14. Bölüm

157 11 3
                                    

Babam kanepenin üstüne iş yorgunu haliyle sızıp kalmıştı ama salona gürültülü girişimle başını süslemeli kırlentten kaldırmasına neden oldum. Uykulu ve kalın sesiyle sordu. ''Günün nasıl geçti?'' Benim için endişeliydi çünkü yeni şeylere ayak uydurmakta kesinlikle zorlanmaya yatkındım.

''Alışmaya çalışıyorum.'' diye yanıt verdim. Her şey o kadar kolay ilerlemiyordu. Tamamen yabancı olduğum bir yer, alışık olmadığım bir iklim, bilmediğim insanlar ve uyum sağlayamadığım yeni bir düzen... Kolay olmayacağını biliyordum. ''Seninki nasıldı?''

''Ergenlerle uğraşıyorum.'' Babam gözlerini devirmeye çalışıp, bunu beceremeyince sırıttım.

''Kimin karnı acıktı bakalım?'' Annem salona elinde tencereyle girdi, pencerenin önüne yerleştireli birkaç saat olan yemek masamızın üstüne tencereyi bıraktı. Dört kişilik, küçük bir kare masaydı. Artık İstanbul'da değildik ve bu yüzden uzun bir süre kalabalık misafirlerimizi ağırladığımız akşam yemeklerinden uzak yaşayacaktık. Önce ailecek dost edinmemiz gerekiyordu.

''Kurt gibi acıktım!'' Babam koltukta aylaklık etmeye ara vererek neşeyle annemin peşinden gitti.

''Önce kıyafetler, ardından eller!'' Annemin uyarısından ben de nasibimi almıştım. Az önce salonun ortasına gürültüyle bıraktığım okul çantamı omzuma asıp, üstümdeki formayı çıkarmak için odama gittim.

Hepimiz yemek için hazır olduğumuzda masaya oturmuştuk. Annem tabağıma bol bol mercimek çorbasından doldurdu. Seviyordum o yüzden bir şey demedim. Okulda bir şey yememiştim çünkü kantinde satılan şeyler beni doyuracak türden yemekler değildi. Almaya kalkıp beni doyurana kadar bir şeyler yemem için kantine bir haftalık harçlığımı bırakmam gerekiyordu.

Yemeğimiz bittiğinde kalkacaktım ama babam beni durdurdu. Yemek duası yapacaktık. Bunu sık sık yapmıyorduk, genelde ramazanda geniş aile yemeklerinde babam zorla bana duayı söylettiriyordu. Dua etmekle ilgili bir problemim yoktu, sadece herkesin önünde sesli bir şekilde dua etmeyi sevmiyordum. Bu ritüeli gece yatağıma yatmadan önce sessizlik içinde yapmayı tercih ederdim. Annem bu huyumu bildiğinden duayı benim yerime okuyunca havadaki avuçlarımı yüzüme sürüp, anneme ''eline sağlık'' dedikten sonra odama gittim.

Buraya kadar her şey normaldi. Ailemin yanında mutlu evlat numarasını becerebilmiştim.

Dağınık ve çoğu eşyamın tam olarak yerine yerleşmediği odamda yatağımın dibine çöküp başımı dizlerimin arasına aldım.

Yemekte zihnimi ne kadar aç olduğum gibi şeylerle meşgul etsem bile bunalmıştım. Burada olmak istemiyordum. Gözümden akmaya başlayan yaşları durdurmaya yeltenemedim ama annemin merak edip yukarı çıkmasını engellemek için ağzımı diz kapağıma bastırdım. Sessiz iç çekişlerim karanlık ve sessiz odada bana eşlik ederken tek düşündüğüm boşluk hissiydi.

Arkadaşım yoktu. Bunalıp dışarı çıkmak istesem gidilebilecek bir yer bilmiyordum. Büyük ihtimal kaybolurdum. Ders çalışmak istesem, lise gözüme zor gelmişti. İstanbul'dayken kazandığım lise tam anlamıyla içime sinmişken şimdi babamın tayin meselesi yüzünden hiç istemediğim bir okula gidecektim. Dolayısıyla bir şeye çalışmak istemiyordum. Kitap okumaya kalksam zihnim böylesine doluyken büyük ihtimal sayfalarca okuyup bir şey anlamazdım. Müzik dinlemek gibi bir şey de yapmak istemiyordum. Önemli bir tarzım yoktu. O an ne popülerse onu dinlerdim ama şuan beni sarsacak derinlikte bir şeye de ihtiyacım yoktu.

Sessizlik büyüdü ve beni yuttu. Dışlanmışlığın araladığı kapıdan içeriye temkinli bir korkuyla adım attım. Bu benim yeni hayatımdı. İçine çekilme fikri bile ödümü kopartan yeni hayatım...

ÖLGÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin