54. Bölüm - Prens

6.6K 496 77
                                    

Neşesi olmayan acıklı bölümleri yazmak o kadar zor ki. Herkese keyifli okumalar.

''Ama bebek Cansu'nun karnındaydı amca.'' karanlık odada Eylül'ün yüzünü görebilmek için kafamı kaldırdım. Cansu'nun karnındaki bebek mi demişti?

''Cansu'nun karnındaki bebek mi?'' başını aşağı yukarı salladığını zor da olsa görebilmiştim.

''Evet. Yağız'ın kardeşi amca.'' nefes alışverişlerim hızlanmaya başladığında Eylül'ün bunları çocuk aklıyla söylediğine inanmak istiyordum.

''Cansu'nun karnında bebek olduğunu kim söyledi canım? Cansu yengen hamileyim mi dedi sana? Kimden duydun bunu?''ardı ardına sorduğum sorular yine vücudumu ele geçiren korkudandı.

''Ama bu bizim Yağız'la sırrımızdı. Sadece merak ettiğim için sordum. Çünkü yengem kimseye söyleme demiş Yağız'a.'' yatakta doğrulup elimle çenemi sıvazladım. Sakallarım varken kazandığım bir alışkanlıktı.

Tüm yaşadıklarımızı düşünmeye çalıştım. Eylül ne için böyle bir yalan uydururdu ki? Ama hamile olsa Cansu bana söylemez miydi?

''Başka ne dedi Yağız birtanem?''

''Küçük bir bebekmiş ve doğunca ona ben puzzle yapmayı Yağız da salıncakta sallanmayı öğretecekmiş.'' gerçekliği kafamda tartarken bir anda Cansu'nun son zamanlardaki hali gözümün önüne geldi. Sonra ise doğum günüm için çektiği, yüzlerce kere izlediğim her hareketini ezberlediğim, video aklıma geldi.

'İleri de çocuklarımız elimizi öpmeye geldiğinde..'

'Bu kadar beklettiğim için kızma olur mu..'

Elini karnına koyuşu.. 'Üçümüz de değil mi?'

Hayır. Üçüncü kastettiği kişi Stef değildi. Oğlumun çizdiği resim? Dördümüzü çizdim demişti.

''Sen uyu amcacığım.'' gece lambasını yakıp odadan hızlıca çıktım. Karanlıkta merdivenlerden koşarak inip dolapta duran katlı ama hiç açıp bakmadığım resmin olduğu yere gittim. Dolabın kapağını açıp bir kaç kağıt arasıdan oğlumun resmini çıkardım. Katlı kağıdı açıp pastel boyayla çizilmiş resmi incelemeye başladım. Büyükten küçüğe doğru çizilmiş dört tane insan çizmeye çalışmıştı. Elimle ağzımı tutup gerçek olmaması için bir delil bulmak istedim. Olamazdı değil mi?

Yere çökmüş ellerimle saçlarımı sinirden yolarken kaç dakika geçti bilmiyordum. Şimdi varlığından bile emin olamadığım bir bebeğimin olabileceğini öğrenmiştim.  Ve bebeğiminde karımla birlikte gitmiş olduğunu. Saat gece yarısını geçerken karımın hamile olmadığına dair bir delil bulmaya çabalıyordum. Bunların hepsinin bir rastlantı olabileceğini.

Çöktüğüm yerden kalkıp karımın bilgisayarını dolaptan aldım. Bir süre açılmasını bekleyip bir umutla e-postasına girdim. Bir şey bulamayınca indirdiği şeylere bakmaya karar verdim. İndirilen dosyalarda bir kanıt ararken içinde doktor ve sonuç geçen dosyaya hızlıca tıkladım.

Test yaptırmıştı hamilelik testi. En altta ise pozitif yazıyordu. Hamileydi. Benim karım hamileydi ve ben bunu farkına bile varmamıştım. Benim karım karnında bebeğimizi taşırken ben hiçbir şeyi farkında değildim. Öğrendiğim gerçek beni afallatırken acım tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Sahi geçmişiydi acım? Hafiflemiş miydi? Nasıl alışabilirdim onların bu evdeki yokluğuna?

"Neden?" Diye haykırdım bir anda. "Neden bunları yaşıyoruz?" Saçının teline bile zarar gelmesinden korktuğum karım şimdi ne haldeydi. Bir aydır ne yiyor ne içiyor nerede kalıyordu? Ne yapıyorlardı karıma? Her gece, her vakit aklıma gelen iğrenç görüntüler, gerçek olmasından delicesine korkutuğum o görüntüler... Elimdeki bilgisayarı sinirle yere fırlattım. Masanın üstünde ne varsa tek elime yere serdim hepsini. "Dayanamıyorum." Bağırarak yerde duran vazoyu tekmeledim. "Dayanamıyorum bana bir çıkış yolu göster." Elime geçen ne varsa yere savuruyor yardım istiyordum. Tükenmiştim. Allah'ın her günü bu korkuyla bu azapla yaşamak beni bitirmişti. "Onları çok özledim. Dayanamıyorum. Nefes alamıyorum. Yaşamamın tek sebebi onları bulma umudu, yardım et bana." Sonlara doğru sesim kısılmış devirdiğim şeylerin arasına çöküvermiştim. Ne kadar öyle kaldım bilmiyorum ama Eylül'ün varlığını hatırlamamla hızlıca yerimden kalktım. Sesime uyanmış olabilirdi. Hatta fazlasıyla korkmuş olabilirdi. Hızlı adımlarla merdivenlerden çıkıp odama doğru ilerledim. Işığı açtığımda yatakta olmadığını fark ettim.

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin