8. Bölüm

238 13 0
                                    

Sabah uyandığımda üstümden sanki birkaç ton eksilmiş gibi hissettim. Ardından ağzıma ulaşan iğrenç tat ile çamaşır çekmecesinin üstünde duran bardaktan su içtim. Saat sekizden sonra yemek yemek artık yapmamam gereken bir şeydi.

Ziyareti kısa tutmak zorunda kalmıştık çünkü gecenin bir saati tekrar kontrol oluyormuş. Aynı yolu geri gelip -güvenlik umutsuz bir şekilde hala uyuyordu- odalarımıza koşturduk. Fatih istemese de bize katılmak zoruna kalmıştı çünkü onun da bizim gibi izni falan yoktu.

Aynaya baktığımda yanaklarımın iyice içe çöktüğünü fark ettim. Küçük aynayı yerinden çıkardıktan sonra tişörtümü yukarı sıyırdım. Aynayı karnımın hizasında uzaklaştırıp aynaya yansıyan görüntüye baktım. Belim iyice incelmişti. Yakında leğen kemiğim tam anlamıyla belli olmazsa şaşırırdım. Zaten pijama altlarımın lastiklerini sıkmaktan yorulmuştum. Tişörtlerim üstüme birkaç beden büyükmüş gibi geliyordu.

Sinirlenip banyodan çıktım ve lastik tokamla saçlarımı tepemde topladım. Canım sıkılıyordu ve bugün beni neyin beklediğini bilmiyordum.

İlaç sırasına girip daha sonra kusmayı düşünmesem bile ilaçların hepsini içtim.

Kahvaltıya indiğim yemekhanede bir köşeye çekilip boş boş tabağıma baktım. Peynirin üstüne kenardaki balı döküp ortaya iğrenç bir şey çıkarırken karşı tarafıma birisi tabldotunu bıraktı. ''Günaydın,'' Batu uyku sersemi bakışlarını üstümde gezdirdi. ''Neyin var?''

''Çok zayıfım.'' diye geveledim. ''Neden sağlıklı değilim?'' Batu'nun bana oranla yaşına daha uygun bir kilosu vardı. Çok cılız değildi ama çok da aman aman kaslı bir yapısı yoktu. Yanakları benimkiler gibi içe çökmek yerine sağlıklı bir kıvrımla yüzüne yerleştirilmişti ve bazen kızarıyordu. Gözleri buradaki çoğu insanın aksine canlı ve iç ısıtıcı bakıyordu.

''Benim yaptıklarımı yap.'' dedi ve önümüzdeki ekmek sepetinden bir dilim ekmek aldı. Ona kalkan kaşlarımla bir süre baksamda dediğini yapıp ben de bir dilim ekmek aldım.

Önce kahvaltılık yağı ardından balı ekmeğin üzerine plastik çatalla sürdü. Bu konuda becerikli sayılmasamda aynısını yaptım. Ardından dilimden büyük bir ısırık aldı. Ben de dilimimden ısırdım.

Olaylar birbirini takip etti ve tabağımızda hiçbir şey kalmayana kadar yedikleri şeylerden sırasıyla ben de yedim. ''Doydun mu?'' Gülmeye başladı.

Geriye çekilip karnımı sıvazladım. ''Doydum.''

''Sanırım bugün psikologla görüşmen var.'' dedi.

''Ben de ajandamı kaybetmiştim, iyi oldu.'' diye geveledim. Sena'yı tekrar görmek istemiyordum. Bana yaşattığı şeyleri tekrar anımsamak bile istemiyordum.

''Onlara duymak istediklerini söyle.'' Meyve suyundan bir yudum aldı. ''Beynimde yüzlerce düşünce var, bazen ölmek istiyorum. Kurtulmanın bir yolu yok mu? Gaipten sesler duyuyorum.''

''Tam olarak ben de bunları söylüyordum.'' Kaşlarımı çattım.

''Gerçekten mi?'' Gülmeye başladı. ''Psikoloğuna klişeleşmiş hasta lafları sayıklayan bir kızla takıldığıma inanamıyorum.''

Sinirle gerildim. Ona hiç de iç açıcı olmayan bir ifade ile baktım.

Beni umursamadı. ''O zaman ona saldırmamaya çalış.'' Bir an olsun o olayı unutmuştum ama şimdi Batu'nun da bildiğini öğrenmek azıcık utanmama neden olmuştu.

''Üstüme geldi.''

''Biliyorum ama uslu bir kız olursan rahat edersin.''

''Uslu bir kız olsaydım dün gece seninle kaçmazdım?'' Ona göz korkutacak bir bakış attım ama daha çok durumu eğlenceli bulup gülmesine neden oldum.

ÖLGÜNWhere stories live. Discover now