamen bıkmış olan cılız beden yayılmakta olduğu rahatsız koltukta kıpırdandı. Ne yapıp ne edip o evden taşınması ve çirkef herifin dilinden kurtulması gerekiyordu.

"Ya, Jihoon, bir şey diyeceğim"

Jungkook'a göre daha yapılı olan beden kemirmekte olduğu çubuk krakerler ile olan ilişkisini bozmadan kafasını salladı.

"Senin elin kolun uzundur, bulamaz mısın bana uygun kalabileceğim bir yer?"

Jihoon başta diretkman reddedecekti ki aklına gelen şeyle bu kadar salak olmasına küfretti. Daha önce düşünmeliydi.

"Aslında evet hayatım bir yer var, Jimin hyungumu hatırlıyorsun değil mi? Bir kaç yıl önce Amerika'ya gitmişti hani?"

Jungkook'un hafızası hiç bir zaman iyi olmamıştı ama Jimin ismini bir süre düşündükten sonra kim olduğunu biraz anımsar gibi oldu.

"Sanırım hatırladım. Hani bir keresinde komşunun çocuğunun topunu patlatmıştık ve abin bizi kurtarmıştı? Ondan bahsediyorsun değil mi?"

Jihoon 'bingo!' der gibi elini şıklattı ve gevşek halinden ödün vermeyerek konuşmasına devam etti.

"İşte o geçenlerde Kore'ye geri döndü. Aslında ona bizimle (ailesiyle) yaşamasını söyledim ama kendi ihtiyaçları olduğunu ve artık büyüdüğünü söyledi. Yani sonuç olarak şu an muhtemelen villa gibi olan kocaman evinde kıçını devirmiş manga okumakla meşguldür... şey manga okumayı seviyor." diyerek kıkırdadı.

Jungkook bu fikri biraz düşündü, Jimin hyungunu pek hatırlamıyordu ama sonuçta Jihoon'un abisiydi, zararsız biri olmalıydı. Eğer o da kabul ederse evinde bir süreliğine kalmayı isterdi.

"Şey, peki o zaman kalabilirim sanırım bir süreliğine ama abinin bundan haberi var mı?"  dedi utangaç haliyle.

Jihoon sırıttı.  "Tabii ki de- ay yok tabii ki ama şimdi ararım söylerim ben ona. Merak etme büyük bir istekle kabul edecektir hayatım."

Jungkook rahatlıkla nefesini verdi ve iş çıkışı saati yaklaştığı eşyalarını toplamaya başladı. O sırada da Jihoon abisiyle konuşmuş tekrar yanına gelmişti.

"Sorun halledildi güzellik, abim seni seve seve kabul etti. Ben de hazırlanayım da seni bırakalım hadi."

Jungkook şaşkınca kafasını salladı.

**

"Merhaba hyuuuung! Beni çok özledin değil mi? Değil mi değil mii?"

Karşımda, Jimin hyung olamadığına emin olduğum yapılı bir beden vardı ve Jihoon ona hyung diyordu. Bu imkansızdı.

"Evet evet, seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin Jihoon." Siktir.

Tanrım, o benim hatırladığım Jimin hyung olamazdı. Sesi bile değişmişti. Bir kaç yılda nasıl bu kadar değişebilirdi? Aklım allak bullaktı. Üzerimdeki bol sarı renk kazağın boyun kısmı geniş olduğu için şuan kafamı içime gömmek istiyordum.

"Ay! Benim acilen bir yere uğramam lazım. Siz Jungkook ile tanışırsınız, gerçi zaten tanışıyorsunuz, uff her neyse işte ben kaçtım. "

Ben olayı hala idrak edemezken kapıdan çıkarken yanağımdan makas aldı ve hızlıca gözden kayboldu. Şerefsiz bana tavsiye bile vermemişti!

Jimin hyunga çekingence döndüğümde, gözlerinde korkunç bir ifadeyle kapıya baktığına yemin edebilirdim ama saliseler içinde kendini toparlamıştı. Cidden garip bir andı.

"Şey merhaba, s-siz Jimin hyung olduğunuza emin misiniz acaba?" diye sordum titrek sesimle. Lanet olası aşırı utangaçlığım.

İçten bir gülümseme sundu bana.

"Tabii ki Jungkook. Ben Jimin hyungunum."

"Um, kusura bakmayın benim hatırladığım Jimin hyung biraz daha sevimli ve.. sert görünümlü değildi." Boylarımız eşitti ama nedense benden uzun gibi hissediyordum. Ahh.

"Ben sadece Jimin'im ama eğer biraz daha bana -siz diye hitap edersen daha fazla sertleşebilirim miniğim. O yüzden rahatlamalısın."

"O-oh peki."

Yine bana anlamsızca gülümsedi ve omuzlarımdan tutarak içeri yönlendirdi. Beni tutup duvara fırlatabilirdi o kollarıyla.

"Omuzların ne kadar küçük, biraz sert kavrasam kırılacak gibi. Hiç yemek yemiyor musun sen?" Of, bu sorudan nefret ediyordum.

"Ş-şey tabii ki yiyorum ama kilo alma problemim var hyung. En fazla bu kadar yani. Üzgünüm.." anında bozulan moralimle kafamı eğmiştim. Zayıf olmaktan bende hoşlanıyor sayılmazdım.

"Hey hey, sakin ol tamam asıl ben özür dilerim düşüncesizce konuştuğum için. Hem, sen böyle de güzel ve çekicisin. "

Lanet yanaklarımın kızaracağını hissediyordum. Lanet olasıca dilinden müstehcen olan hiç bir şey çıkmıyordu ama beynim onu farklı algılıyordu, çok utanıyordum.

Kafamı kaldırıp ona gülümseyecektim ki bana odaklandığını gördüm. Yakınımdaydı, çok fazla yakındı. İrislerini görebiliyordum.

Fırsattan yararlanıp suratını incelemeye başladım. Gerçekten çekici yüz hatları vardı, gümüş rengi saçları vardı ve gözlerinde de buna uyumlu olarak gri lens vardı. Dudakları dolgundu benimkilere nazaran. İçimde patlayan dudaklarına dokunma hissi yavaş yavaş beni ele geçirirken elimi çok yavaşca kaldırdım. Dokunmak için hareketlendirdim ama o yutkunarak geri çekildi.

"Ben ikimize birer kahve yapayım, kahve içersin değil mi?"

Yanan ciğerimi ve yanaklarımı görmezden geldim. Saçmalıyordum şu an.

"Olur tabii ki."

Gülümseyerek kalktı ve saçlarımı karıştırarak yanımdan geçti. Kokusu bile beni heyecanlandırmaya yetiyor gibiydi. Sorunum neydi benim? Gay bile değildim ama ona çekiliyor gibi olmuştum az önce.

Aklım düşüncelere dalmışken bir kaç dakika sonra iki kahveyle geri döndü. Birini elime verdi ama dalgınlıktan tutamadım ve kazağımın üzerine döküldü. Yanmamak için hemen başımdan çıkardım. Tanrım, az daha kaynar kahveyle kendimi yakıyordum..

"Özür dilerim, benim hatam." endişeli sesini duyduğumda yüzüne baktım. Onun hatası değildi.

"Hayır hyung sadece ben bir şey düşünüyordum ve dalmıştım. Kahveyi tutamadım. Kötü hissetme lütfen."

Kahve az da olsa karnımı yakmıştı bu yüzden gözlerim doluydu. Canım çok çabuk yanabiliyordu.

Çıkardığım kazak öylece ellerimde durarken hyungun bana baktığını hissettim. Yine fazla yakındı, gözleri bir saniye bile vücudumdan ayrılmıyordu ve ben cılız bedenime böyle bakmasından utanç duyuyordum.

Kahveden dolayı odluğunu düşündüğüm sıcak elini omzuma koydu ve bedenimi titretmeye yetti. Ne oluyordu böyle?

"Jungkook, aslında benim, insomnia*m var. Uyumamda yardımcı olabilir misin?"

Garip bir andı, gri irislerinin tek odağı ben ve dudaklarımdı. Arada göğsüme de düşüyordu gözleri ve adem elması oynayıp duruyordu.

Ben, ne yapacaktım?

**

insomnia: bir tür uyku problemi. aslında bayağı ciddi bir rahatsızlık.

selaam, umarım kurgu hoşunuza gider. kurguyu ben bulmadım okuduğum bir manganın jikook versiyonu diyebiliriz. kısa bir hikaye olacak <3

friend's hyung ࿐ jikookWhere stories live. Discover now